'aha ekim de geldi, isim günüme ramak kala
öğle güneşinde demleniyordu çay.
o meydan, tarihi meydan.. her şey hayrola,
olanlarla ölenler fanilik ve bakilikte kolkola..
bütün meydanlar tarihi, hayat kadar sahici
ekim yağmuru imil imil, rahmetimsi ve dinlendirici
şu meydan, meşhur meydan anıt kapısı inci
hayranlığın doruğunda seyredenler gelip geçici.
biz aynı hasretin hüzzamında eşitiz,
zaman hayatı eler, biz o eleyişte diriliriz..'
Yukarıdaki mısralar 30 yıllık şiir mesaisinde kendi şiir vadisini oluşturmuş hakikat sevdalısı bir
entelektüel şahsiyet olan Sait Edip Akdağ`a ait. Konya Barosu`nun önde gelen hukuk adamlarından
biri olan Sait Edip Akdağ, arz ettiğimiz vadisinde mütemadiyen şiir kuleleri inşa ediyor.
Aşk Burcu, Mevsimler Boyu Aşk, Aşina Şevk Kıvamı, Gönül Yarısı ve Ruhum Gök Çizgili
serlevhalı şiir kitaplarını okuyucularla buluşturan şair, duruşması yoksa şiir yazmakla meşguldür.
Gönül dili girift şiirlerini inşa ederken o kâh bahçesindeki çiçeklerle ilgileniyordur, kâh kaligrafi
çalışıyordur, kâh da vitray yapıyordur.
Şiir literatürümüze 'Edip Elektrik Akımı' deyimini kazandıran Şair Sait Edip Akdağ ile şiiri, kitapları
ve sanata bakış açısı üzerine hasbihal ettik.
Portalımızda siz değerli okuyucularımıza ulaşmakta olan uzunca söyleşimizin, yazı dizisi olarak 17-
18 ve 19  Ekim 2018 tarihinde yayınlanacak olan gazetemizin matbu nüshalarına da ayrı bir renk
ve ahenk katacağını düşünüyoruz.
ŞAHANE DUYU ZİRVE KURGUDUR
Şairliğinize, şiir kumaşınıza, kitaplarınıza geçmezden önce sanat ve estetik diyelim...
Estetik ve sanat kavramları üzerine neler söylemek istersiniz?
ESTETİK...
Zaman akışında hayat devam ediyor ve edecek. Hayatla zaman kapışmasında 'sanat' hayatla
zaman yarışmasında 'estetik' üst portallar olarak seçiciliklerinin mümeyyizliğini vurgulamışlardır. İç
dünyanın güzellik çeşnisiyle, şahsî perkpestifinden özel olarak dış dünyaya yansıması estetik
ışıldayıştır. Güzel duyu, şahane duygu, zirve kurgudur. Estetik gerçekleştirmek istenen güzelliğin
üzerinde düşünme ameliyesidir. Duyguların şaha kalkması, güzel duygusu, güzellik heyecanı
uyandıran, çılgınlaşan heyecanların biçimsel olarak durulanmasıdır.
Diğer yandan haliyle 'çirkin' kavramının insanda uyandırdıklarının yanında manalı, ahenkli, dengeli,
ürpertici ve yüce gibi hislerin etkili hissettiklerinin toplamıdır estetik.
Güzel üzerinde güzergâhlar tercihi ve yollar arayışıdır. Duyusal yetkinlik, duygusal rüşt olarak hayatı
anlamlandıran, zamanı kavramlandıran estetik arayış gerçekleştirmek istediği güzel üzerinde
düşünme sanatıdır.
SANAT...
Bu noktada 'sanat' devreye giriyor. Sanatta estetik veya estetikte sanat birbiriyle bütünleşmiş, etle
tırnağın ezeli ve ebedi bütünleşmişliğidir. Toplumsal yoğurmuşluğun gölgesinde, şahsi yeteneğin
estetik hassasiyetle mevsimler boyu meyve vermesine sanat diyebiliriz.
SANAT, ESTETİKTE SON MERHALEDİR
Sanat estetikte son merhaledir. Estetikle ve estetikçe sanat örülür. Ve estetiğin şahikasında sanat
vardır. Estetik yani sanat teşkil ve tekemmül ederken, sanatçının özü saydığı kaynakları çok
önemlidir. Millî olmayan, inançkaynaklarını kullanmayan, örf ve adetlerine saygı duymayan,
geçmişinin bereketini ve zirvelerini yok sayan estetiğin örgülediği sanat kör ve topal olmaya
mahkû mdur. An`lık ve zamanlık saman alevi ısısı ve ışığı mesabesindedir görünür ve kaybolur.
Kalıcılığı olamaz.
Estetik ve sanat dolayısıyla kültürler birbirinden etkilenebilir. Lakin seçicilik ve süzgeçunsurlarının
her zaman devrede olduğu, 'mutlak güzel'e ulaşmada dengeli bir ahenk oluşturması
vazgeçilmezimizdir. Bin yıllık Anadolu zenginliğimiz, onun öncesi diğer anayurtlar, ata yurtlar ve
topyekû n dünya coğrafyasındaki birikimlerimiz ve de iman ve inançkaynaklarımız estetik ve sanat
dünyamızın çatısını oluşturur. Gayrisi, 'biz'den olanlara uyum sağladığı ölçüde vardırlar ve dikkate
değerdir.
Estetik ve sanat cümlesinden olarak edebiyat ve şiir adına 'Tek Kitab'ın ve 'Bir Kitab'ın, dolayısıyla
'Tekbir Kitab'ınanlaşılmasına aracılık edebildiği ölçüde kalıcılığı ve dikkate değerliği vardır.
Olabilir...
SANAT VE ESTETİK RUHUN DERİNLİKLERİNDE BERABERDİR
Sanat ve estetik ruhun derinliklerinde beraber midir?
Elbette.. Nefes alıp veren yaratılmış içinde mükemmel varlık insandır. Ki insanı insan yapan da,
ruhudur. Estetik duygusu, içdünyada gelişir ve dış dünyaya yansır, taşar. Taşkınlığında sanat vardır.
SANATTA HAYAT VARDIR Sanatta hayat vardır. Sanatta olumlu enerji ve hayat bereketi vardır.
Haliyle hayat taşıyanların ve özellikle insanın özünü oluşturan ruhun derinliklerinde estetikle sanat
beraberdir. Birbirleriyle kaynaştığı ve uyumlu olduğu sürece, kalıcı olmaya adaydırlar. Ruh potasında
yüksek estetik har`ında kıvamını bulan sanat şems gibi bütün zamanlara ışıklar çavdıran enerji
yumağıdır. Estetik derinleştikçe sanat zirveleşir ruh derinliğinde iklimlendikçe değeri artar ve
gürbüzleşir..
ŞİİR HAYATTIR...
Sizce şiir nedir, şair kimdir?
Şiir hayattır... Hayat olunca, her zaman aynı çeşnili sevimbazlık ve ritim trendinde olmayabilir şiir.
Bütün haysiyeti ve güzelliklerini terk edip şehrin tozlu sokaklarına dönerlerse de asillerinden ve
güzellik fenerliklerinden bir şey kaybetmezler.
ASIL OLAN ŞİİRİN GÜ ZELLİK DESTANI OLMASIDIR
Asıl olan şiirin güzellik destanı olmasıdır. Ve güzellik diyarının kutsanmışlığını sergilemeleridir.
Edebiyatta önce hayaller tohum olarak ilham tarlasında toprağa düşer, sonra bu hayaller
sonbaharlarda çiçeğe durur, yazda meyvelenir ve bütün hızıyla hayata dalar. Şiir olarak nam salar.
ŞİİR, SONSUZLUKTA ÇİÇEĞE DURMAKTIR
Şiir sonsuzlukta çiçeğe durmak, hiçsolmayacak bitkilere kök olmaktır. Mesela güle göz kırpan
menekşenin, lâleye selâm gönderdiği namedir. Sümbülün taçyaprağından, nergise cümbüş
davetiyesidir yine şiir. Öyledir ve öyle olmalıdır.
ŞAİR, ŞİİR GÜ NEŞİNİN DOĞUMUNU GERÇEKLEŞTİREN KİŞİDİR
Şair de, şiir güneşinin doğumunu gerçekleştiren kişidir. Her şiir ve her kitabı, şairi hayata bağlayan
can damarıdır.
KELÂ M ŞİİRDİR VE KELÂ MIN USTASI ŞAİRDİR
Kelâm sihirdir, kelâmın ustası şairdir. Şiir sihirdir kelime katarının kervanbaşıdır. Kelâm kemalâtına,
böylesi bir güzelliğe aracı olmaktan ve kısa hayat yolculuğunda tatlı şiir molası vermenin
bahtiyarlığına aracı olan şairdir ve mutludur. Kelimeler arasında kayıp giderek, köprüler kurarak
saf baharın cemre düşmüş günlerini dekorlar.
ŞİİR, CİMCİMEDİR...
Şairlerin dilleri, şiirin şirinlikleri cıvıl cıvıldır. Küçük çocuklar nasıl daha sevimli, daha cana yakın,
daha içten, daha yapmacıksız, daha doğal ve daha cimcimeyse şiir de öyledir. Şiir duygu
heyecanıdır, şairse heyecan tufanı. Her şiirinde ruhunu yangın saran şair, ateşin terbiyesinde pişen
nefis yemekler gibi ruh açlığına ziyafet servisler.
Bahsettiğiniz tariflerin içerisinde kendinizi nerede ve nasıl konumlandırıyorsunuz?
Bir kitap fuarında, şair bir üstatla reyonları gezerken üstadın tanıdığı bir hanımefendiyle
karşılaşmıştık. Yanında elinden tuttuğu ve kitapseverliğini çocuğuna aşılamayı itiyat haline getirdiği
anlaşılan dokuz yaşlarında kız çocuğu vardı. Şairliğimden bahsederek beni tanıtmaya başlamıştı ki,
sözünü bitirmeden, 'Şiire meylim yok, şairlere de itibarım yok' dedi ve ekledi: 'Şiir alanında her şey
söylenmiştir yeryüzünde, artık tekrardan ibaret olanlarla işim olamaz...' Ü stat çok mahçup oldu
şiirimden okumamı ve bir şeyler söylememi rica etti. Peşin hükümlü olana hiçbir şey
söylenemeyeceği ifadelendirdim. Ayrıldık.
O hanımefendiyle elbette aynı düşünmüyordum, düşünmedim ve düşünmeyeceğim de... Ama şairliğe
ve şiire bakıştaki bu yaşanmışlık ben de unutulmaz izler bıraktı. Bu tür soru ve meraklarla
karşılaştığımda gayriihtiyari hatırlıyorum. Ondan naklettim.
İyi de yaptınız üstadım. Var olunuz. Sizi dinliyorum...
Şiirde ve şairlikte çıraklık mesabesinde bir noktada olduğumu düşünüyorum. Lakin hayat
yoğunluğunun arttığı ve yorgunluğun insan omuzlarına çöktüğü zamanlarda gönül çatısının
çelenklerine gözlem kuşlarının gövelliğinin kondurulduğu anlar olur. O anlara bir moladır şiir..
DİZELERLE HAYATA TUTUTAN BİR Â DEMİM...
O gövel güvercinler dağların aralarında kalmış günün her saatinde güneş ışığını tayf gibi soğurup
yoğuran kristallikteki göl parıldamasında yıkanırlar sanki. İşte böylesi anlarda şiir ilhamının
mayalanmasıyla dizelerle hayata tutunan bir âdemim... Şiir deryasının gün doğumunda, şafağa karşı
mırıldanmaya çalışan birisi..
HAYALLER, İLHAMIN BEYAZ ATLI PRENSİDİR
Yine hayaller biz insanların önemli yaşam kaynaklarıdır. Hayaller ilhamın beyaz atlı prensidir. İlham
şiirin projesi, şair şiirin mimarıdır. Büyülü izlerin peşine düşüp giden ceylanların ahu gözlerinin doğal
ışıltılarının parlaklığında yüzen hayat iksirleri şiirde can bulur. Duyguların param parça, hislerin lime
lime olduğu, hayallerin yaya kaldığı durakların ay ışığında, ateş gözlü ilham perisinin renk renk ışık
saçtığı bir dirilik peydahlanır. Bu peydahlanmanın güneşi, şiirdir. İşte bu dünyada şiirle şair
arasındaki köprü başında gelip geçenleri hayranlıkla seyreden, güzelliklerinden mimikler
yakalayarak dizelere aktaran birisi..
ŞİİR, GÜ ZELLİKTE HAYATLAR BOYU YOLCULUK...
Uzun yıllardır şiirle, hurufatla, kelimelerle meşgul oluyorsunuz. Şiirde ne/neler
arıyorsunuz?
Şiir, güzellikte hayatlar boyu bir yolculuk.. Deryaların okyanuslara kavuştuğu ve özlemini
demlendirdiği asude limandalık.. İşte bu devrandaki yolcu ve kaptan şair ben de bu kaptanın bir
tayfası.. Estetiğin nizamlı kaygıya, kaygının edepli saygıya, saygının da hedefli bir ayrıcalığa yani
insan olmaya, bir adım öteye 'kul' olmaya edipçe bir güzergâhtır şiir ve de şairlik.. Her şiir
çırağının, kalfasının ve de ustasının araması ve ulaşması gereken son nokta bu olmalıdır diye
düşünüyorum.
Şiir kelâmın efendisiyse, efendinin şiirdaşlarına yaraşan efendi efendi, efendilerin sultanına,
âlemlerin 'Pörsümez yeni'sine râm olmaktır. Yâr olmaktır. Şiir de hasret, şair de muhabbet 'Tekbir
Kitab'ın kendisine indirildiği 'Rahmet Abidesi'ne tâbi olunmasıdır ilelebet.. Bundan daha şerefli eşik,
bundan daha ulvî bir beşik olabilir mi? İlahi kelâmın 'Elif'inde, 'Vav'ında ve 'Mim'inde, hatta bir
'nokta'sındaki dürülmüş mükemmelliğin önünde diz çökerek, dizelenmeyi ve düzgünleşmeyi
bulmaya çalışıyorum: Dervişâne, derbederce ve acizâne..
ŞİİRDE HAKİKATİ ARAYIŞ KAPISININ EŞİĞİNDEYİM
Aradıklarınızın ne kadarını buldunuz?
Hedefinizin ve çıtanızın yüksekliği ve yüceliği nisbetinde arayış ve buluş nisbetinde cüceleşirsiniz.
Şiirde ve şairlikte çıraklık mesabesinde olduğunu düşünen bir edip olarak daha bu kapının
eşiğindeyim. Bu kutlu yolculukta ilk duraktayım.
SAİD OLMADAN MESUT OLUNAMAZ...
Said olmadan mesud olunmazmış saidlikle mesudluk arasında edipleyin bir yordamdayım. Şiirde ilk
durakta, şairlikte ilk moladayım arayışı aramadayım. Ne kadarını bulmuş olabilirim ki?
Mütemadiyen arayan, şiir hakikatinin kapısında pürdikkat bekleyen biiznillah aradıklarını
da umduklarını da bulur... Devam ediniz lütfen...
Manevi şiirin huzur sultanlarından Hz. Mevlana`nın 'Hiç'lik makamından baktığı zaviyede, arayış
nazında olması ortadayken 'buldum' diyebilmek Arşimetvâri bir davranış ve şahsım için kocaman
bir acemilik olacaktır.
HZ. MEVLANA, DAHİYANE BİR TABİPTİR...
Eyvallah... Şimdi, madem ki Hz. Mevlana dan (ks) bahis açtınız, Hazret e komşuluğunuçza
dair sual tevcih etmenin zamanıdır... Konya`nın manevi dünyasının şiir kumaşınıza ve
halet-i ruhiyenize ürettiği katma değere yönelik neler söylemek istersiniz?
Cennet ülkemizin bütün şehirlerinin mânevi liderleri ve mimarları vardır. Konya`nın da Hz.
Mevlâna`sı, Şems-î Tebrizî `si ve Sadreddin Konevî `si var.. Daha pek çok isim eklenebilir. Selçuk ya
diyarının payitahtı olan Konya`da Mevlâna zirvesinin asude gölgesinde olmak ve bundan
etkilenmemek mümkün mü? Evrenselliğiyle bütün dünyanın tanıdığı, milyonların çağrısına uyarak
manevî iklimine gelmek zorunda kaldığı Abide Şahsiyet in kaynaklarından beslenmenin
bahtiyarlığındayım.
Şiirde ve nesirde ifade edilmeye çalışılan her şey, Mevlâna Celaleddin-i Rumi`nin eserlerinin özünü
oluşturan tasavvufî /mistik huzurla kıyamdadır. Veya âcizane kanaatimle öyle olmalıdır. Yaşadığımız
çağın kargaşasına ve günümüz insanın kaygısına toplumda yaşayan bir sufi olarak ezelî ve ebedî
çareler sunan dâhiyane bir tabiptir Mevlâna.
Ruh terbiyesi noktasında olgunlaşmaya uygun pozitif iklimde, şiir kumaşının ulvî kaynaklı ilham
rehberinde şekillenmesi vardır. Ve bu iklime kendini teslim edenlerdenim. Haliyle şiirini ve şairliğini
bütün otoritelerin kabul ettiği Mevlâna`nın şairlik cephesinden, şiir ustalığından da etkilenmek şerefini
taşıma mutluluğundayım.
TERAZİ KENDİNİ TARTAMAZ...
Bahtiyarlığınız daim olsun üstadım... Kitaplarınız okuyucular, şiir severler nezdinde ne
kadar alaka gördü?
Terazi kendini tartamaz. Hal böyle olunca tabiri caizse 'görücüye çıkma' mesabesinde, 'gönül
incim' diye vasıflandırdığım kitaplarımın yankılarını değerlendirmek zor. 1985 yılından beri şiirle
haşir neşirliğimin gün yüzüne çıkması 2014 yılından bu yanadır. Dört sene gibi kısa bir zaman, bu
konuda değerlendirme yapmada, minicik bir an olduğundan biraz zaman geçmesi gerektiği
kanaatindeyim. Beş kitabımın her biri ilk baskısında halen.
İlk kitabımın yayınlandığı zamandan bu yana bilen, tanıyan ve beni hatırlayanların şairlik yanımı ön
plâna çıkarmaya başladılar. İnsan, hayatının her anında farklı hüviyetlerdedir çocukluk, öğrencilik,
annelik, babalık, mimarlık, doktorluk veya avukatlık.. İşte bu meyanda yarım yüzyıllık hayatımdaki
avukatlık mesleğimi de eş, dost çevresinde gölgede bırakan şiir ve şair yönüm oldu.
Şiirimi takip eden bir dostun iltifat sadedinde 'Senin dilimize katkın menevşe` ve sonbahar`
kelimeleri olmuştur.' demesini burada aktarmadan geçemeyeceğim. Gerçek ise bu kelimeleri
şiirlerimde çok kullanmamdan kaynaklanan arkadaştaki yansımasıydı..
Bunları nasıl tevil ediyorsunuz?
Zamanın bu hususta benden yana olumlu dökümanlar toplayarak, lehime gelişmeler siparişlemesini
beklemek gerekiyor. Geniş kitlelere ulaşmak, sanat ve edebiyat dünyasında yer edinmek, haliyle
uzun soluklu yürüyüşlerin sabır meyve vermesine bağlıdır.
Şiir literatürüne 'Edip Elektrik Akımı'gibi bir kavram armağan ettiğiniz! Ohm kanununa
göre V=IxR`dir devrenin iki ucu arasındaki fark ne kadar büyükse, direnço kadar fazla
demektir. 'Edip Elektrik Akımı' nasıl bir dirençüretiyor?
EDİP ELEKTRİK AKIMI, KONYA BAROSU BİRLİK GURUBU NUN ŞİİR LİTERATÜ RÜ MÜ ZE
HEDİYE ETTİĞİ BİR KAVRAMDIR
Bu akım 'Edip Elektrik Akımı' Konya Barosu seçimlerinde içinde olduğum 'takım'ın bana hediyesi
diyebiliriz. Başkan adayımız Avukat Fatih Ruşen Bey`in sevimbaz, esprili ve dikkat çekici tarzda
seçim broşüründe yer verdiği, Konya`da ilk, zannımca Türkiye`de de bir ilktir.
Baromuz avukatlarının hepsine ulaştı. Bunun için arkadaşlarıma minnet borçluyum. Benden ziyade,
benden harici Konya Barosu 'Birlik Gurubu'nun şiir literatürüne hediyesidir.
ŞİİRİM POZİTİF BİR DİRENÇ Ü RETİYOR
Akımla ilgili benden ziyade, benden içeri durumuna gelince.. Akımın akışında, şiirime bakışında bana
göre pozitif bir dirençüretiyor ve iletiyor. Hep böyle oldu, böyle oluyor ve böyle olacak çokça
Mevlana tarzında ve azıcık Edipleyin.
İSMİYLE MÜ SEMMA ŞİİRİM OKUYUCULARI CERYAN TARZINDA ÇARPABİLİR!
İsmiyle müsemma biraz çarpacak, cereyan tarzında.
Şiir kelâmın kemalâtı kemâlâtlık ise duyguların hâsılâtı. Uğruna duyguların kurban edildiği şiir,
elbette cereyanvâri tarzda çarpıcılık sergileyecek. Sarsacak, uyaracak ve uyandıracak. Sanatın amacı
bu değil midir zaten.
ŞİİR SEVİNCİM YÜ KSEK GERİLİM HATLARINA KONUŞLANDI!
Şiirime yahut tarzıma veya üslubuma 'elektrik' niteleme yapılması sevincimin yüksek gerilim  hatlarına konuşlanmasıdır.
Akıma kapılanların geçici hafıza kaybına uğradıkları rivayet ediliyor! Bu durumdaki
okuyucularınıza ne tavsiye ediyorsunuz?
Bu konudaki sözlerimiz ciddiyetle birazcık karışık şakanın hoş ve zarif bir seviyesinde tabii ki..
OKUYUCULARIM ŞİİRLERİMİ OKURKEN DİKKATLİ OLMALI!
Eyvallah...
Bunun bir istisna olduğunu, bütün okuyucularımın buna dâhil olabileceğine ihtimal vermiyorum. Her
şeye rağmen, 'Deniz yanar mı?'- Yanabilir.(!) Şiirlerimi ve kitaplarımı okurken dikkatli
olmalarını/okumalarını tavsiye ediyorum.
KİTAPLARIMIN YENİ BASKILARINA 'EDİP ELEKTİRİK AKIMI'YLA İLGİLİ BİR UYARI
KONULMALI!
Bu arada şunu da eklemek gerekecek...
Sizi dinliyorum mirim...
Okumayı, şiiri seven âli-cenap insanımız için kitaplarımın yeni baskılarında, 'Edip Elektrik
Akımı'yla ilgili uyarı konulmalı. Ki, bu zarif insanların kılına dahi zarar gelmesin. Yayıncımı da
buradan uyarıyorum ve kendisine duyuruyorum..
Mesajınızın yayıncınıza ulaşacağından hiçşüpheniz olmasın. Gazetemizin imtiyaz sahibi
Recep İncecik Bey konuyu bizzat takip edecektir!
Şimdi... Şiir şölenlerine katılıp bir yandan şairlerle yeni dostluklar kuruyorsunuz diğer
taraftan da şiir severlerle interaktif bir iletişim içerisinde bulunuyorsunuz. Şiir şölenlerinin
şairlere, topluma, izleyicilere yönelik ne tür kazanımları/geri dönüşleri oluyor?
MİLLET OLARAK DUYGUSAL İNSANLARIZ
Severek yaptığınız bir şey için ve sevdiğiniz bu şeyi sevenlerle bir arada olmak, ömrünüze ömür
katan güzellikler.. bu şiirde daha da şahane oluyor elbet.
MİLLETİMİZ Â LİM OLMASA DA Â RİFTİR...
Biz millet olarak daha çok duygusal insanlarız. 'Bu millet âlim değil ama âriftir.' özdeyişini şiir
şölenlerinde yaşıyorsunuz. Hiçtanımadığınız, kitaplarınızla şiirlerinizle ünsiyet kurmuş insanlarla göz
göze geliyor ve duygusal iletişimi canlı canlı yaşıyorsunuz. Bu çok farklı bir şey. Şiiri yazan, okuyan
ve dinleyenlerle güzide bir topluluğun imtiyazlı ortamında oluyorsunuz.
Bazen, 'şiiri okuyandan çok yazan mı var?' vehmi hissediyorsunuz. Ki o anlık bir savurganlık
oluveriyor şiir severlerin hoşluk otağı, kelimeler karnavalına ve söz sarayına dönüşüveriyor. Dil
zenginliğinin verimkârlığı bereketleniyor. 'Şiir yazandan zarar gelmez..' git yanına otur, 'şiir
okuyandan zarar gelmez' git onunla dost ol, 'şiir dinleyenden zarar gelmez' gönlünü ona yayla yap
üçlemesinin paydasında farklı bir atmosferde oluyorsunuz.
Dilin hassasiyetini, kelimelerin haysiyetini, insanların hissiyatını maskesiz ve içtenlikli olarak 'şiir
meydanı'nda güneşletiyorsunuz. Şemsleyin hatırlıyor ve har`lıyorsunuz. Bir nevi enerji yenilemesi ve
sinerji yüklemesi yapıyorsunuz. Orada olanlarla şiire dair her şeyde karşılıklı alışveriştesiniz. Kitaplar
kıymetini bilenlere, dizeler halinden anlayanlara gönül kahvegâhlığında edebiyatın sonbahar
meltemiyle sunuluyor. Dil zenginleşiyor ve güzbüzleşiyor, cemiyet şenleniyor ve de şair onure oluyor.
AŞKTA PAZARLIK OLMAZ...
Buradan, şiirlerinizin meyveleri mesabesinde olan kitaplarınıza geçelim... Aşk Burcu, Aşina
Şevk Kıvamı, Mevsimler Boyu Aşk şiir kitaplarınızdan bazıları. Mısralarınızda olduğu gibi
kitaplarınızın isimlerinde de aşk eksik olmuyor. Aşkta ne arıyor, nasıl bir anlam
yüklüyorsunuz?
AŞKTA AN VARDIR YARIN YOKTUR...
Aşk bir umman, leb-i derya, okyanusta.. Aşk sevginin sarhoşluğu ve sınır tanımazlığıdır. Aşkta
pazarlık olmaz ve aşkla pazarlık yapılmaz. Aşk krallığında ve sevgi sarhoşluğunda an vardır. Yarın
yoktur. An ı yaşamanın anılara yüklediği şahaneliğin sınır tanımaz ritüelinde savrulmaktır. Hayatın
olmazsa olmazıdır. Ve bir daha yaşanılmayacak cennetsi tadıdır.
AŞK BİR NEVİ CENNET KOKUSUDUR...
Aşk bir nevi cennet kokusudur. Aşk dünyaya cennetten açılmış minicik bir pencerenin adıdır.
Sevginin olduğu yerde aşk vardır. Eyvallah, bu durumda içinden aşk geçen bir şiir
lütfetmenizi istirham ediyorum.
'Aşk gönül dağımda efil efil saadet başağı/Dudak kıvrımlarının gizinde konuşlanmış söz ağı./Aşk
can tasımda civanlanmış fanuslu çırağı/Göz uçlarının teğetimsi nazarında şah çağı.' Ve yine aşk:
Azami şevkin kentiydi, aşk./Ve ahengin şahımsı kıymeti./Azami şevkin kanaatiydi aşk/Ve ahengin
şöhretli kehaneti...'
 limlerin, âriflerin ve âşıkların mükemmellik endazesinde biçimlediği bir keyfiyet. Derinliğin
derinliğinde bir deruniyet. Hayat sırrında ki hikemiyet. Fanilikte dirayet, ebediliğe sirayet. Sırrın
ulaşabileceği nihayetteki kifayet.
Moda haliyle aşk ezeli ve ebedi eşkaliyle muhabbet, hakiki hüviyetiyle hubbullah...` aşkta aradığım
ve aranması gereken budur..
AŞK YAŞAMAK İLİM BİLMEKTİR...
'Aşk imiş her ne var âlemde ilim bir kıyl ü kal imiş ancak' diyen şaire hak veriyorsunuz bu
bağlamda...
Bi tabii... İlim beyne, aşk kalbe ve gönle hitap eder. Yaşam için ikisi de gereklidir. Sevginin
Everest`inde olan aşkın, hayatın müsbet zaviyesindeki katalizörlüğü hatıra getirildiğinde bilmekle
yaşamak arasındaki fark ve öncelik ortaya çıkar. Aşk yaşamak, ilim bilmektir. Hem yaşayacağız, hem
de bileceğiz lakin önceliği sevginin can babası aşka vereceğiz.
Aşk, aşkın hakikati ve ilim adına hamle çapında sözler bunlar, var olunuz. Anlattıklarınızı
bir misalle canlandırır mısınız?
Annesinden doğan cennet kokulu minicik insan, 'yaşayandır'. -Ki, doğum öncesinin de sevgi
önsözüyle hazırlandığını gözden ırak etmemek gerekir.- Onun 'bilmesine' gerek yoktur, bünyesi de
'bilebilme/ilim' seviyesine uygun ve hazır değildir. Yaradan, onun hafızasına yaşamanın kurallarını
kodlamıştır biyolojik olarak yer, içer ve bolca uyur.
BÜ TÜ N ŞAİRLER AYNI KORONUN RİTİMKÂ R USTALARIDIR
Sevginin şefkat türevli kanalından anne hissiyatıyla hayata hazırlanır sevgi yüklüdür. Yaratılmışın
mükemmeli olan insanda, sevgi bilmeden önce geliyor. Çocukluk saflığının saffetinde ve duruluğunda
sevgi temel hammadde. Sevgi hammaddesinin bütün çağlardaki teknolojik harikası da aşk.
Aziz şair, ilim zirvesinden aşkı tarif etmiş. İlim doruğuna varmanın âşıklığın eşiği olduğunu idrak
etmiş. Berceste mısrayla dercetmiş. Katılmamak ve alkışlamamak mümkün mü? Zaten bütün şairler
aynı koronun ritimkâr ses ustaları değil midir? Dünya coğrafyasının farklı yerlerinde ve farklı
zamanlarında aynı ahengi paylaşır ve fısıldarlar..
Konya Barosu`nun kıdemli avukatlarından birisiniz. Sanat ve hukuk şiir ve hukuk
kavramları yan yana geldiğinde ne/neler oluyor?
Hayatta geçim için bir meslekle uğraşmak zorundayız. Benim tercihim avukatlık oldu. Çeyrek asrı
aşkın zamandır özel ofisimde avukatlık yapıyorum. Aynı zamanda arabulucuyum ve uzlaştırmacıyım.
Sevdiğiniz mesleği icra ederken güzel sanatlar dalında bir uğraşınız varsa, mesleğinizi taçlandırmış
oluyorsunuz. Bu bir farkındalık sağlıyor ve artınız oluyor haliyle.
HÂ LİMDEN YARINLARIM İÇİN UMUTLUYUM
Adalet hassasiyetinize şair hissiyatınızı ilave ettiğiniz veya edebildiğiniz ölçüde, hayatî bir kaynağa
ulaşıyorsunuz. Bu çok hoş bir edâ. Lakin hukuk gibi toplumsal bir dengenin nabız atışına,
duygusallığı karıştırarak adaletin azıcık dahi aksamasına izin veremezsiniz. Bu da ayrı bir terazi
dengesidir.
Bahsettiğiniz dengeye, muvazeneye dair gönlünüzden kaleminize neler düştü?
'gölge gibi takibindeyim hukukun /bahara mühür vuran/her bir damlacıkta hakkı vardır/hayatı
yeşerten adalet yüklü bulutun/gölge gibi takibindeyim hukukun..'
Hukukçuluk ve şairliğin şahsımdaki ittifakından çokça mutluyum ve hâlimden yarınlarım için umutluyum.
İnsan olmamı daim hatırlatan şiir kumaşım, adalet kostümü biçmeliğimdeki keyfiyete malzeme
olması tercihlerime hedef yüklemektir. Böylesi bir çizgi, hukukî cesarete/cesaretime duygusal
atılganlık sağlıyor. Duygunun desteklediği hukuksal cesaretin aşamayacağı engel yoktur diye
düşünüyorum...
HER ŞAİRİN KENDİNE HAS BİR Ü SLUBU, DEYİŞİ OLMASI GEREKİR
Eyvallah. Ne güzel söylediniz. Amma bazen söylediklerinizi anlamak ne mümkün!
Arapların, 'El mana fi batnış-şair/Şiirin manası şairin karnındadır' şeklinde
özetlenebilecek bir deyişi var. Bu deyiş sizin için de geçerli sanırım. Özel terkipleriniz,
kelimeleriniz söz konusu. Bir okuyucu olarak bazen kelimelerinizin içerisine dolanıp
duruyorum. Bunlar nasıl ortaya çıkıyor?
'El mana fi-batnışşair.' vecizesine dâhil olmama çok sevindim. Bu özdeyiş gölgesinde şahsımı
mutlandırmanız beni daha bir bahtiyar eyledi. 'Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.' Atalar sözünden
şairce nasiplenmenin bu olması gerektiği noktasındayım. Her şairin kendine has üslubu/deyişi olması
gerekir ki bu onun vasfı mümeyyizi/belirgin özelliği olabilsin. Eşitler arasında birinciliğe
yaklaşabilsin.
Kullandığı dil örgüsüne, ilmek katkısında bulunmak şiir meydanında arz-ı endam eden her şairin
görevidir. 'Kamus, namustur dil, haysiyettir.' özdeyişlerinde şaire düşen payın çok fazladır. Bu da,
şiir bâzlığıma kılavuz etmişliğimin yansıması olarak terkip ve kelimeler olarak günışığına çıkmaktadır.
Bunlar duygu mevsimlerinin sonbahar dirilişleri gibi her hangi bir zamanda, fakat daha çok gecenin
yarısından sonra hayat bulması şeklinde tezahür etmekteler. Şiir güncelerim var kaynaklarım
dünyalar kadar: Bazen güzel bir söz, bazen derinliği kavrayan bir göz, bazen has bir öz.. Başlı başına
hayatın ta kendisi yaşayan, yaşatan ve bam telini sızlatan...
OKUYUCU BİRAZDAN ÖTE DİKKATLİ OLMALI OKURKEN
Anlaşılmak için okuyucunun çaba göstermesini mi tercih ediyorsunuz? Yoksa mübhem
kalmayı mı murat ediyorsunuz?
Şiirin kendine has bir dünyası var her şairin de kendine has tarzı/üslubu var. Ve olmalı da. Malum
şiir, az sözle çok şey anlatma sanatı. Bir sanat eserinin kişilerde bıraktığı intiba/izlenim de farklı
olunca okuyucu birazdan öte dikkatli olmalı okurken. Anlamaya çalışmalı. Bu okuyucuma düşen
pay..
ÇOKÇA ANLAŞILMAYI MURAD EDERİM
Size ne düşüyor bu durumda!
Bana düşen pay ise bu konuda.. Her sanatçı/şair anlaşılmayı ister. Kendi söyleyip kendi anlayacağı
derecede mübhem kalmak da, 'Fazla naz, âşık usandırır.' makamına götüreceğinden 'Fildişi Kule'de
kendi kendine mırıldanmak olacaktır. Ben de çokça anlaşılmayı murat ederim. Bir ortak noktada
buluşmak gerekiyor. Bu meseleyi söyle canlandırabiliriz:
Biraz topluluğa sesin direkt sihrinin etkisi için mikrofonsuz konuşuyorsunuz. Başladınız konuşmaya,
bir süre sonra sesinizin duyulmadığı itirazları/temennileri geliyor. Tonunu biraz daha
yükseltiyorsunuz, itirazlar azalıyor. Bir müddet sonra yine duyulmadığınız azalan tonda söyleniyor.
Konu meraklı, topluluk iştiyaklı, siz heyecanlı ve enerji dolusunuz. Duyamayanların beri gelmesini,
sizin herkesin daha rahat duyacağı bir noktaya gitmenizle duyulabilme problemini hallediyorsunuz.
Buna rağmen yüzde yüz bu meseleyi çözemezsiniz. Bu örnekten anlaşılacağı üzere 'duymayı',
anlamaya tevil ederek meramımı anlatmış olayım.
Bu konuda mutlaka size geri dönüşler olmuştur.
Bir Baro seçim arefesindeydi. Aday olarak avukatları karşılama esnasında bir arkadaşla tokalaşıp hal
hatırdan sonra bana, 'Bu kadar güzel, duyarlı ve hissiyatı yakalan detaylı kelimeler katarı nerenden
çıkıyor?' demesini unutamıyorum.
Diğer taraftan, şiirlerimde eski kelime kullandığımı bunun da anlaşılmazlığı artırdığını söyleyenlerin
olduğu direk olarak az, ama dolaylı olarak daha çok bana yansıyor. Bu durumu ben biraz
mesleğimden gelen dilbâzlığıma, daha çok ise dilimizi ve şiirimizi kasıtlı olarak 'hoyratça
budayanlar'ın ve çocuk şiiri seviyesine indirmesine bağlıyorum. Binlerce yıllık geçmişi olan bir
milletin edebî zenginliğinin dolayısıyla dil coşkunluğunun, birkaçyüz kelimeye hapsedilmesini
kabullenmek şair haysiyetine yakışmaz.
Bu arada şunu da eklemek gerekir.
Tabii ki, söz de, sayfa da İttifak da sizin!
Her insanın, hiçkimseye söyleyemediği, hatta kendine dahi sesli olarak dillendirmediği
mahremiyetleri/sırları vardır. Bu kural, şiir alanında şair için de, dolayısıyla benim içinde geçerlidir.
Bir tutam 'giz' taşımak, esrarengiz olmak gerekir ki, sürekli takibin devamı eksilmesin..
ŞİİR, ŞAİR VE AŞK/MUHABBET Ü ÇGENİNİ ÖNEMSİYORUM
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Şiir, şair ve aşk/muhabbet üçgenini önemsiyorum. Ü çnoktadan düzlem oluşur ki, bu düzlem de
hayat sırrıdır. Sevginin türevinin moda tabirle 'aşk' olduğunu, bizim kadim kültürümüzde/irfanımızda
aşkın gerçeğinin 'muhabbet' olduğunu vurguluyorum. Muhabbetin doruğunun da 'hubbullah'
olduğuna bütün zerremle inanıyorum.
AŞKI LİLA OLARAK RENKLENDİRİRİM
Bu meyanda diyorum ki:
Mesela ben aşkı lila olarak renklendirirdim. Bilinçaltının binlerce renk desenlerini ahenk ötesi
haşmette açığa çıkaran ve o kadar da gizemini koruyan, efsanevi kelimelerden aşk. Aşk
gökkubbenin altında gizemini hâlâ koruyan ve tılsımlı çekiciliğini zerafetle taşıyan kelimelerden.
Aşkla belenen, sevgiyle dinlenen, seyrangâh tepelerin zirvesinde sevda aşinalığıyla kadeh tokuşturan
nazeninlik şiir.
Bu derin katmanlar arasında biteviye/durmadan yolculuk yapan, sevgi meltemlerinin saçlarını
baharlarla uyaran kişisi de şair.
Sabrın mıhlandığı, güzellik adına kıpırdanışların odaklandığı, hasretin, zaman zaman şahlandığı, kalp
atışlarının doruklandığı aşk şiirce kapılanmanın eşiği, beşiği ve ilişiği olmuş. Hasret hüzzamlarının
aşk nihavetinde, nota ötesi duyarlaşarak şair dağarcığında mevsim mevsim yağmurlaşarak
dizelenmesidir şiir. Daha doğrusu has şiir. Aşksız şiir doğumu, cemre sonrası ayaz boğumunda taç
yaprakları kararan çiçekler gibidir. Meyvesizliğe ahdetmiş görünüş aldatıcılığında mahzundur.
Hayatı aşka bölerseniz hayat bereketlenir. Şiiri aşka bölerseniz şiir ömürleşir. Aşkla şiir arasında
patikalar yeşerten şair âb-ı hayatla tomurcuk bezeyen bahçıvanın mutluluğunu yakalar.
Tesellikâr yüreklerin çiçek hazırlıklı telaşının mahrem düşüncelerini sergilediği dehlizlerde dolaşarak,
gün yüzüne sımsıcak gamze gülüşü sergileyendir şair. Dehlizlerden süzülenler şiir, masalsı şiir
tadının iksiri de aşktır.
'Zaman şiir yüklü bir kervan.
Yalanlar bile doğruyu söyler
Yürek aşk kıvamına geldiği zaman.'
Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Çizmeye çalıştığım çerçeve de, şiir de ve şairlerde kalınız. Devam da istikrarlı olunuz.