Son yıllarda, sosyal medya platformları üzerindeki bilgi kirliliği ve yargısız infazların artışı, kamuoyunda ciddi endişeler doğurmuş durumda.
Yanlış bilgiler hızla yayılırken, kişiler ve kurumlar kolayca hedef haline gelebiliyor, itibarsızlaştırma kampanyalarına maruz kalabiliyorlar. Bu durum, sadece kişileri değil, toplumsal güveni de derinden sarsıyor. Özellikle siyasilerin, yalan haberlerin ve dezenformasyonun (bilgi çarpıtma, yanıltma) önüne geçmek amacıyla hazırladığı yeni düzenleme, bu konudaki tartışmaları yeniden gündeme taşıdı.
Peki, bu düzenleme ne anlama geliyor ve ne gibi sonuçlar doğurabilir?
DÜZENLEMENİN GEREKLİLİĞİ: SORUNUN BOYUTU
Sosyal medyada yayılan yalan haberler ve iftiralar, kişilerin itibarını zedelemekle kalmıyor, toplumsal olaylar üzerinde de ciddi etkiler oluşturuyor. Yanıltıcı haberler, kitleleri yanlış yönlendirebiliyor, toplumda kutuplaşmayı artırabiliyor ve hatta şiddet olaylarına yol açabiliyor. Dezenformasyon, dijital çağın en büyük tehditlerinden biri haline gelmiş durumda. Bu durum, hükümetlerin sosyal medya platformlarını daha sıkı denetleme gereğini ortaya koyuyor.
DÜZENLEMENİN OLASI ETKİLERİ: ÖZGÜRLÜK VS. GÜVENLİK
Her düzenleme, kişisel özgürlükler ile toplumsal güvenlik arasında hassas bir denge kurma çabasıdır. Yeni sosyal medya düzenlemeleri, yalan haberlerin yayılmasını önlemeyi hedeflerken, ifade özgürlüğüne müdahale olabileceği yönünde bazı kesimlerde de endişeler gündeme gelmektedir. Bu dengeyi sağlamak zordur; ancak dezenformasyonu engellemeye çalışırken, kişilerin paylaşımlarında vatana, millete, ahlaka ve dine yönelik kasıtlı bir saldırı olmadığı sürece, demokratik hak ve özgürlüklerin korunması gerektiği unutulmamalıdır. Siyasilerin bu düzenlemeyi hazırlarken en önemli dikkat noktası, düşünce özgürlüğünü kısıtlamadan bilginin doğruluğunu güvence altına almak olmalıdır. Ancak, bilinçli bir şekilde vatana, millete, ahlaka ve dine yönelik kasıtlı saldırılar söz konusu olduğunda, bu tür tutumlar milli değerleri hedef alan bir düşmanlığa işaret eder. İşte tam da bu durumu rahmetli Abdurrahim Karakoç şu dizeleriyle etkileyici bir biçimde ifade eder:
"Mıgırdıç'ı sever de Osman'ı sevmez zındık,
İti domuzu sever, insanı sevmez zındık,
İster ki diz üstüne çökertilsin Türkiye,
Ekmeğini yer amma vatanı sevmez zındık."
Bu mısralar, milli değerlere saldıranların iç yüzünü net bir şekilde yansıtır; vatanın nimetlerinden yararlansalar bile, ona bağlılık duymayan bir zihniyete işaret eder.
ATILMASI GEREKEN ADIMLAR: SORUMLULUK PAYLAŞIMI
Dezenformasyonla mücadele sadece yasal düzenlemelerle sınırlı kalmamalıdır. Bu mesele, hükümetlerin, sosyal medya platformlarının ve kullanıcıların ortak sorumluluğundadır. Atılması gereken bazı temel adımlar şunlar olabilir.
Dijital Medya Okuryazarlığı
İnsanların doğru bilgiye nasıl ulaşacaklarını, kaynakları nasıl sorgulayacaklarını öğrenmeleri gerekmektedir. Eğitim sistemine dijital medya okuryazarlığı derslerinin entegre edilmesi, özellikle genç neslin bu konuda bilinçlenmesine katkı sağlayacaktır.
Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik
Sosyal medya platformları, yanlış bilginin yayılmasını engellemek amacıyla daha şeffaf politikalar benimsemeli ve yanıltıcı içeriklerin kullanıcılar tarafından kolayca şikâyet edilebileceği mekanizmalar geliştirmelidir. Ayrıca, hizmet verdikleri ülkelerde yerel yasalara tabi olmalı ve o ülkenin hukuk düzenine bağlı kalarak faaliyet göstermelidirler.
Hızlı Müdahale Mekanizmaları
Yanıltıcı ve tehlikeli içeriklerin hızla tespit edilip yayılmadan önce müdahale edilebilmesi için yapay zekâ destekli araçların kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Ayrıca, yayılan her yanıltıcı bilgi konusunda sosyal medya platformları doğrudan sorumlu tutulmalı ve gerekli önlemleri almakla yükümlü olmalıdırlar.
Platformların Sorumluluğu
Sosyal medya platformları, yanlış bilgi yayılımını durdurmak için daha proaktif olmalı, algoritmalarını doğruluğu teşvik edecek şekilde düzenlemelidir.
KENDİ SOSYAL MEDYA PLATFORMLARIMIZI OLUŞTURMANIN ÖNEMİ
Her ne olursa olsun, en önemli mesele kendi sosyal medya platformlarımızı oluşturmaktır. Zira bize dost gibi görünen bu yabancı platformların ülkeleri teröristlere kucak açarken, Türkiye’de açtıkları ofislerden bilgi talep etmek, stratejik bir yanılgıdan öteye geçmez. Kendi dijital altyapımıza sahip olmak, hem güvenlik hem de bağımsızlık açısından hayati ve önemli bir adımdır. “Milli Güvenlik” meselesidir.
Dijital Dünyanın Karanlık Yüzü: Sosyal Medya ve Kumar Tuzağı
Sosyal medya, günümüzde bilgiye erişimin ve iletişimin temel taşlarından biri haline geldi. Ancak bu dijital platformların toplum üzerindeki etkisi, sadece bilgi alışverişi ve sosyalleşme ile sınırlı değil. Yanıltıcı içerikler, suça zemin hazırlayan faaliyetler ve insanları karanlık yollara sürükleyen kötü niyetli ağlar da bu mecralarda hızla yayılıyor.
Dijital Kumarın Tehlikeleri: 3T, 1B ve Sanal Suç Şebekeleri
Bugün telefon, tablet, televizyon ve bilgisayar (3T, 1B) gibi cihazlar üzerinden canlı kumar oynatılabiliyor. Bu mecralar, insanların bağımlılığını artıran ve onları borç batağına sürükleyen suç şebekelerinin yeni merkezi haline geldi. Kumar artık sadece fiziksel mekânlarda oynanmıyor; her an her yerde, bu tehlikeli dünyaya bir adımda girmek mümkün hale geldi.
Bu dijital kumar şebekelerinin en korkutucu yanı ise mahallelerde bile temsilcilerinin bulunmasıdır. Her bir kişi, en az 10 kişiyi sanal kumara yönlendiriyor çünkü bu kişiler önce borçlandırılıyor sonra borçlandırılan bu insanlara, “Ya parayı getir ya da kurban getir” diyerek tehdit ediliyor ve başkalarını bu batağa çekmek için bu insanlar herkesin gözü önünde kullanılıyorlar. Bu, modern kölelikten farksız bir döngü haline geliyor ve toplumun en savunmasız kesimlerini hedef alıyor.
Bu nedenle, birçok insan önce arabasını, ardından evini ve ailesini kaybediyor; en sonunda ise yaşadıkları çaresizlik ve umutsuzluk nedeniyle intihar ederek hayatlarına son veriyorlar. Her geçen gün bu trajik olayların sayısı katlanarak artıyor ve durum giderek kontrol edilemez bir hâl alıyor. Topyekûn devlet ve toplum olarak el ele vermeli bu gidişata dur diyerek gerekli önlemleri almak zorundayız.
NELER YAPILMALI?
Bu önemli meselede, dijital dünyadaki karanlık yüzü aydınlatmak ve toplumu korumak adına atılacak birkaç önemli adım var.
Yasal Düzenlemeler ve Ofis Zorunluluğu
Sosyal medya platformlarının hizmet verdikleri ülkelerde yerel ofis açma zorunluluğu getirilmeli ve bu platformlar, suç işlendiğinde ilgili verileri yetkililerle paylaşmakla yükümlü hale getirilmelidir. Bu adım, suçların aydınlatılmasında önemli bir fark oluşturacaktır.
Siber Suçlarla Mücadele
Sanal kumar şebekelerine, madde bağımlılığı, eşcinselliğe yönlendirme ve pornografinin yayılmasına karşı etkin bir siber güvenlik ağı oluşturulmalı. Bu tür yasadışı faaliyetlerin önlenmesi için teknolojik çözümler geliştirilmeli ve suçlulara caydırıcı cezalar verilmelidir. Madde bağımlılığı, eşcinselliğe yönlendirme ve pornografi, özellikle genç nesiller üzerinde büyük zararlar oluşturan dijital tehditlerdir.
Toplumsal Farkındalık
Toplumun dijital kumar, madde bağımlılığı eşcinselliğe yönlendirme ve pornografi tuzakları hakkında bilinçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Gençleri bu tuzaklardan korumak için eğitim programları düzenlenmeli, dijital güvenlik ve ahlaki değerler üzerine dersler verilmelidir.
Sosyal Medya Şirketlerine Daha Fazla Sorumluluk
Sosyal medya platformları, kumar, madde bağımlılığı, eşcinselliğe yönlendirme, pornografi ve diğer yasadışı faaliyetlerin yayılmasını önlemek adına daha sıkı kontroller uygulamalı ve zararlı içeriklerin hızla kaldırılması için algoritmalarını yeniden düzenlemelidir.
Dijital dünyada kişilerin karşı karşıya kaldığı tehlikeler her geçen gün artarken, bu olumsuzlukları önlemek için kapsamlı ve kararlı adımlar atmak hem devletlerin hem de toplumun sorumluluğundadır.
Her ne olursa olsun, en önemli mesele kendi sosyal medya platformlarımızı oluşturmaktır. Bu, dijital bağımsızlığımızı kazanmak ve ulusal çıkarlarımızı korumak adına stratejik bir adımdır. Kendi platformlarımızı inşa etmek, sadece içerik kontrolünü elde tutmakla kalmaz, aynı zamanda verilerimizin güvende olmasını ve dış müdahalelere karşı dirençli bir dijital ekosistem oluşturmamızı da sağlar. Bu hedef doğrultusunda hangi siyasi hareket bu projeyi sahiplenip hayata geçirmeye kararlı olursa, toplum olarak gelecek nesillerimizin güvenliği ve dijital bağımsızlığımız için bu girişimi desteklemek zorundayız. Çünkü yerli platformlar, hem milli güvenliğimizi koruyacak hem de kültürel değerlerimizin dijital dünyada sürdürülebilirliğini sağlayacaktır.
Ezcümle, kendi dijital altyapımıza sahip olmak, hem güvenlik hem de bağımsızlık açısından hayati bir adımdır MİLLİ GÜVENLİK” meselemizdir.