Vakfın üç parantezden müteşekkil mum şeklindeki logosu insana, ahlâka ve zihniyete dair yeni bir parantez açarak gönül diliyle konuşmayı ve bahusus tesir sahasını tenvir etmeyi temsil ediyor.
Vakfın kurucuları değerli ilim adamları Osman Egin ve Hüseyin Öresin. Osman hoca kıraat; Hüseyin hoca ise fıkıh âlimi. Her iki zat da ilmiyle âmil, dediklerini yapan, yaptıklarını söyleyen, bu toprakların irfânına hizmet sadedinden kitaplar telif eden, yüzlerce talebe-hoca yetiştiren hakikatli insanlar… Muhterem hocalarımıza vakfın mütevelli heyetinde Yunus Dadaşoğlu, Ekrem Aydın, Ercan Balaban, Murat Özsoy, Temel Egin, Erkan Aydın, Yusuf Ulusoy, Şakir Oruçoğlu, Erdal Malkoç, Muhammet Hanefi Öçtürk ve Mustafa Eren Kılıç yârenlik ediyor.
İnziva’nın odağında zihniyet var.
Vakıf, ismi, unvanı, bir adım öte konumundan ziyade insanı; insan olmanın aslî unsurlarını merkeze aldıktan sonra âdemoğlunu özgün kılan düşünce dünyasına ve bu dünyanın yazılımı mahiyetindeki zihniyetine odaklanıyor.
Osman ve Hüseyin hocalarımız hayatlarının en verimli çağlarında kurmaya muvaffak kılındıkları vakıfları İnziva ile, hedef kitleleri yarınlarımızın teminatı gençlerimizin enfüsî âlemine, tefekküre, tezekküre, sadeliğe ve bu cümlede arz ettiğimiz asliyet ve terkip umdelerine samimiyeti ekleyerek modern çağın hastalığı görünme ve gösterme tutkusundan ziyade olmaya ve olgunlaşmaya atıfta bulunuyor.
Ahlâk, kişilik eğitimi, mânevî danışmanlık, rehberlik hizmetleri, düşünce, eğitim, kültür ve sanat çalışmaları ve bunların çıktıları mahiyetinde yayıncılık temel faaliyet alanlarına yoğunlaşan İnziva Vakfı’nın kuruluş amaçlarına müşfikâne nazar edelim:
-Şahsiyet ve zihniyet itibariyle insan olmanın anlamını idrak etmiş kişiler yetiştirmek.
-İnsan varlığını tehdit eden ahlâkî ve zihnî meydan okumalara karşı bilgi üretmek ve çözüm teklifleri sunmak.
-İnsan yetiştirme süreçlerine ve çalışmalarına rehberlik edebilecek düzeyde din, ahlâk, düşünce, eğitim ve kültür alanında çok boyutlu çalışmalar yapmak.
İnziva Vakfı, Osmanlı Cihan Devleti’nin günümüzde “mülhak vakıf” statüsündeki Bâyezid Ağa Vakfı’nın mekânında faaliyet gösteriyor. Vakfın kurucuları mezkûr vakfın harabe halindeki merkezini tecdîden ihyâ ve inşâ etmeyi başardı. Böylelikle Sultanahmet Camii’ne bitişik, temellerine kadar yıkılan Güngörmez (Kağnıcıbaşı) Mescidi mümtaz bir ibadethaneye; müştemilatı da örnek bir vakıf hizmet merkezi hüviyetine büründü.
Osmanlı vakıf medeniyetiydi.
Osmanlı vakıf medeniyetiydi. Osmanlı Cihan Devleti’nin sahneden çekilmesiyle birlikte binlerce vakıf da maalesef hali üzerine merfû kaldı! Zaman içerisinde mütevellileri ebediyet yurduna sırlanan vakıfların kapılarına birbiri ardına kilit vuruldu. Vakfiyeler bir tarafa kaldırıldı, vakıfların kuruluş amaçları unutuldu, vakıf merkezleri vâkıflarının ruhlarını hûn edecek faaliyetlere mekân oldu.
Fatih Sultan Mehmed Han’a kağnıcabaşı olarak hizmeti sebkat eden Bâyezid Ağa’nın ruhu şâd, makâmı âli, mekânı Firdevs olsun. Vakıf merkezi artık emin ve ehil ellerde biiznillah kendisi için sadaka-i câriyeye dönüştü.
İnziva Vakfı’nın tarihi mekânında kurulacak ders halkaları, teşkil edilecek ahlâk sohbeti grupları, icra edilecek sanat faaliyetleri, Güngörmez Mescidi’nde kılınacak namazlar, tilâvet edilecek âyet-i celîleler biiznillah ‘i'la-yi kelimetullah’a dönüşecek. Zira bu cemiyetin içerisinde ferden ferdâ hepimiz ‘i'la-yi kelimetullah’a hizmetle mükellef değil miyiz? Böylesi ulvî bir derdimiz yok mu?
Bütün güzel insanlara selâm olsun!
Osman Egin ve Hüseyin Öresin hocalarımızla Güngörmez Mescidi’nin kesme taştan ihlâsla inşa edilmiş minarelerini temaşâ ederken Sultanahmet’te İnziva zamanıydı. Bu esnada Hattat Mahmut Şahin kadim ibadethanenin çehar yâr-i güzîn levhalarını âlâ keyfiyette kaleme alırken, vakfın hâdimlerinin halishâne âvâzı işitildi: “Derdi insan olan ancak insana dert olmayan, insanlık için kafa yoran ancak insanı yormayan, bu uğurda yolda olan, yol olan ama yolu bozmayan ve yoldan çıkarmayan, tarihin tanık olduğu bütün güzel insanlara selâm olsun.”
İbrahim Ethem Gören 20.05.2024 Yazı No: 590