Sinyal savaşları: Çağrı cihazları ve telsiz patlamalarının gerçek sebepleri

Abone Ol

Elektromanyetik Frekanslar ve COVID-19 ile Başlayalım.

Yeni tip korona virüsün ortaya çıkışıyla birlikte, bu virüsün doğal yollarla mı yoksa laboratuvar ortamında mı üretildiği konusunda dünya çapında süregelen bir tartışma başlamıştı. Birçok bilim insanı, virüsün laboratuvar ürünü olduğunu gösteren bulguları kamuoyuyla paylaştı. Buna karşın, karşıt görüşte olanlar ise Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) "Virüs laboratuvarlarda üretilmemiştir" açıklamasını destekliyor. Ancak, işin arkasında daha derin bir plan olup olmadığı hala büyük bir merak konusu olmaktan artık çıktı. İstatistiklerde ortada olan bir gerçek ver ki; son dönemde kalp krizi, diyabet, tansiyon, beyin kanaması, kan pıhtılaşması vb. gibi sağlık sorunlarından dolayı hayatını kaybedenlerin sayısındaki artış, önlenemez bir şekilde yükseldi.

Elektromanyetik Frekansların (EMF) Gücü

Son zamanlarda 5G teknolojisi, yalnızca hızlı internet sunmanın ötesine geçerek karanlık amaçlara hizmet etmeye başladı. Başından beri "iletişim, teknoloji, bilim çağı" söylemleriyle gerçekler mi gizlendi? Yorum sizin ama küresel elitlerin, toplumun kabul edemeyeceği uygulamaları bu yolla meşrulaştırdığı bana göre kesin. Üstelik uzmanlar 5G, elektromanyetik frekanslar aracılığıyla ilaç ya da virüs yerleştirilen nano kafeslerin  açılmasına imkân tanıyor. Özellikle kronik hastalığı olan kişilere ilaçlar yoluyla vücuda yerleştirilen bu kafesler, yıllarca vücutta kalabiliyor ve uygun frekansla açıldığında, içindeki ilaç veya virüsler serbest bırakılabiliyor. Bu durum, hem sağlık hem de güvenlik açısından ciddi endişelere yol açmaktadır.

Yine uzmanlar, 5G'nin 60 GHz ve üzerindeki yüksek frekanslı elektromanyetik dalgaları kullanarak nano kafesleri tetikleyebileceğini belirtiyor. Ayrıca, bu frekanslar ile yapılan operasyonların tespit edilememesi için 60 GHz spektrumunu ölçen cihazların 14 yıl önce piyasadan toplandığı da ifade ediliyor. Bu frekanslar aracılığıyla elektronik cihazların kontrol edilebileceği, pillerin patlatılabileceği ve ortam dinleme gibi işlemlerin yapılabileceği de dile getiriliyor. Uzmanlar, 5G'nin sadece bir iletişim teknolojisi olmanın ötesinde, potansiyel olarak daha karanlık ve tehlikeli amaçlarla kullanılabileceğine de ayrıca dikkat çekiyor.

2020 Muhammet Binici ile Söz Meydanı Programımda Yayınladığım Klip
https://youtu.be/PJeDyY_iK-A
Yorumu yine size bırakıyorum..

Stratejik Planlar

Bu açıklamalar ışığında, dünya çapında bir güç oyununun oynandığı açık ve seçik bir şekilde önümüzde duruyor. Tüm dünyayı kontrol etmek için, özellikle Çin'in Wuhan bölgesinde bir virüs araştırma enstitüsünün kurulması, burada tehlikeli bir virüsün geliştirilmesi ve sonrasında bu virüsün dünya çapında yayılması, planın bir parçası olarak görülüyor.

Planın altyapı kısmında ise 5G teknolojisinin büyük rol oynadığı artık aşikâr. 60 GHz frekansının ücretsiz ve lisanssız olması için yapılan baskılar, bu frekansın dünya çapında yayılması ve kontrol altına alınması hedeflendi. Baz istasyonlarının yanı sıra, Wi-Fi cihazlarına ve hatta televizyonlar akıllı ev sistemlerine 5G teknolojisinin yerleştirilmesi, bu planın küçük bir parçası.

5G Frekansların Gücü

5G frekanslarının kullanılarak virüs yerleştirilen nano kafeslerin açılmasının yanı sıra, cihazların tahrip edilebileceğini, elektronik sistemlerin kontrol altına alınabileceğini, her türlü teknolojik cihazların patlatılarak çevreye zarar verilebileceği ve hatta ortam dinleme, takip ve tahayyül edemeyeceğiniz bir çok senaryo artık mümkün. 60 GHz frekansında sinyallerin kontrol edilebilmesi, bu frekansları ölçebilecek spektrum cihazlarının piyasada bulunmaması gibi detaylar ise minarenin çoktan çalındığı kılıfının ise hazırlandığını gözler önüne seriyor.

Güç Oyununda Medyanın Rolü

Medyanın bu süreçteki rolü oldukça büyük. Ana akım medyalar ve dijital medya araçları kullanılarak toplumda korku yayılmakta, ekonomik ve insani krizler oluşturulmakta ve bu yolla bazı ülkelerin yönetimleri zayıflatılmak istenmektedir. Özellikle siyasi olarak sorun yaşanan ülkelerde, virüsün etkilerinin kasıtlı olarak artırıldığı iddiası bu işin bir diğer parçasını oluşturuyor.

Şimdi Ürdün'de ellerde patlayan çağrı cihazları ve telsizlere gelelim. 2020’de yayınlanan Muhammet Binici ile Söz Meydanı programımda, yıllar önce EMF ile yapılabilecekleri anlattığımız, yazdıklarımız ve çizdiklerimiz bugün adeta birer birer gerçek oluyor. Ne kadar haklı olduğumuz ortada. Aslında başka söze de hacet kalmıyor. O gün bize "komplo teorisyeni" diyenler, bugün ellerde patlayan telsiz ve çağrı cihazlarının büyük olasılıkla EMF sinyalleriyle patlatıldığını inkâr edebilir mi? Ve unutmayın, bu sadece bir fragman. Sırada elektrikli arabalar, şarj istasyonları, ellerimizdeki telefonlar; kısacası ürettikleri ve bize sundukları gayri milli ne varsa, hepsi bizim için bir tehdit.
Bazıları yazılı görsel basında, MOSSAD ile ilgili olarak; "Ellerindeki kozu neden çağrı cihazlarını ve telsizleri patlatarak harcadılar? Cihazları dinleyip Hizbullah’ın yapacakları hamleleri önceden belirler ve buna göre operasyon yaparlardı" diyenler var. Beyler, geçiniz bu boş kakırtıyı. Ellerinde daha büyük kozlar ve kullanabilecekleri daha kıymetli bilgi unsurları varsa, önemsiz olanlardan vazgeçerler. Adamlar, hava sahasında 1 cm² bile boş yer bırakmadan elektromanyetik frekans yayıyorlar. Her konuşmanı, her anını takip ediyorlar. Çağrı cihazından gelecek iki satırlık mesaja ya da telsizle söylenen "tamam" ya da "stop" kelimelerine ihtiyaçları yok. Yüksek ve alçak irtifa uydularından, yeryüzünün her santimetresini kaplayan sinyallerle zaten her an gözetliyor ve dinliyorlar.

Bu arada, yakın uzaya gönderilen uyduların potansiyeli hakkında neler yapılabileceğini ve asıl amacın iletişim olmadığını, 5-6 yıl önce de vurgulamıştık; bir zahmet bu konulara tekrar göz atın.

2020 Muhammet Binici ile Söz Meydanı Programımdan Sadece Ufak Bir Kesit
https://youtu.be/23kPFBTMuMs

Yıllar önce söylediklerimi yine tekrarlıyorum: Öngörü, bizim vazgeçilmez bir özelliğimiz. Çözüm, yalnızca milli teknoloji hamlesidir. "Yerli" değil, "milli" olmalıyız. Başka ülkelerden gelen ürünleri montajlamak için harcayacak zamanımız yok. Yüzde yüz yerli yazılım ve donanım ile kendimiz üretip, kendimiz monte etmeliyiz. Milli teknolojiye yönelmek zorundayız.

Geleceği Kendi Teknolojimizle Şekillendirmeliyiz

Yaşadığımız gelişmeler, yalnızca teknik yenilikler değil, küresel güç dinamiklerini etkileyen karmaşık bir stratejinin parçalarıdır. Elektromanyetik frekansların ve 5G'nin tehditleri, insan sağlığı ve toplumsal yapıyı sorgulatıyor. Medya, korku yayarak yönetimleri zayıflatmada önemli bir rol oynuyor.

Yıllar önce öngördüğümüz senaryolar şimdi gerçeğe dönüşüyor. Hatta Bir siyasetçi çocuklarımıza takılacak çipleri överek anlatmıştı. Üstelik bunu, sanki o çipleri biz üretiyor ve yazılımını biz yapıyormuşuz gibi sundu. Oysa böyle olsa bile, hiçbir insanın bedenine, zihnine ve iradesine müdahale etmek bizim değerlerimizde yer almaz. Şimdi bir düşünün, bu çiplerin birer birer çocuklarımızın kafalarında patlatıldığını!..

Peki, bu çağrı cihazları ve telsizler nasıl patlatıldı? Merak konusu bu. Şöyle düşünün: Bir mikrodalga fırına metal bir kâse içinde bir börek koyup en yüksek ayara getirirseniz, metal kâsenin sıcak olmadığını ancak içindeki böreğin ısındığını görürsünüz. Mikrodalganın oluşturduğu elektromanyetik dalgalar (EMF) sadece canlı mikroorganizmaları harekete geçirir ve bu da iç sürtünmeye neden olur. Tıpkı ellerimizi birbirine sürttüğümüzde hissettiğimiz ısınma hatta yanma gibi. Eğer ellerimizi çok hızlı sürtmeye devam edersek yanma ve sürtünmeden kaynaklanan tahribat oluşur. Tabaktaki börekte de canlı mikroorganizmalar olduğu için mikrodalgadan gelen dalga boyları hücreleri harekete geçirir, canlı hücreler arasında sürtünmeyi meydana getirir ve börek ısınır. Eğer aşırı dalga boyutları uygulanırsa, börek adeta patlar ve sürtünmeden dolayı besin değeri düşer, yenilemez hale gelir. Telsiz ve çağrı cihazlarındaki piller de bu şekilde patlatılmış olabilir.

Lityum-iyon piller; katot (pozitif uç), anot (negatif uç), elektrolit (elektrik iletimini sağlayan ortam) ve ayırıcı olmak üzere dört temel bileşenden oluşur. Elektrikli araçlarda kullanılan batarya türleri arasında Kurşun Asit Piller, Nikel Kadmiyum Piller, Nikel Metal Hidrit Piller, Lityum Demir Fosfat Piller, Lityum Sülfür Piller, Lityum İyon Polimer Piller, Lityum Titanat Piller ve Grafen Piller yer alır. Bu pillerin içindeki enerji; asit, iyon, lityum, grafen gibi maddeler, EMF aracılığıyla hareketlendirilebilir, tepkimeye sokulup ani hızlanma ile patlatılabilir.
Sadece tek başına bu durum bile milli teknoloji hamlelerinin ne denli kritik olduğunu gösteriyor. Kendi yazılım ve donanımımızı geliştirerek dışa bağımlılığımızı azaltmalıyız. Teknolojiyi doğru kullanarak, ulusal güvenliğimizi sağlamanın yanı sıra, dünya sahnesinde daha etkin ve kapsamlı bir rol alabiliriz.
Şimdi, bu hedefe ulaşmak için adım atma zamanıdır. Geleceğimizi inşa ederken, kendi kaynaklarımızla yola çıkmalıyız. Bu, hepimizin en büyük ortak sorumluluğudur. Aksi takdirde güvenli bir gelecekten söz etmek mümkün olmayacaktır.