İstanbul yalnız ülkemizin değil, dünyanın cazibe merkezidir. Başka bir şehirden, İstanbul’a gelmek, uçan halıda büyülü bir beldeye iniş yapmak gibidir.
Her mevsim ayrı güzeldir. İstanbul’a dolup taşan ziyaretçilerin heyecanı, keşif merakı, duyduğu haz hiçbir zaman eksilmez hep doruktadır. Bu şehirde yaşayan İstanbul âşıkları da her seyahatte aynı duyguları çok canlı yaşamaya devam ederler. Kısa süreli de olsa ayrılmak hüzün verir. Vuslat vakti gelince bahtiyardır.
Sonbahar İstanbul’a vurgundur. İstanbul da sonbahara vurgun olmalı ki birbirlerini sarıp sarmalar, bizlere doyumsuz güzellikleri yaşatırlar. Grinin tonlarına hayatında yer vermeyenler, sonbaharda grinin tonlarına bürünen İstanbul’u görünce gri müptelası olurlar. Bulutlarla denizin birleşmesi, yağmuru, lodosu, yaprak dökümü her hâli büyüleyicidir.
Vapurda çay, simit keyfi, Vefa’da boza, Eminönü’nde balık ekmek, muhallebicisi, salepçisi, akide şekerleri, şerbetleri, kahvesi, helvacıları… Her bir köşesinde zengin lezzet haritası farklı beklentilere cevap vermek üzere hazırdır.
Kültür merkezleri, festivalleri, konserleri, uluslararası fuarları, kitap, kültür, sanat etkinlikleri, aklınıza gelebilecek her alanda düzenlenen eğitimleri ile insanların hayatında sonbaharı şölene çevirir İstanbul.
Napolyon der ki, "Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.’’ Bin altı yüz yıl başkentlik yapmış, sürekli kozmopolit, sekiz bin yıllık tarihe adını kazımış bir şehir İstanbul. Şehirlerin kraliçesi, sultanıdır. Bizans’tan Osmanlı’ya her dönemde yöneten hükümdarlar, padişahlar şehre ne katabilirim, değerlerini nasıl korurum zihniyeti ile yaklaşıp büyük bir medeniyet yoğurmuşlar tarih içinde.
Medeniyetler kavşağı İstanbul’a bakmadan Paris’te yaşayan birisi Mısır’ı göremez. Aynı şekilde Kazakistan’da yaşayan biri İstanbul’a bakmadan İtalya’yı göremez. Şarkın ve garbın arasında köprüdür İstanbul. Geçmiş ile günümüz arasında tarihin şahididir İstanbul. Adım attığımız her taşı, toprağı bizden anlaşılmayı bekler. Hürmet görmek hakkıdır.
Sadece 29 Mayıs’ta değil her an ve sonsuza dek Fatih’in kır atı şaha kalkar. Surlarda, kalelerde, saraylarda tarihin gözleri üzerimizdedir. Topkapı Sarayı’ndan yükselen çığlıklar, Galata rıhtımından yola çıkan efsane Bandırma Vapuru’nun sesine karışır. At kestanesi, çitlembiği, çam ağaçları, çınarları ile tabiat da her nakışında sonbaharı kutlar, her hâlinde bir mana saklıdır.
İstanbul’da İstanbul’u yaşamak başkadır, hele sonbahar bambaşkadır.