Ekmel DENİZER hakkında sosyolojik bir yazı yazmak isterdim. 'Ekmel Denizer`in Eserlerinde İstanbul' ya da 'Ekmel Denizer`in Eserlerinde Sait Faik Etkisi' gibi objektif bir yazıyı yazamayacağım. Çünkü onunla hayatta iken paylaştığımız yoğun bilgi trafiği bunu engelliyor.
Kavaklıpark, Ataköy 5.Kısımda bulunur. Sahile daha yakın olan kısmında Atilla İlhan Parkı yer almaktadır. Tren yoluna yakın tarafında ise beşinci kısım Camii yer almaktadır ki, İstanbul`da toprağa verilen şehitlerimizin ekseriyetinin cenaze namazı bu camide kılınır. Ekmel Denizer ile hayatta iken camii ile Atilla İlhan parkının tam ortasında bulunan Kavaklıpark`ta sık sık buluşurduk.
İçten, dürüst, güvenilir ve karşısındakinin yüreğini okşayan gülüşüyle başlamıştı dostluğumuz. İlk karşılaşmamız, Bakırköy`de, onun kurumsal bir kimlik kazandırmak için yoğun çaba harcadığı Bütün Zamanlar Sanat Evi`nde oldu. Galiba 1993 yılıydı. Fikir, sanat ve edebiyat adamları ve akademisyenlerin de devamlı geldiği bu yer maalesef kurumsallaşamadı. Bütün Zamanlar Sanat Evi`nde onlarca defa sohbet etmeme rağmen Ekmel Denizer bende soru ve saplantı haline gelmemişti.
Bazen bir söz, bazen bir mektup, bazen bir gülüş, bazen de bir kitap insanın bakış açısını, hatta hayatını değiştirebilir.
2006 yılının sıcak bir nisan günü Bakırköy, Özgürlük Meydanı`nda açılan bir stantta kitaplarını imzaladığını duydum. Havada nem oranı çok yüksekti. Uzun zamandır görmediğim için hem onu görürüm, hem de beni görünce mutlu olur diye düşündüm. Çünkü bu arada ciddi sağlık sorunlarının da üstesinden gelmişti. Kaldı ki bir yazara en azından manevi yönden destek olunması gerektiğine inananlardanım. Açık söylemek gerekirse kitapları umurumda bile değildi. Ben sadece onu görmeyi ve böylece onurlandırmayı istiyordum sadece.
Bir elimde o zaman ilkokul ikinci sınıfa giden büyük oğlum Metin, diğer elimde de henüz birinci sınıfta okuyan küçük oğlum Mehmet olduğu halde sıcak bir Nisan günü fuar olarak kurulan derme-çatma çadırdan içeri girdik. Sıcak bir gülüş, karşılama, kucaklaşma ve kısa sohbetten sonra oğullarım için kitaplarını imzalamasını istedim. Bir kitabın çocuklar adına imzalanmasının çocuklarda yarattığı olumlu etkiyi bildiğim için Ekmel Bey`den de kitaplarını çocuklarıma ithaf ederek imzalamasını istedim. Mehmet`e 'her yönüyle güzel bir gelecek dileğiyle' Bir Trakya Masalı`nı, Metin`e de 'tüm iyi dileklerimle gözlerinden öperim' yazarak Resmin Çağrışımıyla`yı imzaladı. Böylece çocuklar bir yazar amcalarını daha tanımış oldular.
Ekmel Bey`den aldığımız kitaplarla o gün eve geldik. Kitapları korumalarına alan çocuklarımla kitap mücadelemiz başladı. Kitapları bana vermek istemiyorlardı. Onlara 'Oğlum biraz bakayım. En azından Ekmel Amcanla karşılaştığımda kitaplarına baktığımı, konusunu bildiğimi, biraz da okuduğumu bilsin.' gibisinden sözlerle onları ikna ettim. Esasında kitapları da okumayı düşünmüyordum. Sadece bakacaktım. Ekmel Bey`le de tekrar bir araya geldiğimde birkaçfiyakalı söz söyleyip onu memnun edecektim.
Lakin o Resmin Çağrışımıyla yok mu? O gece bakmak için elime aldığım kitabı bir çırpıda bitirdim. Bende deprem etkisi yaratmıştı. Büyük haz alarak okuduğum kitabın etkisinden kurtulmak da istemiyordum. Bu nedenle bir süre Ekmel Denizer de dâhil hiçkimseden, hiçbir şey okumadım. Resmin Çağrışımıyla`nın bende yarattığı hazzın başka okumalarla silinmesini istemiyordum. Birkaçgün sonra aynı kitabı tekrar okudum. Böylece, Resmin Çağrışımıyla hayatımda üst üste iki defa okuduğum tek kitap oldu.
Sonra, uzun uzun düşündüm. Resmin Çağrışımıyla bana ne yapmıştı? Bana neler olmuştu? Ekmel Denizer bu kitabı yazıp, yayınlamakla bana ne etmişti? Kitabın bende yarattığı etkinin benim gerçekliğimdeki boyutu şuydu: Türk eğitim sisteminden dolayı asla sevemediğim ve başaramayacağımı düşündüğüm bende o ana kadar bastırılmış şekilde duran 'resim tutkusunu' bu kitap tekrar alevlendirdi. Bana göre bu kitap resim tutkusu bastırılmış her okurda aynı etkiyi uyandıracaktır. Kitabın verdiği mesaj: 'Ey resim sanatından anlayanlar ve bu işin öğretmenliğini yapanlar. İnsanlara, gençlere ve öğrencilere ille de resim sanatçısı olacaklar gözüyle bakmayınız. Onlara önce resim sanatını sevdiriniz. Sadece sevdiriniz. Bu sevgi tutkuya dönüşerek er geçortaya çıkacaktır.' şeklinde özetlenebilir.
Kitabın bende oluşturduğu kültür ile daha önce bakmak amacıyla gittiğim resim sergilerine artık 'görmek amacıyla' gitmeye başladım. Ressamları ve resimlerini daha eleştirel ve sezgisel açıdan değerlendirebiliyorum. Sanatçıya ve eserine &ndash gerçekte olmasam da- sanat eleştirmeni ya da 'sanattan iyi anlayan bir bilge' tavrıyla yaklaşabiliyorum.
Ekmel Bey biraz da heyecanlı bir adamdı. Bu heyecan çıkınında paylaşmak istediği bir ya da birden fazla yazı bulunduğu zaman daha güzel algılanabiliyor. Yazdığı yazıyı, hikâyeyi, denemeyi, şiiri ya da referans olsun diye önemli bulduğu yazı, yazar ve kitapları çıkınından çıkarıp benimle paylaşmak için sabırsızlandığını çok gözledim. Ü rettiği bir kelime dahi olsa onu paylaşmaktan büyük keyif alırdı. Bir bakıma bilgiyi paylaşmanın erdemini içselleştirmişti.
Yayınlanan 'Şiirşiirşiir', 'Arkadaş Değil miyiz?', 'İki Nokta Ü st Ü ste', 'Resmin Çağrışımıyla', 'Bir Trakya Masalı', 'Muttalip`in Günahı', Büyük Bestekârımız Selahattin Pınar Biyografisi ile henüz yayınlanmamış olan 'Venüs İkonagrafisi', 'Son Yılın Ü çMevsimi', 'Bin Öykünün Yolculuğunda', 'Kitaplar Kitabı' ve yüzlerce yazısına rağmen o hep mütevazı olmaya çalışmıştır.
Hâlbuki belirttiğim çalışmalarının başlıkları bile çok yönlü bir Ekmel Denizer`in var olduğunu bize göstermektedir. Nitekim onu en iyi tanıyanlardan kayınbiraderi ve romancı rahmetli Ahmet Celal Akbulut İkinoktaüstüste`nin önsözünde Ekmel Denizer`in çok yönlülüğünü '; Müziğin ve edebiyatın her türüne, tüm güzelliklere tutkun bir kuşağın kültürünü yerel bir gazetenin küçük bir sayfasında, karanlık bir odanın aralık kalmış kapısından sızan bir ışık tadındaki Ekmel Denizer`in ironik, epik, didaktik, etik ve değerbilirlik yazıları bizi güldürecek ve düşündürecektir.' sözleriyle ifade etmektedir.
Gerek Ekmel Denizer`i ve gerekse Celal Akbulut`u ve tadına doyum olmayan sohbetlerini zaman geçtikçe daha fazla özlüyorum.