Sanatkâr Portreleri-(3) Suat Yazıcı

Abone Ol

Suat Yazıcı ülkemizin önde gelen ahşap sanatkârlarından biri. Fütüvvet ahlâkını Ahilik usul ve erkânıyla asliyet ve terkip şuuru içerisinde harmanlamayı başaran Suat Usta yarım asırlık bilgi, tecrübe ve birikimiyle ülkemizin en önde gelen ahşap oyma ustalarından biri. Ustaların ustası, Ahi Babası;

Suat Usta`nın elinden çıkan çeyiz sandıklarından kavukluklara, tavan göbeklerinden çalışma masalarına, rahlelerden kuş evlerine kadar yüzlerce eser bulundukları ortamda irfanımızın güzelliklerini ortaya koyarken filmlere de ilham kaynağı oluyor.

Ahşap oyma alanında hem alaylı hem de mektepli ender ustalardan biri olan Suat Yazıcı birazdan detaylarını aktaracağımız üzere tahsil yıllarında öğretmenleri nezdinde mütemadiyen örnek öğrenci olarak gösterilmiş.

İstanbul Ü mraniye`deki AĞAÇ İŞLERİ Atölyesi`nde ahşap sanatımıza yeni eserler kazandırmakta olan Suat Yazıcı`nın içinden, sanat, estetik ve ahşap oyma geçen elli yıllık meslek yaşamına, sanat anlayış ve birikimine sanatkâr portresine projektör tutacağız.

Köylü çocuğu;

Suat Yazıcı, Bingöl`ün Kiğı ilçesinin Dallıca köyünde 1952 yılında dünyaya gelir. O bir köylü çocuğu... Muhayyelemizi 60 yıl öncesinin köy şartlarına ve dahi o tarihlerdeki eğitim ortamına odaklayalım. İlkokulu, beş sınıfa birden tek bir öğretmenin ilgilendiği Dallıca köyü okulunda tamamlayan Suat Yazıcı akabinde Kiğı Ortaokulu`nu birincilikle bitirir. O yıllarda ortaokuldan sonra üçyıllık öğretmen okulu okunduğunda ilkokul öğretmeni olunmaktadır. Muhatabımızın gönlünde evvelemirde öğretmenlik sevdası vardır. Tunceli Öğretmen Okulu`nun sınavına girer ve kazanır. Ama gitmek nasip olmaz. 'Çevre' faktörü devreye gider, 'Başarılı öğrenciler doktor olur, doktor olmak için de lise okumak gerekir' mülahazasıyla Bingöl Lisesi`ne kayıt yaptırır. Oğlunu kara tahta`nın başında muallim olarak görmek isteyen babası öğretmen okuluna gitmeme cezası olarak kaydını Bingöl Lisesi`nden alarak kadim şehirde o yıl yeni açılan Bingöl Sanat Enstitüsü`ne nakleder.

Umudun, ümidin ve ekmeğin başkenti İstanbul;

Nitekim, Yazıcı`nın gönlünde sanat ve estetiğe yönelik açık kapılar vardır. Bingöl Sanat Enstitüsü`nü başarıyla bitirdiğinde tarih de 1970 yılına gelmiştir. Okul sonrasında hem çalışmak hem de tahsil hayatına devam etmek niyetiyle İstanbul`a gelir. İstanbul şimdiki zamanda olduğu gibi 50 yıl öncesi için de umudun, ümidin ve dahi ekmeğin başkentidir. Asitane`de iki yıl boyunca -o yıllarda marangozluk mesleğinin kalbi olan Galata Kulesi bölgesinde- babasının amcazadesi Hayri Yazıcı`nın atölyesinde marangozluk yapar. Bir taraftan Hz. Nuh (as) Mesleği`nin inceliklerini öğrenirken diğer taraftan da üniversite eğitimi için hazırlanır. Vaktini ve de ömrünü aziz bilerek zamanını boşa geçirmez. 1972 yılında o günkü adı Yüksek Teknik Öğretmen Okulu olan eğitim müessesesine iki aşamalı sınavla girmeyi başarır. Mezuniyetten sonda 1976 yılında Kulebidi`nde kendi atölyesini kurar. Yıllar içerisinde Kuledibi`nin çehresi değişmeye başlayınca atölyesini 1983`te Ü mraniye`ye taşır.

50 yıllık sanat yolculuğu;

50 yıldır ağaca, ahşaba, sanata, zanaata, mesleğe, irfana, milli kültürümüze hizmeti geçmekte olan Suat Yazıcı`nın Bingöl`de başlayan sanat yolculuğu Ustası Hayri Yazıcı`nın yanında marangozlukla taçlanırken Mimar Mehmet Tataroğlu`yla tanışmasıyla birlikte daha bir anlam, içerik ve derinlik kazanır.

Suat Ustaya göre bir ürünü çoklu üretmek imalat, bir veya birkaçkişi tarafından el emeği ile üretmek ize zanaattır; Kişinin ürettiği şeye aşkını tasarımından malzeme seçimine kadar katması ise sanattır. Ahşap sanatında estetik değeri, 'esere tasarım, malzeme seçimi ve marifet kazandırmak' şeklinde özetleyen Ustaların Ustası` Suat Yazıcı nezdinde sanat eseri ustasının kafası, vücudu ve kalbi ile birleşen bir çalışma olmalıdır. Şüphesiz bu terkibin asliyet şuurunu ise mahir bir tasarım, özenli malzeme seçimi ve sabır yüklü iyi bir emek oluşturur.

'Özgünlük geçmişi yok saymaktır.'

'Sanat' dedik, buradan devam edelim; Suat Yazıcı`ya göre 'özgün sanat' kabul edilebilir, makul ve müsbet bir keyfiyet değildir. Çünkü konusu ne olursa olsun özgün olarak meydana getirilen bir eserin mutlaka eksik bir yanı vardır. Tarih boyunca bütün medeniyetler, tüm sanatlar geçmiş nesillerin yaptıklarının üzerine küçük nüanslar eklenerek bugüne ulaşmıştır. Özgünlük ise geçmişi yok saymaktır. Oysa geçmişi yok sayarak gelecek inşa etmek mümkün değildir. Yazımızın öznesini teşkil eden mahir usta`, sanatkâr dedelerimizin asırlar boyunca tecrübe ettikleri deneyimleri kendi işlerine yansıtmayı başarır. Kanaatimce ahşap sanatı alanında Suat Yazıcı`nın sahasında parmakla gösterilmesi geçmiş asırların birikimini mühim bir değer olarak çalışmalarına yansıtmasıyla alakalıdır.

Ağaçİşleri Atölyesi

Ü mraniye`deki Ağaçİşleri Atölyesi`nde her biri mahir bir sanatkâr olan ekibi ile birlikte geleneksel manada ev ve ofis dekorasyonu yapmakta olan Suat Yazıcı ahşaptaki ustalığını öz sanatlarımıza da yansıtarak birbirinden âlâ objelere imza atıyor.

'Dünyanın en gelişmiş CNC`si insandır.'

'Makineleşmek özgürlüğün elinizden alınmasıdır. Sizin ortaya koyduğunuz şey makinanın kabiliyetine göre olur. Oysaki makinayı da siz üretmişsiniz ve dolayısı ile makine sizden kabiliyetli olamaz. Dünyanın en gelişmiş CNC`si insandır. Çünkü âdemoğlunu en kabiliyetli olan yaratmıştır. Ondan daha kabiliyetlisini insan yapamaz.' diyen Yazıcı`nın atölyesinden çıkan her bir ürün 'eser' denilmeye seza el emeği, göz nuru;

Kestane, armut, ceviz ve kiraz ağaçları;

Anadolu coğrafyasında yetişen çam, sedir, akçaağaç, kestane, çınar, armut, kiraz, ceviz vb. ağaçları geleneksel marangoz âletleriyle işlemekte olduğu Ahşap İşleri Atölyesi`nde kervan yolda dizilmiyor. Her bir sipariş önce en ince detaylarına kadar tahlil ediliyor sonra da numunesi yapılıyor. Numunede arzu edilen netice alındıktan sonra uygulama safhasına geçiliyor.

Asıl hünerini Türk mimari eserlerinde gösteriyor.

Beynelmilel ahşap işi uygulamalarında İtalyanları çok hareketli, İngilizleri fazla sakin, Almanları biraz kaba bulmakta olan Yazıcı Usta asıl hünerini Türk mimari eserlerinde gösteriyor. Suna-İnan KıraçAilesi`nin çiftlik evi için 'Türk mimari eseri' cümlesini pekâlâ kurabiliriz. Suat Yazıcı 33 yaşını sürerken ince bir ustalık ve sanat dehası ile inşa ettiği söz konusu evde mimar Mehmet Tataroğlu`nun bilgeliği, Suat Yazıcı`nın kabiliyeti öne çıkar. 1985 yılında ülkemizin mimari envanterine dâhil edilen yapı 1988 yılında günümüzde yapılmış en iyi Türk Mimari Eseri` olarak tescillenir.

Eskidikçe yüzü eskimeyen malzemeler kullanıyor.

Uygulamalarında eskidikçe yüzü eskimeyen malzemelere yer veren Suat Yazıcı hüsn-i hattı ahşap zemine aktarma hususunda da oldukça yetenekli. Ahşap zeminlerin üzerine hat nakşedenlere yazının anlamını, karakterini bozmamaya dikkat etmelerini salık veren Yazıcı`nın meslektaşlarına yönelik şöyle bir mesajı var: 'Eğer benim gibi hat bilmiyorsanız kendinize mutlaka doğru bir danışman bulunuz. Bir de çalışmalarınıza değer katacak ve onu geleceğe taşıyacak malzemeleri tercih ediniz.'

Çıraklık müessesesi ortadan kalktı.

Ü lkemizde ahşap oyma alanında teorik ve pratik eğitimlerin yeterli seviyede verilmediğinden yakınan Suat Usta 1998 yılında 8 yıllık eğitime geçilmesiyle birlikte uygulamaya konulan yeni sistemle çıraklık müessesinin ortadan kalkmasından da muzdarip.

'Ustasız usta olunmaz.'

'Ustasız usta olunmaz' diyen sanatkâr, meslek edindirme kurslarından oyalanma yeri olmaktan öte hamle çapında bir şeyler bekliyor ve ekliyor: 'Bu işin okulu yok. Hem alaylı hem mektepli biri olarak söylüyorum. Kursların bir yaptırımı yok, oyalama sadece;

'Ahşabı tanımaya bir ömür yetmiyor.'

Bizim mesleğimizde yamak yok, çırak, kalfa ve usta var. Bunun zamanlaması ustanın öğretme kabiliyetine, çırağın ve kalfanın yine kabiliyet ve iştahına göre değişir. Ahşabı tanımaya bir ömür yetmiyor.

'Meslek, nesilden nesle aktarılmalı.'

Meslek nesilden nesle aktarılmalı ve yazılı olmalı. İnsan, ahşap karşısındaki galibiyetini ve mağlubiyetini bir yere yazmalı ve kişiler de bunu ciddi ders, çalışma gibi okumalıdır. Ben hâlâ öğreniyorum.

Ü lkemizde 1970`lerde iki tane içmimarlık okulu vardı. Biri Fındıklı`daki Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, diğeri de Beşiktaş`taki Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi. Bunların her biri özel yetenek sınavı ile yılda sadece 25 öğrenci alırdı. Yani bütün ülkeden yılda 50 öğrenci; Şimdi ise bütün özel ve devlet üniversitelerinin neredeyse tamamında içmimarlık bölümleri var. Ne ara bu okullarda ders verecek kadar hoca yetişti!'

Ahi Babası.

Bilindiği üzere Ahilik teşkilatının temel unsurlarını çıraklar, kalfalar ve ustalar oluşturur. Ahilik teşkilatının sacayağını teşkil eden mezk&ucirc r üçlü, mesleğe ve hayata dair tüm eylemlerinin öznesine fütüvvet ahlâkını yerleştirir. Meslek, sanat ve zanaattaki kabiliyetlerin güzel ahlâkla desteklenmesi halinde de süreçdevam eder. Suat Yazıcı arz ettiğimiz Ahilik ve fütüvvet ahlâkı keyfiyeti üzerine çıraklar, kalfalar, ustalar yetiştiren, mesleğinin hakkını veren bir üstad. Günümüzün önemli önemli meslek adamlarından, bir adım öte ahilerinden biri. Ahşap oymanın hemen her alanında olduğu kadar el işçiliği mobilyalar, ofis aksesuarları, oyma/kabartma dekoratif eşyalar konusunda ülkemizin medar-ı iftiharı olan sanatkâr 2017 yılında İstanbul`un Ahi Babası seçilmişti.

'Meslek adamı olmayı hedefleyin.'

Sanatkâr Portremize Suat Yazıcı`nın mesajı ile nihayet verelim: 'Bu işlere gönül verenler öncelikle meslek adamı olmayı hedeflemeli. Çok para kazanmaktan ziyade mutlu olunacak mesleklerin seçilmesini tavsiye ederim.

Ömrünü ahşapla geçirmiş biri olarak evinize suni malzemeler yerine doğal malzemelerden yapılmış mobilyaları, iki sene sonra çöpe atılmayacak ürünleri tercih etmenizi salık veririm. Sağlıklı, huzurlu günler diliyorum.'


&nbsp