Birçok Osmanlı Padişahı, devleti yöneten bir hükümdar olmanın yanı sıra, farklı kabiliyetleriyle kuyumcu, hattat, musikişinas, şair ve ressam olan birer sanatkâr idiler…
Osmanlı padişahları büyük bir devleti yönetmekle birlikte, vakit buldukları zamanlarda farklı sanatlarla ilgilenmişlerdir. Hükümdar oldukları kadar naif birer sanatçıdırlar. Fetihler, divan toplantıları, Cuma selamlıkları ve yoğun devlet mesaisi arasında fırsat bulup sanat eseri üretebilmiş olmaları, takdire şayandır.
Bazı padişahlar, şehzade oldukları dönemde kendilerine verilen klasik eğitimlerinin yanında, arzu ettikleri sanat dallarıyla ilgili de eğitimler almışlardır. Sanattaki ustalık maharetlerini ise padişah olduktan sonra göstermişlerdir. Fatih Sultan Mehmet’in çocukluğunda birtakım yazı, tuğra tasarımları, hayvan ve insan çizimleri yaptığı defteri herkesin malumudur. Aynı zamanda “Avni” mahlasıyla şiirler yazan bir şairdir. Yavuz Sultan Selim ve oğlu Kanuni Sultan Süleyman, şiirin yanı sıra kuyumculuk ve mücevher ile ilgilenmişler, yaptıkları birtakım takıları harem üyelerine hediye etmişlerdir. Sultan III. Murad, II. Bayezid, II. Mahmud ve Abdülmecid Han ise hat eserleri üretmiş birer hattatlardır. Sultan II. Abdülhamid marangozluk ile ilgilenmiş, birçok mobilya tasarımı yaptığı bilinmektedir.
Başka bir sanatkâr padişah da Sultan Abdülaziz’dir. Sultan Abdülaziz, şehzadeyken Qués ve Schranz gibi sanatçılardan resim dersleri almıştı. Padişah olduğunda da resimle alakası kesilmemiş, Fransız Guillemet, Chlebowski ve Ayvazovski gibi ressamlara, Osmanlı fetihlerini anlatan savaş kompozisyonlarını içeren yağlı boya tablolar sipariş etmişti.
Ayrıca Sultan Abdülaziz tarafından 27 Şubat 1863 tarihinde İstanbul’da bir resim sergisi açılmıştır. Osmanlı’da açılan ilk resim sergisi olan bu sergi, Sergi-i Umumi-i Osmani kapsamında, İstanbul At Meydanı'nda (Hipodrom) gerçekleştirilmiş ve 1 Ağustos 1863'e kadar açık kalmıştı.
Sultan Abdülaziz ve Eskiz Defteri
Ressam Stanisław Chlebowski, bir takım sanatsal geziler yapmak düşüncesiyle İstanbul’a gelmişti. Sadrazam Fuad Paşa bundan haberdar olmuş, ondan bulunduğu askeri üssün resimlerini çizmesini istemiş ve bu resimleri padişaha sunmuştu. Padişahın da kabulüyle ilk olarak askeri üssün resimlerini çizmiştir. Akabinde Sultandan aldığı ve kârlı olarak gördüğü siparişler üzerine İstanbul’da kalmıştır. Bir müddet Pera’daki atölyesinde çalıştıktan sonra, saray ressamı olarak atanır. Yazdığı mektuplarda, saray ressamlığı döneminde çok yoğun çalıştığını yazmaktadır.
Chlebowski, Dolmabahçe Sarayı'ndaki atölyesinde çalışırken Sultan Abdülaziz de çoğu zaman yanında bulunmuş ve bazı resim kompozisyonlarının eskizlerini kendi çizmişti. Sultan Abdülaziz’in, bir defter içerisinde bulunan bu eskizlerde çizdiği savaş sahnelerindeki askerlerin ve atların figüratif betimlemeleri çok başarılıdır. Bu anlamda Sultan’ın yüksek bir resim kabiliyetinin olduğu görülmektedir. Bu eskizlere bağlı kalarak yapılan bu yağlı boya tabloların büyük bir kısmı Dolmabahçe Sarayı’nda bulunmakta, tabloların birçoğundaki sahneler incelendiğinde Sultan’a ait olan eskizlerle bire bir örtüşmekte olduğu görülmektedir.
Chlebowski, ülkesine dönerken Sultan ona, bahse konu bu desen defterini hediye etmiştir. Bu desen defterinde, Sultan'ın elinden çıkan 67 adet çizimin yanında, üçsayfalık el yazısı ile eserlerin ona ait olduğunu teyit eden iki mektup bulunmaktadır.
1914'e kadar Chlebowski ailesinde bulunan bu defter, sonraları başkalarının eline geçmiş ve 1971 yılında da Krakov Ulusal Müzesi tarafından satın alınmıştır. Bu defter halen, Polonya'daki Krakov Ulusal Müzesi'nde bulunmaktadır. Aynı zamanda çizimi Sultan Abdülaziz’e ait olan bir gemi eskizi de Askeri Müze Resim Koleksiyonundadır.