80`li yılların başı Galatasaray için zor geçmişti. Uzun yılardır şampiyon olamamanın baskısı taraftarın üstüne kâbus gibi çökmüş, yönetim çareyi pahalı transferlerde bulmuştu. 1984 yılında dönemin başkanı rahmetli Dr. Ali Uras büyük paralar harcayarak ülkenin gençve yetenekli oyuncularını transfer etmişti. Dordmund`dan Erdal Keser, Yugoslav milli takım kalecisi Zoran Simovic, Alman milli takım futbolcusu Rudiger Abramczyk, Bursaspor`dan Semih Yuvakuran gibi çok sayıda şöhret büyük paralarla transfer edilmiş, takımın başına hoca olarak ise Alman Milli takımının hocası Jupp Derwall getirilmişti. Adeta yıldızlar karması niteliğindeki kadrosuyla Galatasaray, otoriteler tarafından lig başlamadan şampiyon ilan edilmiş, Simovic uzun süre gol yemeyeceğini ifade ederek, gazetelere kendisine gol atan ilk futbolcuya saat hediye edeceği şeklinde iddialı demeçler vermişti. Denizlispor ile oynanan sezonun ilk maçında futbolcun sürprizlerle dolu yüzü kendini göstermiş ve Mehmet Hacıoğlu`nun golüyle Galatasaray sahadan yenik ayrılmıştı. Simovic, sözünü tutup Mehmet Hacıoğlu`na hediyesini verdi mi bilinmez ama o sezon Galatasaray için çok başarısız geçmişti. Daha sonraki sezonlarda aynı kadro Jupp Derwall yönetiminde Türk futbolu için devrim niteliğinde başarılar elde etse de 1984-85 sezonu hüsranla sona ermişti.
35 sene sonra gene Denizli`de, gene yıldızlar topluluğu Galatasaray, gene 3 kayıp puan. Şampiyonluğun açık ara favorisi Galatasaray, çok kötü oynadığı bir karşılaşma sonucu rakibine 2-0`la teslim olurken, önümüzdeki maçlar kötü sinyal verdi. Galatasaray camiası bu mağlubiyeti tesadüf, tarihin tekerrürü, yol kazası olarak adlandırırsa hata eder. Mağlubiyete giden yolu yönetim, teknik heyet ve futbolcular beraberce inşa etti. Kendi reklamını yapmak için fırsat kovalayan Abdurrahim Albayrak aylarca satacağız diye taraftarın önüne attığın Diagne`ye mecbur kaldın. Bu arada UEFA ile imzalanan finansal fair play anlaşmasına göre kulüp hala ekside. Bırak Falcao ile taraftar fotoğraf çektirsin. Sen bu sorunu çöz. Selçuk İnan, sahadaki performansı ile artık temel oyuncu değil rotasyon oyuncusu olduğunu, maksimum 45 dakika verimli olabileceğini yıllardır gösteriyor ama Fatih Terim hala ikna olmuş değil ki bir kez daha görmek istedi sanırım. Gelelim geçen sezonun formada ikilisi Luyindama ve Marcao`ya futbolu bu kadar ciddiyetten uzak oynamaya kalkarsanız böylesi zor durumda kalırsınız. Hazırlık maçlarındaki laubali oyun anlayışını lige de taşıdınız. Futbol hata affetmez hele savunma oyuncusun hatasını hiç!
Sonuçta Galatasaray için ders niteliğinde bir mağlubiyet oldu. Sahada yeterince mücadele etmeden kazanılmayacağı, yöneticilerin reklam değil icraat yapması gerektiği bir kez daha kendini gösterdi. Herkes kendine düşen payı alırsa telafisi mümkün olur. Tersi olursa 35 yıl önceki hüsran Galatasaray`ı bekler.
Bir eleştiri de Denizlispor Başkanı Sn. Ali Çetin`e yapak istiyorum. Yeniden döndüğünüz süper lige son şampiyon Galatasaray`ı yenerek başladınız. Ancak Hasan Şaş ve Necati Ateş`e küfreden taraftara polisin kelepçe takıp gözaltına alınmasına, 'Ya onu bırakın ya da bana da kelepçe takın' diyerek engel olmanız size yakışmadı. Sporda şiddeti önlemek için çıkarılan 6222 sayılı kanunun sonuçvermesi için bu tavrı bırakmalısınız. Rakip takımın hocasına küfreden taraftar değil, holigandır. Cezasını da çekmelidir. Kolluk güçlerinin görevlerini yapmasına engel olmaya hakkınız yok. Bu olayın ardından Galatasaray Yardımcı Antrenörü Hasan Şaş istifası bile gündeme geldi ama o küfürbaz taraftarın yaptığı yanına kâr kaldı. Türkiye`de tribündeki tel örgülerin ilk kaldıran takım Denizlispor`dur. Tavrınız sportmenliği ile ünlü Denizlispor camiasına yakışmadı!