Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
İbrahim Ethem Gören
İbrahim Ethem Gören

Rektörlük, Disiplin Kökeni Değil Ufuk Meselesidir

Prof. Dr. Ahmet Sacit Açıkgözoğlu’nun 11 Aralık 2025 tarihinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi rektörlüğüne atanmasının ardından, üniversite çevrelerinde ve kamuoyunda eleştirinin hudutlarını zorlayan, yer yer bu hududu aşan değerlendirme ve paylaşımların tedavüle girdiği müşâhede edilmektedir.

Bu sürece dair ilk haberlerden biri, 12 Aralık 2025 tarihinde İttifak Gazetemizin haber portalında “MSGSÜ’ye Sanatkâr Rektör: Prof. Dr. Ahmet Sacit Açıkgözoğlu Göreve Atandı” serlevhasıyla neşredilmiştir. Aradan geçen zaman içinde tartışmaların aldığı istikâmet, bu meseleye dair kanaatlerimi kaleme almayı benim için bir tercih olmaktan çıkarıp, fikrî bir mesuliyet ve vicdanî bir vecibe hâline getirmiştir.

Üniversiteler yalnızca bilgi üretim merkezleri değil, aynı zamanda eleştirinin, çoğulluğun ve kurumsal aklın sınandığı kadim mekânlardır. Bu sâikle rektörlük gibi üst düzey atamalar, tabii olarak tartışmaları da beraberinde getirir. Ancak bu tartışmaların, ilkesel eleştiriden kişiselleştirilmiş yargılara, akademik sorgulamadan disiplin temelli dışlamalara savrulduğu her durumda, mesele rektörlükten ziyade eleştiri ahlâkının kendisine dönüşür. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde yaşanan son tartışmalar da, tam bu sınır hattında yeniden düşünülmeyi gerekli kılmaktadır.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) etrafında şekillenen rektörlük tartışmalarında eleştirel hassasiyetlerin dile getirilmesi, üniversite geleneğinin doğal ve hatta vazgeçilmez bir parçasıdır. Ancak eleştiri, meşruiyetini sürdürebilmek için adalet duygusunu, asliyet ve terkip şuuruna yaslanan doğruluğu ve bağlam şuurunu yitirmemelidir. Aksi hâlde eleştiri, eleştirdiği şeyin karşıtına dönüşerek indirgemeci bir söylemin parçası hâline gelir.

Prof. Dr. Ahmet Sacit Açıkgözoğlu’nun MSGSÜ rektörlüğüne atanmasına yönelik itirazların önemli bir kısmı, ilahiyat kökenli oluşu üzerinden şekilleniyor. Oysa bu yaklaşım, hem Prof. Açıkgözoğlu’nun şahsî biyografik gerçekliğini hem de “üniversite yönetimi” denen karmaşık alan hakikatini eksik okumaktan kaynaklanmaktadır.

Her şeyden önce Prof. Dr. Açıkgözoğlu, yalnızca bir “ilahiyatçı” kimliğiyle tarif edilemeyecek ölçüde çok katmanlı bir akademik ve sanatsal tecrübeye sahiptir. Ebru ve cilt sanatkârı kimliğiyle geleneksel sanatların doğrudan içinden gelen bir isimdir. Sakarya Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi başta olmak üzere muhtelif kurum ve kuruluşlarda üst düzey yöneticilik görevleri üstlenmiş; akademik idare, bütçe yönetimi, proje koordinasyonu ve kurumsal temsil gibi alanlarda fiilî tecrübe edinmiştir. 2014 yılından bu yana bizzat MSGSÜ’de ders veriyor olması, “kurum dışından ve kurumsal hafızaya yabancı” olduğu iddiasını da fiilen boşa düşürmektedir.

Dahası, ulusal ve uluslararası ölçekte yürüttüğü çok sayıda sanat projesi, katıldığı sergiler, bienaller, sempozyumlar ve kültürel iş birlikleri, onun sanat ortamının yalnızca teorik değil, pratik ve kurumsal dinamiklerine de vâkıf olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda mesele, bir disiplin etiketinden ziyade sanatla kurulan fiilî ilişki ve kurumu yönetme ehliyeti meselesidir.

İlahiyat–Sanat Karşıtlığı Bir Yanılsamadır

İlahiyat formasyonunun, güzel sanatlar üniversitesinde rektörlük yapmaya ontolojik olarak engel teşkil ettiği yönündeki iddia ise, hem tarihî hem de fikrî açıdan problemlidir. Zira İslâm düşünce geleneğinde sanat ve estetik, tali ya da şüpheli bir alan değil, bilakis varlık tasavvurunun merkezinde yer alan bir boyuttur. “Allah güzeldir ve güzel olanı sever” hadis-i şerifi, estetiği hayatın ve bilginin dışına iten değil, onu toplumun orta yerine yerleştiren bir anlayışın özlü ifadesidir.

Hat, tezhip, ebru, cilt ve mimari gibi sanatların asırlar boyunca ilahiyat, tasavvuf ve felsefeyle iç içe gelişmiş olması, bu ilişkinin tarihî delilidir. Söz konusu eleştirilerde sanatın yalnızca norm ihlaliyle, ilahiyatın ise yalnızca norm muhafazasıyla tanımlanması, modern indirgemeci kategorilerin geçmişe ve bugüne zorla giydirilmesinden ibarettir. Nitekim geleneksel sanatların büyük kısmı, tam da bu “ilahi güzellik” fikrinin disiplinli bir estetik dile dönüşmesinin ürünüdür.

Dünya Üniversiteleri ve Tecrübe Gerçeği

Öte yandan, üniversite yöneticiliğini belirli disiplinlere mahsus bir imtiyaz gibi görmek, küresel akademi pratiğiyle de örtüşmemektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Avrupa’daki pek çok köklü üniversitede, teoloji, felsefe veya din bilimleri kökenli rektör ve üst düzey yöneticiler saygınlıkla görev yapmaktadır. Bu ülkelerde rektörlük, belirli bir alanın ideolojik temsilciliğinden ziyade, kurumu akademik çoğulluk içinde yönetme becerisi olarak değerlendirilmektedir. Hangi alanda olursa olsun disiplin kökeni değil; yönetişim tecrübesi, entelektüel açıklık ve kurumsal vizyon esas alınmalıdır.

Dolayısıyla mesele, “hangi bölümden mezun olunduğu” değil; üniversitenin çoğulluğunu güvence altına alacak bir idari aklın var olup olmadığıdır. Prof. Dr. Açıkgözoğlu’nun akademik ve idari geçmişi, bu çoğulluğu tehdit eden değil, onu yönetebilecek bir birikime işaret etmektedir.

MSGSÜ, elbette eleştirinin, itirazın ve tartışmanın üniversitesidir. Ancak bu tartışmaların, kişisel niyet okumalarına veya disiplin kimlikleri üzerinden yürütülen kategorik dışlamalara savrulması, savunulmak istenen kurumsal hafızaya da zarar verir. Rektörlük makamı, tek bir epistemolojinin tahakküm alanı değil; farklı düşünme biçimlerinin bir arada var olabileceği bir yönetişim zeminidir ya da öyle olmalıdır.

Bu nedenle Prof. Dr. Ahmet Sacit Açıkgözoğlu’nun rektörlüğünü tartışırken, onu bir etiketin içine hapsetmek yerine; sanatla kurduğu somut ilişkiyi, üniversite yönetimi konusundaki fiilî tecrübesini ve çoğul akademik iklimi taşıyabilme kapasitesini esas almak, eleştirinin hem ahlâkî hem de entelektüel çıtasını yükseltecektir.

Nihai kertede Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin tarihî sanat birikimini ve entelektüel itibarını koruyacak olan şey; kişilere dair niyet okumaları ya da disiplin kökenleri üzerinden yürütülen dışlayıcı dil değil, müesseseyi ayakta tutan çoğulluk fikrine sadâkat olacaktır.

Rektörlük, Disiplin Kökeni Değil Ufuk Meselesidir

Rektörlük makamı, bir dünya görüşünün vitrini değil; farklı düşünme ve MSGSÜ özelinde muhtelif alanlarda sanat üretme biçimlerinin adaletle bir arada var olabileceği idârî bir zemindir. Bugün yapılması gereken, bu zemini zedeleyen indirgemeci refleksleri yeniden üretmek değil; eleştiriyi, hakkaniyet ve bağlam bilinciyle yeniden kurmaktır. Hâsılı rektörlük, disiplin kökeni değil ufuk meselesidir.

 

İbrahim Ethem Gören – 15 Aralık 2025

Yazı No: 705

 

 

YORUMLAR

2 adet yorum var

  1. Kıymetli İbrahim bey üstadım,şimdiye kadar ki öz sanatlar odaklı yazı serinize,bir de entelektüel içerikli, rektörümüzü anlatan harika bir yazı kaleme almışsınız.Rektörümüze başarılar diliyorum.Kaleminize, yüreğinize sağlık

  2. Teşekkür ediyorum Halit Bey, Var olunuz. Ankara’ya selam, Behzat kardeşime rahmet olsun. Amin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER

ÖNE ÇIKANLAR

12