Prof.Dr. Selahattin Turan “Eğitimde, bir zihniyet değişimine ihtiyaç var.”

Abone Ol

Bursa Uludağ Ü niversitesi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü`nden Sn. Prof. Dr. Selahattin TURAN ile yaptığımız ropörtajın ikinci bölümünü&nbsp yayımlıyoruz.

AY: Bir eğitimci olarak 'öğrencinin kalbine ne koyduğumuz, akademik başarıdan daha önemlidir.' diyorsunuz. Açar mısınız?

TURAN: Türkiye Cumhuriyeti`nin en stratejik varlığı insanıdır. Özge bir ifadeyle, pedagojik açıdan, bizim için her çocuk bir kıymettir.` O bakımdan hiçbir çocuğun elenmeyeceği` bir eğitim düzenini acilen kurmak zorundayız. Burada kast ettiğim akademik önceliğin, rekabetin, sınavlar aracılığı ile çocukları yaftalama-eleme anlayışı yerine önce insan, önce iyi insan kurgusu, sonra akademik başarı anlayışının` toplumda yerleşmesini sağlamaktır.&nbsp

Bunun için sanat, müzik, spor, estetik, edebiyat öncelikli bir okul ve eğitim sistemi tasarımı, çocukların çok yönlü gelişimi, kendileri olmaları, kendilerini keşfetmeleri, kendi özgün ve özgür ruhlarının ufkuna yürüyeceği` bir eğitim tasarımı, öngörüsüdür.&nbsp

AY: Peyami Safa 'en ihtişamlı binayı, kapısına üniversite levhası asmakla üniversite haline getiremeyiz.' demiş (Milliyet, 22 Nisan 1955). Siz de, bir gerçeği vurguluyorsunuz 'Her çeşit lise türü var, hatta proje okulu bile var Kendimize ait Öğretmen Lisesi` yok. Sözde biz 1 milyonluk eğitim camiasıyız.' Neden yok?

TURAN: Eğitim politik bir aygıt olmaktan çıkarak ideolojik bir aygıt olarak görülmeye başlandı. Eğitim ideolojik değil, politik bir aygıttır.` Türkiye öğretmen eğitimi konusunda dünyanın en kapsamlı birikimine sahiptir. Bu konuda ürettiği bütün özgün modelleri, ideolojik gerekçelerle, kendi eliyle ortadan kaldırdı. Muallim mektepleri, köy enstitüleri, öğretmen liseleri hepsi kaldırıldı. Süreklilik yok edildi.&nbsp

YÖK kurulduktan sonra, her üniversite mezununa öğretmen olma yolu açıldı. Öğretmen stratejik` bir kişi olarak değil, memur olarak görüldü. Öğretmen eğitimi konusunda çeşitlilik değil, YÖK tarafından kontrol edilen, tek tiplilik` esas alındı.&nbsp

Oysaki öğretmen farklı olmak, farklılıkları yönetmek, özgün olma mesleğidir. Öğretmen eğitimi felsefemiz yok. Bir türlü özgün bir öğretmen eğitimi düzeni kuramadık. Kurulu olanları da yıktık.

AY: 'Yabancı Dil' sorularını çalarak, 'avcı dergilerde' yayın yaparak, 'kurulları ayarlanarak'&nbsp birçok kişi unvan aldı, Doç./Prof. oldu. Bu durum akademide, kaliteyi düşürdü. Bazı profesörler yüzünden 'Ömrünü bilime adamış etik değerleri olan, kaliteli, üreten Prof.`lar, artık Prof.`um` demeye utanıyor.' Neden bu duruma geldik ve çözümü yok mu?

TURAN:&nbsp Akademisyenlik bir unvan değil saygınlık mesleğidir.`&nbsp Bu saygınlığın ölçüsü de evrenseldir` ve bilim insanı her yerde, her ülkede görev yapabilecek nitelik ve birikime sahip kişidir. Bu üstün niteliklere sahip değilseniz, ya politik bağlantılarınızı veya sivil toplum kurulları bağlantılarınız ile bir yere gelmeye veya niteliksizliğinizi kapatmaya çalışırsınız. Avcı ve toplayıcı dergi sorununun bir sistem sorunu olduğunu düşünüyorum.&nbsp

Türkiye`de nitelik yerine nicelik`&nbsp teşvik edilmektedir. Kısaca bu hususta diyeceğim şudur: Bilimde esas olan doktoradır. Bugün, herkes her bölüm ve anabilim dalına` atanabilmektedir. Norm kadro, çok güzel bir girişim olmasına rağmen kısa zamanda yozlaştırıldı.&nbsp

Yöneticiler, boş kadroları doldurmaya çalışıyor. Kişi a bilim dalında` doktoralı, yönetime yakın olduğu için d anabilim dalında` boş bulunan kadroya atanabilmektedir. Adres teslim kadro ilanları, rekabete açık ve özgürlükçü olmayan akademik ortamlar vb. basit sorunlar akademik çalışma ortamlarını bozmakta, çalışma iklimini yozlaştırmaktadır. Türkiye`de akademisyenlik, yüksek devlet memurluğu olarak algılanma ve görülme tehlikesi ile karşı karşıyadır.

AY: 'Türkiye`nin eğitim birikimi ve aklı bütün eğitim sorunlarını çözecek ve üstesinden gelebilecek kapasitedir. Yeter ki bu birikim/kapasiteyi bir sistem bütünlüğü içinde bütün paydaşlarla birlikte yalnızca çoçukların ve Türkiye Cumhuriyeti`nin üstün yararı doğrultusunda işe koşalım.' Paragrafınızı açar mısınız?

TURAN: Bizim gibi devasa eğitim sistemlerine sahip ülkelerde eğitimi yönetme, esas itibarıyla bir kapasite oluşturma sorunudur. Eğitimde iyi ülkelerin bizden farklılığı, söz konusu ülkelerin sorunlarına çözüm üretecek kapasite oluşturma mekanizmalarını` kurmuş olmasıdır. Türkiye`de eğitimde bir şeylerin yapılmadığı&nbsp söylemek doğru olmaz, akla hayale zarar işler,&nbsp reformlar yapılmış, binlerce projeler üretilmiştir.&nbsp

Fakat bunlar bir sistem bütünlüğü içinde` el alınmamıştır. Gelen, giden bakanın uygulamalarını bozmuş, eğitim yazboz tahtasına çevrilmiştir. Sistem düşüncesi bir disiplindir.` Sistem, yapının bütün bileşenleri arasındaki bağlantıları görme ve kurumsal eğitim ufkunu genişlemek ile ilgilidir.&nbsp

AY: YÖK`ün, son açıkladığı yetki devri için 'Türkiye Cumhuriyetini, eğitim alanında, 2050-2100 taşıyacak yeni bir felsefe / öngörü ve bakış ile öğretmen eğitimi için eğitim fakülteleri yeniden yapılandırılmalı, tasarlanmalı, kurgulanmalıdır ders ve yetki devri teknisist bir yaklaşımdır, teferruattır.' demişsiniz; Olabilir mi?

TURAN: YÖK, 40 yıldır açıklama yapıyor. Bu bir sistem, bir yapı kurma sorunudur. Yapı kurmadan davranışı değiştiremezsiniz. Yapı kurmak ve davranışı değiştirmek makro düzeyde bir güven sorunudur. YÖK`ün kuruluş felsefesi üniversiteleri kontrol etmektir.`&nbsp &nbsp

YÖK, üniversiteleri kontrol etme, istediği kişiyi rektör veya dekan atama, konusunda çok başarılı olmuştur. Bu 40 yıl içinde bütün siyasal partiler YÖK`ü kaldıracağız, YÖK`te köklü reform yapacağız` demesine, parti programlarına almasına rağmen kaldırmamış, yapılandırmamıştır.&nbsp

Çünkü bu yapı ile üniversite ve akademisyenleri kontrol etmek`&nbsp temel felsefe olarak benimsenmiştir. Türkiye`nin dünya ile rekabet edecek, Türk toplumuna yön verecek, toplum beyni olacak, akademik özgürlüğü merkeze alan ve yüksek nitelikli insanların istihdam edildiği esnek, seçenekler sunan bir yükseköğretim tasarımına ihtiyacı vardır.

AY: Eklemek istediğiniz bir konu var mı?

TURAN: Eğitim, stratejik bir konudur. Stratejik olması, her çocuğun nitelikli eğitim alması` demektir. İnsanlığın ve ülkemizin geleceği için her şeyi sorgulamak zorundayız. Ne öğreteceğiz? Nasıl öğreteceğiz? sorularına özgün cevaplar üretmemiz lazım. Bütün öğrencelerimizin Türkiye Cumhuriyeti`ne ve kendilerine güven duygusunu kazandıracak bir eğitim ve okul kurgusuna ihtiyacımız olduğunu söylemek isterim.&nbsp

Dünya bir kırılma yaşıyor. Eğitimde ülkemizi ve insanımızı gelecek bir yıla taşıyacak bir zihniyet değişimine ihtiyaçvar. Bu zihniyet değişimi bütün insanımızı kapsayan, sürdürebilirlik ve kapsayıcılığı merkeze alan eğitimi ideolojik değil rasyonel ve insansı bir etkinlik anlayışı ile yola devam etmelidir.&nbsp

Yarınlar için en çok ihtiyaçduyacağımız becerilerin eleştirel düşünme, yaratıcılık, hayal gücü, sentez ve özet yapabilme olduğunu hatırdan çıkarmamız lazım.

AY:Teşekkür ederim.

TURAN: Ben teşekkür ederim.

&nbsp