Sadettin Kaplan çok özel bir ağabeyimdi.
Kendisiyle yol arkadaşlıklarım olmuştu.
Birçok konuda sırdaş olmuştuk.
Benden önce beş yıl İLESAM İstanbul Şube Başkanlığı görevini yapmıştı.
2010 yılında birlikte gittiğimiz Kütahya Simav`dan dönüşte benim lehime İLESAM İstanbul Şube başkanlığı dâhil bütün görevlerinden istifa etmişti.
Dilekçeyi gönderdikten sonra hemen beni aramış ‘Caferciğim rahat çalışman için bütün görevlerimden istifa ettiğim dilekçeyi Ankara`ya gönderdim’ deyişini ve
Genel Merkez`in bana ne yapmamız gerektiğini sorduğunda dilekçenin İstanbul Şube Başkanlığı istifası kısmını dikkate alın. Gerisini işleme koymayın dediğimi dün gibi hatırlıyorum.
Hey gidi günler hey..
Sadettin Kaplan ağabeyin vefat ettiğine ve Pazar Günü ikindi namazına müteakip toprağa verildiğine dair  haberleri Gebze gazetelerinde okudum.
Ona olan hasretimin kabardığı gecelerden birinde Avukat olan damadının telefonunu bir dosttan aldım. Damat aynı zamanda bir partinin ilçe başkanı idi.
9 Haziran 2016 tarihinde parti başkanı, Avukat damadını aradım. Kendimi tanıttım. Beni ve kim olduğumu bildi. Ya da öyle davrandı.
Sadettin ağabeyin durumunu sordum. Nekahet döneminde olduğunu söyledi. Hak vaki olursa mutlaka haber vermesini söyledim. Söz verdi.
Söz verdikten üçgün sonra 12 Haziran 2016 tarihinde, ikindi namazına müteakip Sadettin Ağabeyin toprağa verildiğini okudum Gebze gazetelerinde.
Haberler: ‘İlçe Başkanı nın Acı Günü’ başlığıyla verilmişti.
Damat bey söz verdiği halde bize vefat haberini söylemedi. Aile de söylememekte ısrar etti. Bir nevi Sadettin Kaplan kimsesizler gibi aramızdan ayrıldı. Ailenin ve damadın haber vermemesi Sadettin Kaplan`la ait olduğu camiayı cenazede de olsa bir araya getirmedi. Ona karşı son görevimizi yapamadık. Bu nedenle vefat haberinin verilmemesi, vefatından daha çok yaraladı beni.
13 Nisan 2013 tarihinde, İLESAM`ın 40. Çınaraltı Sohbetleri`nde Sadettin Kaplan ın Şiiri ve şairliğini konuşmuştuk.
İLESAM İstanbul Şubesi Denetim Kurulu Başkanı Recep ARSLAN`ın yönettiği toplantıda, 23. Dönem Adana Milletvekili, şair, yazar ve ressam Recep GARİP ile şair ve yazarlardan Yusuf Bilge BOYACIOĞLU ve Mehmet Taner KOLTUK çeşitli yönleriyle dinleyicilere Sadettin KAPLAN`ı, şiirini ve şairliğini anlatmışlardı.
O toplantıda ben yaşayan en önemli şairlerimizden Yavuz Bülent Bakiler`in, Türkiye Gazetesinde kaleme aldığı 2 Temmuz 2011 tarihli yazısından alıntı yapmıştım: ‘Sadettin Kaplan`ın Alkışlanacak Eseri: Neva Teli’ başlıklı köşe yazısında ‘Sadettin Kaplan, başça benden büyük bir şairdir. Ve onun şiirleri, benim şiirlerimi birkaçdefa tartacak güzelliktedir. Ziya Paşa`nın ifadesiyle, Sadettin Kaplan, anasından şair olarak doğmuş bir kişi. Şiirin ne demek olduğunu çok iyi biliyor. Önce, vezni biliyor, yarım kafiyeyi, tam kafiyeyi, zengin kafiyeyi biliyor. Redifi biliyor. Hece şiirimizi, aruz şiirimizi biliyor. Onun şiirleri ve şair şahsiyeti karşısında önümü ilikleyerek eğiliyorum.’ diyerek şair Sadettin Kaplan`ın önemini dile getiriyordu. Daha ünlü bir şairin, kendinden daha az ünlü bir şairi övmesi Türkiye`de pek nadir olan bir hadiseydi. Lakin Sadettin Kaplan ağabeyimiz ve şiiri bu övgüyü gerçekten hak edenlerdendi.
Sadece şiirde değil edebiyatın her alanında önemli eserler vermişti.
Çünkü o, Türk Edebiyatının granitlerinden birisisiydi. 
Hep de öyle kalacak..
Ruhun şad, toprağın bol, mekânın cennet olsun Sadettin Ağabey…
 
 

YORUMLAR