Sen önce kendine bak!

Hep öyle derler değil mi? Yeter ki birilerine herhangi bir konuda ufacık olsun tavsiyede bulunuverin. Çoğu insandan alınan karşılık "Sen önce kendine bak" terennümü olacaktır.

Abone Ol

Bu karşılığın nedeni bize nasihatte bulunanın fazlaca nakıslığından mıdır ki kendisine herhangi bir öğütte bulunma hakkı tanımıyor oluşumuz yahut kendi nefsimizin dev aynasındaki aksine tapınıyor oluşumuzdan mı?

Biz elbette insanın mükemmele olan meylini inkar ediyor değiliz. Fıtrat gereği insan kusursuzluğun behredarlığının mümessili olma gayretindedir. Fakat bu temayülün aksine beşer hata ile malüldür. İnsanın yüklendiği emanet dolayısı ile (Kur-an 33/72) kendi iradesinin müspet ya da menfi neticeleriyle bir mevcudiyet oluşturur. Bu yüzden insan hiçbir zaman TAMAM olamayacaktır. Aksine hep bir tamamlanma muhtaciyeti içerisinde olacaktır ve ömür vaki ettiği sürece bu ihtiyaç süreklilik arz edecektir. Ve aynı zamanda insan bunu tek başına yapabilecek faikaya ancak bir başka insanın eşliğinde ulaşabilecektir.

Herhangi bir insan ile münasebetimizde muhatabımızın niyetinin iyi veya kötü olduğuna bakmadan bizdeki eksikliği dile getirip eleştiride bulunması bizi rahatsız etmesini bırakın aksine memnun etmelidir. Kaldı ki insan çoğunlukla kendi kusurundan bihaberdir. Yalnız dıştan gelen bit uyartı ile uyanması mümkün olabilir. Elbette hayatımızdaki her insan da bizi eleştirme salahiyetine sahip değildir. Olmamalıdır. Çünkü hayatımızda işaret taşı mesabesinde insanların bulunması, hal ve davranışta temsil mahiyetinde olmaları elzemdir. Yediden yetmişe her insanda örneklik oluşturabilecek hasletlerin mevcudiyeti her zaman için bizlere öğüt niteliğinde olabilecekse de kimden neyin ne kadar alınması gerektiği hayati bir meseledir.

O zaman hayatımızdaki işaret taşı mesabesindeki insanların bize olan tavsiyeleri ve nasihatleri bizi rahatsız eder huzursuz eder keyfiyette olmamalıdır.

Şunu unutmamalıyız ki kendi nakıslığımızı kabul ettikten sonra karşımızdakinin de bittabi beşer olup ve dolayısı ile nakıs olduğunu mamafih belki eksikliklerimizin ayrı ayrı olup bizim tamam olduğumuz noktada muhatabımıza nasihatte bulunma cüretinde olabileceğimiz ve aynı şekilde muhatabımızın da tam olup bizim eksik olduğumuz parçayı tamamlayıcı nitelikte vereceği öğüdün bütünleştirici büyüsünün şahitliğini yapabiliriz.

Bize yapılan nasihate verilen nahoş karşılığın bir sebebi de arşa meydan okuyan kibrimizdir. Ancak esasen kendimizi kusursuz sayıyor oluşumuz da kibrimizin  mahsulü olduğundan nasihate karşı doğan olumsuz tepkinin kaynakları birbirini besleyici konumdadır.

İnsan teki hayatında takaddüme dayalı bir yaşam çizgisi yolunda ilerliyorsa enaniyetinin ayaklarına dolanmasına katiyen müsaade etmemelidir. Netice olarak insan nakıstır ve bunu kabullenmelidir. Kemâlata ermenin sırrı başka insanlarla muvazeneli bir rabıtanın temininde saklıdır.