Kıyıköy, son yıllarda özellikle haftasonu gezileri için de bir çok tur şirketinin protföyünde yer almaya başlamıştır. Doğa ve kültür turu olarak zengin bir içerikle donatılmış turların yanısıra, özellikle fotoğraf grupları için de eşsiz doğası ile kendisine hayran bırakıyor. Denizin, tarihin, yeşilin ve suyun çizdiği panaromada kendine yer edinen bu belde muhakkak görülmesi gereken bir yer. Ben en çok da sonbaharda seviyorum burayı. Sonbahar ile doğaya gelen renk cümbüşü içerisinde huzur dolu bir tatil arayanlar veya şehre yakınlığı ile günübirlik düşünenler için burayı öneririm.
Burası Kırklareli`nin Vize ilçesine bağlı, tarihi ilkçağa değin uzanan bir balıkçı beldesidir. İstanbul`a 164 km, il merkezine 92 km, ilçe merkezi Vize` ye ise 38 km uzaklıkta yer alır. Belde, tarihi varlıkları, Istrancaların bağrından kopup gelen akarsularının yeşile bezediği zengin doğası, ancak bir yürüyüş mesafesi kadar uzaklıkta falezler oluşturan girintili çıkıntılı kıyıları arasında keşfetmeye hazır koyları, hele ki Karadeniz`in ve akarsularının sunduğu lezzetli balıklarıyla tatilcilerin gözdesi olmuştur.
Beldenin bilinen en eski adı Salmydessos`tur. 'Pırıltılı, kutsal, güzel yer; ' manasına gelmektedir. Dil bilimi uzamanı Bilge UMAR` ın tesbitlerine göre ise, M.Ö. 400`lerde Helenler bu bölgeye ' Bal yiyenlerin yurdu; ' ve 'Darı yiyenlerin yurdu; ' demişlerdir. Zira yaşam biçimlerine göre isimlendirilen Trak boylarından sebep böyle anıldığı ileri sürülmektedir.
M.Ö. 500&prime lü yılların ilk çeyreğinde Pers İmparatoru Darius` un kudretli orduları önünde Anadolu` dan Balkanlar` a doğru kaçan Lidya` lılarca yerleşim olarak kurulduğu düşünülmektedir. Tarih içerisinde Traklar, Persler, İskitler, Medler, Ceneviz kolonileri gibi birçok medeniyeti gören Kıyıköy daima önemli olagelmiştir.
Adı burayla anılan en önemli kişilik ise, tarih sahnesine 'Roma`yı yakan adam' olarak geçecek, Trakya valisi iken Kıyıköy`e sayfiyeye gelen Neron`dur. Roma ve Bizans dönemlerinin izlerini bugün bile beldede görmek mümkündür. İmparator Jüstinyen döneminde yapılan ve hala ayakta duran surlar, buranın bir kale-kent olarak da çok önemli görüldüğüne işaret eder.
Yönetim merkezleri olarak Vize`yi seçen Roma ve Bizans kral ve prensleri, bir sayfiye yeri olarak Kıyıköy` ü hep önemsemişlerdir. Hatta Osmanlı döneminde, Istrancalardaki av partileri sonrasında dinlenmeye çekildikleri yer olarak Kıyıköy`den sıkça bahsedilir.
Tarih içinde, Osmanlı Rus Savaşı sonrası Ruslar`ın, Balkan Savaşları sonrası Bulgar ve Yunan işgallerini yaşayan Kıyıköy, tarih kitaplarında adı geçen o tarihi sınır hattının da bir ucunda yer almıştır. 'Midye-Enez Hattı; ' Zira yakın zaman kadar beldenin bilinen adı Midye`dir.
O dönemler Rum ve Bulgar nüfusun da ağırlıklı yaşadığı bölgeye, mübadele sonrasında denizciliği iyi bildikleri için Selanik göçmenleri yerleştirilir. 1960&prime lara kadar Midye olarak bilinen beldenin ismi, bunun yabancı bir isim olduğu savına saplanılarak Kıyıköy olarak değiştirilir.
Tekirdağ Kırklareli sınırını çizen bir derenin hemen ağzında yer alan Kastro Koyu ise, her ne kadar coğrafi olarak Tekirdağ`a bağlı olsa da, bilinirliğini Kıyıköy`ün vizyonuyla cilalamaya devam etmektedir. Burası aynı zamanda Trakya`nın tek doğal yaşlı karaçam ormanı alanıdır.
Kıyıköy`ün etrafında Jüstinyen döneminde ( 527-565 ) yapılan kale duvarlarından bahsetmiştik. Savunma kalesi görünümü arzeden Kıyıköy surlarında yer alan gizli tüneller, sarnıçlar, savunma hendekleri tahrip olarak günümüze gelmiştir.
Ticari bir önemi de olan Kıyıköy Helen geleneğinden gelen pagan-panayırlarının da sosyal ve ticari yaşamına izler kattığı bir yerleşim olmuştur.
Jüstinyen dönemine tarihlenen, ayakta kalmayı başarmış ama bakımsızlıktan kendini bir türlü kurtarıp anlamını tazeleyemeyen bir başka önemli yapı ise, kayalara oyularak yapılan Aya Nikola manastırıdır.
Hırıstiyan azizlerine ithafen isimleri verilen manastırlar içinde bu ismi almış olmasının ipucunu süren Alman Türkolog ve Osmanist Hans JOACH IV. yy` da yaşayan Aziz Nikolaus ( Noel Baba )`nın mezarının Babaeski` de olduğu savına dayanarak, bu yörede azizin çok önem atfedilen biri olmasına bağlar.
Zemin kat kilise ve ayazmadan oluşurken, üst tarafta keşiş odaları yer almaktadır. 'Terleyen Heykel' diye mucize yarattığına inanılan Aziz Nikola` ya ait önemli bir heykelciğin ve manastırın diğer değerli eşyalarının Rus ve Bulgar işgalcilerce kaçırıldığı tesbit edilmiştir.
Gözlerden uzak, kendi ürettikleriyle geçinen keşişlerin yanısıra şifa arayanların, dünya nimetlerinden uzaklaşarak çile doldurmak isteyen inançsahiplerinin de uğradığı önemli bir sığınaktı Aya Nikola manastırı. Tüm bu derin arka plana rağmen, şimdilerde korumasız bakımsız kaderine terkedilen manastır turizm içinde değer bulacağı zamanı beklemektedir.
Kıyıköy`ün en önemli tarihi zenginliği Aya Nikola Manastırıdır.
Kıyıköy Aya Nikola Manastırı Kıyıköy Kasabası Papuçdere yolu üzerinde güney yamaçta, kasabaya 700 metre mesafededir. Bizans Dönemi kaya manastırlarının en iyi örneklerindendir. Zemin katta kilise, daha aşağıda ayazma, üst bölümde ise keşişlere mahsus bölümler bulunmaktadır.
Kayalara oyularak meydana getirilmiş kademe halinde hücreler vardır. Kuzey tarafta merdivenle ayazmaya inilmektedir. Kilisenin doğusunda ikinci bir giriş daha bulunmaktadır. 19. yüzyılda Rumlar tarafından kaya galerilerinin önü ahşap bir girişle tamamlanmış, ancak bu bölüm daha sonra ortadan kaldırılmıştır.
Kıyıköy kasabasını önemli oranda kuşatan, Bizans dönemine ait olan Kıyıköy Kalesi, 6. yüzyılda Jüstinyen devrinde yapılmış. Ü zerindeki harçtan da anlaşıldığı kadarıyla, kalenin 9. ve 10. yüzyıllarda tamir edildiği düşünülüyor.
Kıyıköy Kalesi, güneyde Kazandere, kuzeyde ise Pabuçdere arasında, denize doğru uzanan bir yamaçüzerinde kurulmuş.
Bugün ikinci burcunun mevcut olmadığı Kıyıköy Kalesi nin 6 metreye kadar yükselen surları bulunuyor. Bu surların güneyinde ise gizli bir kapı mevcut ve kaleden bu yapıya 180 basamak ile iniliyor. Bugüne kadar kalenin en iyi korunan kısmı ise hiçşüphesiz saray kapısı.
Eğer yolunuz Kıyıköy e düşerse, tarihin derinliklerine inen Kıyıköy Kalesi ni de ziyaret etmeyi lütfen ihmal etmeyin.
Kıyıköy`deki önemli ziyaret merkezlerinden bir tanesi de Kıyıköy Mağarası. Kendi kendine oluşmuş bu mağaranın ne zaman oluştuğuna dair herhangi bir bilgi mevcut değil. Bölgede yaşayan halk bu mağaraya Kurudere diyor. Mağaranın bir yamaçta bulunması sebebiyle ulaşım biraz yorucu olabiliyor. Ancak burayı gerçekten görmek isteyenler için bu durum bir sorun halini almayacaktır.
Kıyıköy Mağarası`na ulaştığınızda sizi kelebekler ve yarasalar karşılayacak. Panik olmaya gerek yok çünkü bu hayvanlar son derece zararsızlar. Ziyaret saatine bağlı olarak mağara içindeki hareketlerini de gözlemleyebilirsiniz. Kıyıköy Mağarası bu bakımdan içerisinde canlı bulunduran bir mağara olma özelliğini de taşıyor. Ancak kışın ziyaret ederseniz kış uykusunda olacakları için kelebek ve yarasaları görmeniz mümkün olmayacaktır.
Buraya yazın gelirseniz mağaranın içinin ne kadar serin olduğunu fark edeceksiniz. Bu özellik Kıyıköy Mağarası`nın en önemli özellikleri arasında. Kış aylarında ise içerisi biraz tehlikeli olabiliyor. Bunun sebebi ise mağaranın içerisinde bulunan kayaların soğuk hava dolayısıyla nemlenerek kaygan bir hale dönüşmesi. Bu yüzden kış aylarında dikkatli olmakta fayda var.
Hamamın yapım tarihi bilinmiyor ancak Osmanlı dönemi özellikleri gösterdiği söyleniyor. Tıpkı Aya Nikola Manastırı gibi hamam da büyük yapı kayıplarıyla birlikte kaderine terk edilmiş durumda.
Kıyıköy`ün en meşhur yeri Aşıklar Tepesi. Arabayla giderseniz arabanızı tepeye bir yere çekip saatlerce manzarayı izleyebilirsiniz. Arabasız geliyorsanız da tepeye doğru yürüyün, gelince bir çay için, dinlenin ve güneş batana kadar manzarayı izleyin!
Kıyıköy`de, adı üstünde kıyı köyü olduğu için, falezlenmiş kıyı şeridi içinde kendini gizlemiş -gizlemese ne hale geleceklerdi kim bilir- pek çok kumsal var.
Denize girebilecekler için Kıyıköy ve civarında birçok seçenekler mevcuttur. Hemen beldenin iki yanında yer alan kumsallarda denize girilebildiği gibi, özellikle kamp-karavancılar ile motor gruplarının daha çok tercih ettikleri Selvez, Poliçe, Panayır İskelesi koyları keşfedilmeye hazır, Kıyıköy`ün bir yürüyüş mesafesi uzaklığında yer alır.
Kıyıköy den İğneada yönüne doğru yer yer falezlenerek denize inen kıyıların arasında gizlenmiş Selvez Koyu, Kıyıköy e en yakın olanı. Bir kere deniz inanılmaz temiz, koy da hayatımda gördüğüm en sakin koy. Suyu biraz soğuk ama sadece o sessizlik içinde oturmak için bile gidebilirim, saatlerce de otururum. Selvez Koyu nun daha ilerisinde de kamp-karavan tutkunlarının tercih ettiği, ormanla çevrili Poliçe Koyu ve Panayır İskelesi Koyu bulunuyor.
Kıyıköy ü iki yönden çevreleyen Kazandere ve Pabuçdere`de sazan, kefal, alabalık gibi bir sürü balık var. Bir sandalla hatta deniz bisikleti kiralayıp bir de yanınıza olta alırsanız o dinginlikte saatlerce takılabilirsiniz. Derede balık avcılığı dışında da sandal, kano ve deniz bisikleti gezileri yapılıyor.
Denize girebileceğiniz, doğanın içinde huzur dolu anlar geçirebileceğiniz gibi, Karadeniz`in lezzetli mevsim balıklarının ( palamut, kalkan, mezgit, tekir, barbunya, hamsi, karagöz vb; ), akarsularında avlanabilen kefal, alabalık gibi tatlı su balıklarının da tadına bakabilirsiniz. Bu konuda hizmet veren değişik konseptlerdeki işletmeler son yıllarda büyük rağbet görmektedir.
Dünyanın en tatlı balıkçı kasabalarından birine gidiyorsanız tabii ki balık yiyeceksiniz! Kıyıköy`de Kalkan balığı çok meşhurdur.
Kıyıköy`de ne yenir deyince balıktan sonra aklıma ilk gelen şey manda yoğurdu. Kıyıköy`e gidip manda yoğurdunu bir tadan bir daha inek yoğurdu yemek istemiyor, o kadar da güzel bir yoğurt. Bölgede manda yetiştiriciliği yoğun olarak yapıldığı için yoğurdun en doğal haline yerinde ulaşıyorsunuz.
Kıyıköy Kokoreççisinin lezzeti bir başka oluyor. Kokoreççi köye girerken hemen sağda. Eğer kokoreçseviyorsanız tavsiye ederim.