Hangi alanda faaliyet gösterirse göstersin, bütün kurum ve kuruluşlar, liderleriyle kalıcılık kazanırlar.
Bunun için yönetim ve üretim alanında, en çok tartışılan konuların başında liderler ve liderlik gelir. Liderlik nasıl tanımlanır? Liderliğin genel geçer bir tanımı var mıdır? İnsanlar lider olarak mı doğarlar? Yoksa liderlik yetenekleri, eğitimle kazanılabilir mi? Yapılan araştırmalarda cevabı aranan belli başlı sorulardır.
Liderlik Doğu'da ve Batı'da nasıl tanımlanırsa tanımlansın, liderlerin en başta gelen özellikleri, konuşmak değil, yapmaktır. Liderler konuştuklarından daha çok, yaptıklarıyla lider olurlar. Dünyanın her yerinde, insanlar liderlerin söylediklerinden önce yaptıklarına bakarlar. Her lider insanları peşinden eylemleriyle sürükler. Onların gücü kendilerini izleyenlerin, büyüklüğünden kaynaklanır. İnsanlar risk almayı bilen, düşünceyi eyleme dönüştüren liderlerin peşinden giderler.
Amerika'da yıllarca değişik işletme konularında öğretim üyeliği ve yönetim danışmanlığı yapan Peter Drucker, “Geleceğin Lideri” isimli kitaba yazdığı önsözde, 1920'li yıllara ilişkin bir anısını anlatır. Lisede tarih hocaları, “Birinci Dünya Savaşı”na ilişkin bir küçük araştırma yapmalarını ister. Yapılan araştırmalar sınıfta tartışılırken, öğrencilerden biri “Yazılan kitapların hepsi, savaşın bir askeri başarısızlık olduğunu vurguluyor, sizce bunun sebebi nedir” diye, bir soru sorar.
Kendisi de savaşa katılan ve savaşta ağır yara alan Avusturyalı tarih öğretmeni, soruya cevabında, liderliğin özünü ortaya koyan, can alıcı bir değerlendirme yapar. Hocanın başarısızlık gerekçesi, “Savaşta yeterince general öldürülmedi, generaller cephe gerisinde durdular ve askerlerin savaşıp ölmelerine seyirci kaldılar” gözlemi olur. Liderler, komutanlar, subaylar, görevlerini yardımcılarına devrederler. Ancak onlar sorumluluklarını hiç kimseye devredemezler. Sorumluluk yüklenmeyenler, dünyadaki savaşların önüne geçemezler.
Ortadoğu'da sorumluluk almayan sivil ve askeri generaller yüzünden, yüksek yoğunluklu iç savaşlar yaşanmaktadır. Büyük göçlere yol açan, çatışmaları cephelerden şehirlere taşıyan dehşet savaşlar, siyasi ve askeri alanda, hiçbir lider bedelini ödemediği için, ülkeden ülkeye yayılıyor. Büyün ülkelerin iç savaşlarda ödedikleri bedeller, yıldan yıla katlanarak artıyor.
Çatışma alanın dışındaki liderlerin hatalarını, çatışma alanının içindeki askerler canlarıyla ödüyorlar. Yerle bir edilen şehirlerde binlerce sivil insan hayatını kaybediyor.
İster askeri, ister siyasi, ister ekonomik alanda olsun, liderlerin başarısı, sorumluluk almalarıyla, doğru orantılı olarak artar.
Kararları sorgulanmayan, hesap vermekten kaçan liderler, dünyayı bir kan gölüne dönüştürdüler.