Siyasette liderlik üzerine notlar

Abone Ol

Bazen haberlerde dünyadaki politikacıların ileri yaşları yüzünden ilginç durumlara düştüğüne dair haberler izliyoruz. Uçağa binerken tökezleyip merdivenlere yaslanan Joe Biden, kısa süre sonra da bir tören sırasında düz yolda yürürken tökezleyip düşüveriyor. Boşlukla el sıkışıyor, arkasındaki boş bahçeyi sanki orada birileri varmış gibi selamlıyor, izleyenler şaşırıyor. Geçenlerde de Cumhuriyetçi senatör Mitch McConnell’ın bir basın açıklaması yaparken gazeteciler karşısında ilk cümlesini söyledikten sonra donup kalması ve yanındakilerin müdahalesiyle kolundan tutularak kenara çekilmesini izlemiştik. Bu McConnell’in ikinci kez donmasıydı kameralar karşısında, benzer bir olayı daha önce de yaşamıştı. Yaşlı potikacılar konusu, politikada seksenlikler sorunu başlığıyla ele alınmış ve çok konuşulmuştu. Özellikle Joe Biden’in yeniden başkanlığa aday olmak istediğini açıklamasından sonra konu geniş kitleler tarafından da konuşulur oldu. Siyasetçilerin mesleği bırakmak istememesi, yaşlanmış lider sorunlarını da gündeme getiriyor. Siyaset artık o kadar karmaşık bir duruma geldi ki; dünyayı ve olayları değerlendirirken yeni kriterler geliştirmek, giderek değişen sorunlar karşısında güncel çözümler üretmek gerekiyor.

Olayın kitleleri ilgilendiren boyutu böyle. Bir de bu yaşlı politikacıların siyaset sahnesinde kalmasını isteyen, bu niteliklerinden faydalanan ve bu yüzden onlara destek verenler var. Joe Biden, özellikle ileri yaşta olduğu için seçildi ve göreve getirildi. Yaşlı lider imajı, beraberinde getirdiği çeşitli sorunlarla, siyasi iradenin hayata geçirdiği pek çok uygulamanın önüne geçebiliyor. Algısal etkiden bahsediyorum. Özellikle Joe Biden için, “yapmayın yahu adam kaç yaşında, ne anlar bu işlerden, elbette böyle uygulamalar yapması normal” denildiğine çok kez şahit oldum. Oysa o düzenlemeler Joe Biden tarafından değil, arkasındaki siyasi erk tarafından isteniyor. Başkanın yetkilerini ve makamını kullanamaması değil söz konusu olan. Önceden belirlenmiş bir siyasi sürecin gerçekleşmesine başkanın da katılarak, önde yürümesi ve arkasındaki, kendisini seçtiren asıl iradeyi gözlerden ırak tutması. Yaşlılığının bilincindeki bir siyasetçinin, pek çok genç ve dinamik adaya rağmen kendisini destekleyerek makama getiren güce karşı tavrı nasıl olabilir ki? Ayrıca hatırlarsınız, Joe Biden başkan seçildiğinde başkanlığının yaşından dolayı çok uzun süremeyeceği, kısa sürede görevi başkan vekili Kamala Harris’e devredeceği konuşuluyordu. Hiç de beklendiği gibi olmadı, Biden şimdilerde ikinci kez aday olmaktan bahseder durumda.

Küreselciler, arkalarında sadece kendilerinin olduğu kişileri seçiyorlar, aday gösteriyorlar ve makamlara gelmesi için destekliyorlar. Buna karşılık istedikleri tek şey var. Tavizsiz sadakat ve itaat. Aslında küreselciler bu yöntemi sadece başkanlıkta değil, siyasetin pek çok aşamalarında kullanıyorlar. Geneli Hristiyan olan Amerika’da Demokrat Parti listelerinden milletvekili adayı gösterilmiş başörtülü Müslüman kadınları hatırlayın. Rüyalarında Amerikan Temsilciler meclisine seçildiğini görse inanmayacak kişilerdi onlar. Müslüman kimlikleriyle seçildikleri görevlerinde, Amerika gibi bir dünya devinin Müslüman ülkelere aldığı tavırlarda asla etkili olamadılar, tam tersine onları küreselcilerin düzenlediği gösterilerde başrollerde gördük, akla gelmez grupların etkinliklerinde marjinallerle kol kola yürüdüler. Müslüman ülke yetkililerinin kendileriyle görüşme taleplerini de reddettiler.

Küreselciler, toplumun geneline uymayan etnisite, din veya mezhep üyelerini seçtirmeyi daha çok tercih ediyorlar demiştik. Joe Biden de çoğunluğu Protestan olan Amerika’da Katolik bir başkan olarak seçildi. Obama da anne tarafından Katolikti. Aslında önemli olan liderin şu veya bu mensubiyeti değil, göreve gelirken arkasında etkin güç bulunmaması. Çünkü makama geldiğinde kendilerine karşı halkının çıkarlarını savunacak, mensup oldukları grupların hakları için karşılarında dik duracak güçlü karakterler görmek istemiyorlar. Çeşitli göçlerle oluşmuş kozmopolit kesimlerin ve algılarıyla oynadıkları yerli unsurların desteğiyle seçtirdikleri politik anlamda güçsüz adayları yönetim süreçlerinde istedikleri gibi yönlendirebiliyorlar. Tek bir kişinin liderlikte ön plana çıkarak güçlenmemesi için, kendilerine bağlı kuruluşlarda eş başkanlık uygulamasını başlattılar. Kendi seçtirmedikleri, halkın desteğiyle yönetime gelmiş önderleri kerhen de olsa siyasi muhatab olarak kabul edebiliyorlar. Ama kendilerinin desteğiyle göreve gelmiş kişilerin fazla güçlenmesi ve kendilerine karşı dik durur hale gelmeleri ihtimalini asla göz ardı etmiyor, sert ve kesin yöntemlerle hemen görevden uzaklaşmalarını sağlıyorlar. Hatta fazla güçlenenlerin siyasi hayatını bitirecek idari/hukuki süreçleri özellikle destekliyorlar. Gerekirse hasımlığı olan güçlere teslim ediyorlar. Kısacası küreselleşen dünyada liderlik, çok ilginç, çok farklı ve karmaşık ilişkilere dayanıyor.

Biz her zaman halkımızın özgür iradesiyle seçtiği, cumhura dayanan liderleri meşru kabul edeceğiz. Bize bu imkânı sağlayan cumhuriyetimizin de kıymetini bileceğiz.