Söğüt Türkmenbaşı’nda bir hafta boyunca şenlik havasında tertip edilen festival etkinliklerde at biniciliği, ok atma, kartal-kurt etkinlikleri ve tarih şeridinin yanı sıra Orta Asya lezzetleri de şenlik katılımcılarından tam not aldı.
Festivalin 19-20 Ağustos Cumartesi-Pazar günlerine tarihlenen son günlerinde Eskişehir barosu avukatlarından, ebru ustası İlhami Akan hünkâr çadırında açtığı ebru teknesinden ebru sanatımızın güzide örneklerini çıkardı! Ebrucu İlhami Akan ile Söğüt’teki ebru etkinliği üzerine hasbihal ettik.
İbrahim Ethem Gören: Söğüt ve ebru denildiğinde çağrışımları neler olur?
Ebrucu İlhami Akan: Kıymetli üstadım, evvela müstesna vaktinizi bize ayırmanız hasebiyle çok teşekkür ediyorum. Malumunuz, biz Türkler’in kökeni Orta Asya’ya dayanıyor. Buradaki şenliklerde de tabiri caizse Cihan Devleti’miz Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş ruhunun üflenmiş olduğu Söğüt ilçemizde, bu kuruluşa ilham veren değerlerin tanıtımı arzu edilmiş.
“Yesevî vuslat”
Köklerimizden gelen hususiyetlerimizin bugüne aktarılması, o günden bugüne ulaşan unsurların bugünün hafızalarına nakşedilmesi hakikaten takdire şayan. Osmanlı ve Türkiye’deki Ebru sanatçılarının piri diyebileceğimiz Özbekler Tekkesi Şeyhi İbrahim Ethem Efendi’nin öz yurdu da Özbekistan’dır. Babasından aldığı terbiye ile birçok talebeler yetiştiren ve kadim Türk Sanatı’nı Paris’e kadar götürüp sergilerde temsil eden bir ‘hezarfen’dir merhum. Dolayısıyla Söğüt, Osmanlı’nın neşvü nema bulduğu topraklar iken, ebru sanatı da Söğüt’e gelen bu cihan yiğitlerinin öz memleketi olan Orta Asya’dan gelmesi münasebetiyle buna “Yesevî vuslat” diyebiliriz.
Osmanlı’dan günümüz Türkiye’sine tevarüs eden öz sanatlarımız arasında ebru nerede konumlanır?
Malumları olduğu üzere ebru sanatı, hat gibi, minyatür, tezhip gibi süsleme sanatlarımızın arasında kendine yer bulmuştur. Ebru, dünya üzerinde en çok tanınan Türk sanatlarının belki de başında gelir. Kökeninin 13. Yüzyıla, Semerkant’a kadar ulaştığı tahmin ediliyor. Dünyada su üzerine icra edilen tek sanat olması ve biricik olması nedeniyle de değerlidir.
Söğüt’teki şenliğin öznesinde Ortaasya ve dahi Buhara, Hive, Semerkant, Türkistan ve dahi Özbekistan vardı. Sözün bu yerinde Özbekler Tekkesi şeyhi İbrahim Ethem Efendi’ye rahmeti vesile kılarak merhumun ebru sanatına hizmetlerine dair neler söylemek istersiniz?
Malum, Özbekler Tekkesi, esas itibariyle Özbekistan’dan gelen Hacılar’ın, halifeden bir nevi destur yahut icazet aldıkları bir mekân olmak maksadıyla kurulmuş, lakin zaman içerisinde bu manevi hususiyetin yanında içinde sanat da icra edilen müstesna bir dergâh haline gelmiş. İbrahim Edhem Efendi de babasından öğrenmiş ebruyu, ancak sadece ebruyla da kalmayıp hemen hemen bütün el sanatlarını öğrenmiş ve ebruyu Avrupa’ya da götürüp Paris’te ve birçok ülkede sergiler açmış. Sanata hizmetleri sayılamayacak kadar çoktur. Bu sebeple Osmanlı ve Türkiye’deki ebrucuların piri olarak bilinir. Rahmet olsun.
Âmin. Festival kapsamında ebru teknesi açtınız? Bu sıcakta kitreyi nasıl tutturdunuz?
Evet, malum olduğu üzere kitre sıcak havayı pek sevmez. BU sebeple biz genellikle sıcak aylarda ebru yapmamayı; tabiri caizse tekneyi dinlendirmeyi tercih ederiz. Lakin artık birçok imkânlar mevcut. Kitreyi ve boyaları akşamdan hazırlayıp buzdolabında serinde muhafaza etmek suretiyle birkaç saatliğine de olsa burada ziyaretçilere bir tanıtım yapmayı arzu ettik. Sıcak münasebetiyle bazı zorluklar olsa da maksat hâsıl oldu elhamdülillah.
Tekneden hangi ebrular çıktı?
Katılımcıların arzusu istikametinde battal, tavusi, şal, bülbülyuvası gibi zemin ebrularının yanında karanfil, lâle, menekşe ve gül gibi çiçekler de yaptık.
Festival katılımcılarının ebru sanatımıza ilgisini de konuşalım.
Sanatımıza alaka olukça yüksekti. Hemen hemen herkes ebru yapmak istedi. Tabi bazen ben sipariş alıp ebru yaptım bazen de katılımcılara vaktimiz yettiğince yardımcı olmaya çalıştım. Fırçayı eline alıp birkaç vuruş yapması, bizle bir tomurcuk çizmesi de mutlu etti insanları.
Bu alakayı neye bağlıyorsunuz?
Alakayı insanlarımızın köklerimize olan hasretine bağlıyorum desem çok mu iddialı olur bilemiyorum. Sıra dışı geliyor çünkü… Herkesin evinde iç kapaklarında ebru süslemesi olan Kur’ân-ı Kerîm’ler var, çoğu kişinin evinde kenarlarında ebru sanatı işlenmiş olan tablolar var. Gözlerinin aslında aşina olduğu bu sanatın nasıl yapıldığını görme merakı da teknemizin etrafının dolup taşmasını sağlıyor…
Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Ebru ve diğer el sanatlarımız bizim kadim geleneklerimizdir. Bu sanatlarımız için “unutulmaya yüz tutmuş” gibi ifadelerin kullanılması bizi her zaman üzmüştür. Unutmak yerine, yenilenmek, yüzyıllar öncesinden tevarüs eden ruh köklerimizi tazelemek ve bu estetik idrakimizi nesilen nesile aktarmamız gerekir. Bu hissiyatla tüm dostlara selam ve hürmetlerimi arz ederim.
İlginiz için teşekkür ediyorum.
Ben de teşekkür ediyorum.
İlhami Akan
1973 senesinde Erzurum’da dünyaya geldim. Malum ve meşhur laftır ya, tahsilim babamın memuriyeti vesilesiyle muhtelif vilayetlerde geçtikten sonra nihayet üniversiteyi İstanbul’da okumak nasip oldu. Mezuniyet sonrasında Anadolu Üniversitesi’nde yüksek lisansımı ikmal ettim. Halen Eskişehir’de serbest avukatlık yapıyorum. Beraberinde Osmangazi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak Anayasa Hukuku derslerine giriyorum. Yayınlanmış 4 adet kitabım var, yani yazarlık da iştigal alanlarım arasında. Ebru sanatı ile yaklaşık 15 senedir meşgulüm. Ebru üstadı, Kültür Bakanlığı Sanatçısı Didem Gülay Üstün’den 2019 senesinde ebru icazeti aldım.
İbrahim Ethem Gören-Yazı No: 508