Güneşin kayısı rengine boyadığı Tantuni Vadisi’nin kalbinde, bin bir çeşit zeytin ağacının gölgesinde yer alan bu kulübe, doğanın kalbinde teknolojiyle iç içe bir yaşam sunar. Efsanevi zeytin ağaçlarının altında, mis kokulu kayısı bahçelerinin ortasında kurulu bu ekranlarla dolu mekân hem modern dünyanın yeniliklerini hem de kadim Anadolu topraklarının sıcaklığını bir arada barındırır."
Bu ev, sadece bir ev değildi, teknolojik keşiflerin yapıldığı bir laboratuvar gibiydi. İçindeki her eşya, bir düğmeye basmakla ya da bir ses komutu ile öyle acayip işler yapardı ki, bazen kendini bir bilim kurgu filminde sanırdın. Mesela, buzdolabı dondurma sunduğunda, üstüne serpiştirdiği çikolata sosları gökyüzünden yağan yıldızlar gibi parıldardı!" Bulunduğunuz odanın tavanında da o yıldızlardan görebilirdiniz. Böyle bir ev!
"Teknolojik Kulübe ‘de, bir duvarın tamamı dev bir beyaz tahtaya dönüşebilirdi. Üzerine ne çizersen çiz ne yazarsan yaz, hepsi üç boyutlu olarak karşına çıkardı. Bir gün, resim çizmeye meraklı küçük bir salyangoz bu tahtaya bir inek çizdi ve inek bir anda odada dolaşmaya başladı! Tabii ki, küçük salyangoz ortalığı ayağa kaldıran bir çığlık attı!"
Bu evde yaşayan üç arkadaş vardı: Birincisi, “Evim sırtımda, yavaş yürürüm. Bahçede gizlenir, yağmurda çıkarım. Kimim? Sabırlı Sali (Salyangoz),
İkincisi, "Kabuğum sert, gözlerim yuvarlak. Yan yan yürümek benim işim, ne dersin kimim ben?" Yantiri (Yengeç) ve üçüncüsü, “Bahçede dolaşırım, mısır yerim. İki yumurta birden yumurtlarım. Kimim?” Çift Sarılı (Tavuk).
Sabırlı Sali, yavaşlığıyla tanınan bir hayvandı ama Teknolojik Kulübe sayesinde istediği yere anında gidebiliyordu. Yantiri, yan yana yürümekten hoşlanan utangaç bir hayvandı. Teknolojik Kulübe, onu istediği yere taşıyan özel bir ray sistemiyle donatılmıştı. Çift Sarılı ise her zaman aceleciydi. Teknolojik Kulübe, ona özel olarak tasarlanmış bir yumurta makinesiyle sonsuz sayıda yumurta yapabiliyordu.
Başlarda, arkadaşlar Teknolojik Kulübe ‘ye bayılmıştı. Sabırlı Sali’nin artık yavaşlığıyla dalga geçilmiyordu, Yantiri istediği her yere rahatlıkla gidebiliyor ve Çift Sarılı istediği kadar yumurta yapabiliyordu. Ancak zamanla bir sorun ortaya çıktı. Bu üç ev sahibi arkadaş, hiçbir şey yapmak zorunda kalmıyorlardı.
Yemekler kendiliğinden pişiyor, odalar kendiliğinden temizleniyor, ödevler bile Teknolojik Kulübe tarafından yapılıyordu.
Bir gün, Sabırlı Sali bahçede gezinirken kendince parlak bir fikir buldu.
"Arkadaşlar," dedi, "Biz hiçbir şey yapmıyoruz. Sanki robotlar gibiyiz. Kendimiz yemek yapmayı, evi temizlemeyi ve ödevlerimizi yapmayı öğrenmeliyiz. Bu böyle gitmez. Neredeyse hiçbir iş yapmıyoruz. Kitap bile okumaz olduk. Varsa yoksa evin bize sunduğu ekranlarda zaman geçiriyoruz. Bizim atalarımız böyle yapmamışlar ki?"
Yantiri ve Çift Sarılı önce şaşırdı ama sonra Sabırlı Sali’ye katıldılar.
Yantiri,
“Haklısın galiba, bu durum beni de çok rahatsız ediyor. Hiç bitiremediğimiz alınacak eşyalar listesi, yok şu ayakkabı yok bu gözlük, yok bu telefon görsellerine bakmakla bir ömür geçmez ki?
Çift Sarılı da sözü aldı ve dedi ki,
“O zaman neyi bekliyoruz? Artık kendi işimizi kendimiz yapalım. Başkasının ürettiği telefonlarla, o markayla bu markayla övünüp zaman geçirmenin hiç anlamı yok.”
Bu konuşmalardan sonra, Teknolojik Kulübe'yi kapatıp kendi başlarına yaşamaya karar verdiler. Başlarda çok zorlandılar ama zamanla her şeyi öğrenmeye başladılar.
Öğrendikçe ve ürettikçe hayattan daha büyük keyif aldılar. Bu ev bizi adeta zombileştirmiş, dedi bir gün Sabırlı Sali. Ayrıca Sabırlı Sali, yavaş yavaş hareket ederek bahçedeki çiçekleri suluyordu. Yantiri, yan yana yürümeyi bırakıp hızlı adımlarla koşmaya çalışıyordu ve su kenarında küçük balıkları, böcekleri yakalamakla meşguldü. Çift Sarılı ise kendi yaptığı yumurtaları büyük bir gururla diğer hayvanlara gösteriyordu.
Artık Teknolojik Kulübe'ye ihtiyaçları yoktu. Çünkü en büyük hazineleri, kendi elleriyle yaptıkları ve öğrendikleri şeylerdi. Sabırlı Sali, Yantiri ve Çift Sarılı, yavaş yavaş hareket etmenin, yan yana yürümenin ve kendi yumurtalarını yapmanın ne kadar değerli olduğunu anlamışlardı.
Bir gün, Çift Sarılı arkadaşlarına yalan söylemişti. En büyük yumurtasını kaybettiğini söylemişti ama aslında saklamıştı. Ancak, yalanı ortaya çıktığında çok pişman olmuştu. Arkadaşları ona kızmışlardı. Çift Sarılı, onlara doğruyu söylediğinde arkadaşları onu affettiler. Çift Sarılı o günden sonra bir daha yalan söylemedi. Çünkü yalan söylemenin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlamıştı.
Sabırlı Sali da bir gün, bahçedeki en güzel çiçeğin solduğunu fark etti. Çok üzülmüştü. Eski alışkanlığıyla hemen Teknolojik Kulübe ‘ye koştu ve çiçeği eski haline getirmek istedi. Ama Teknolojik Kulübe kapalıydı. Sabırlı Sali, aceleyle diğer arkadaşlarını çağırdı. Birlikte çiçeği nasıl kurtaracaklarını düşündüler. Tam o sırada, Yantiri utangaç bir şekilde öne çıktı. "Belki de çiçeği sulamak yeterli olur," dedi. Çift Sarılı da "Ben de ona biraz gübre verebilirim," diye ekledi.
Üç arkadaş birlikte çiçeği kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar. Günlerce çiçeğe özen gösterdiler. Sonunda, çiçeği yeniden canlandırmayı ve güzelleştirmeyi başardılar. Sabırlı Sali çok mutlu olmuştu. Arkadaşlarına dönerek, "Görüyor musunuz? Kendimiz de bir şeyler yapabiliyoruz. Teknolojik Kulübe’yi ihtiyacımız yok," dedi.
O andan itibaren, arkadaşlar Teknolojik Kulübe'yi hiç kullanmadılar. Kendi başlarına yaşamayı öğrendiler ve çok daha mutlu oldular.
En başta, Sabırlı Sali, Yantiri ve Çift Sarılı, Teknolojik Kulübe ‘ye güvenerek kendi çabalarını göstermekten vazgeçmişlerdi.
Sizce, bu durum onların hayatlarını nasıl etkiledi?
Eğer siz olsaydınız, aynı hatayı yapar mıydınız? Ve böylece, üç arkadaş, Teknolojik Kulübe’ nin büyüsünden kurtulup, gerçek hayata geri döndüler. Çünkü biliyorlardı ki, en büyük başarı, kendi çabalarıyla elde edilen başarıdır. Kısacası alın teriyle, emekle, zahmetle kazandığımız şeylerdir.
Sabırlı Sali, her şeyi kendimizin yaptığı bu dünya, yani asıl olması gereken yaşam şekli ne kadar güzelmiş! Biz yapmacık, geçici, göstermelik mutlulukların peşine düşmüşüz. Neyse ki şöyle bir atasözü var: “Zararı neresinden dönülse kardır.”