Prof. Münevver Üçer: Elimden fırça ve kalem hiç düşmedi!

Abone Ol

Dün (21 Aralık 2022 Çarşamba) Başakşehir`de özel bir geleneksel Türk sanatları programı vardı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi Öğretim Ü yesi Prof. Dr. Münevver Ü çer, Şehir Sanat Söyleşileri kapsamında Başakşehir Akademi`de sanatseverlerle buluştu.&nbsp


Etkinlik Afişi

Ü lkemizin önde gelen tezhip ve tasarım sanatçılarından Prof. Dr. Münevver Ü çer '21. Yüzyıldan Klasik Sanatlara Modern Bir Bakış' konulu seminerde öz sanatlarımıza yönelik 40 yıllık tecrübelerini sanatseverlerle paylaştı.


Genel Yayin Yönetmenimiz İbrahim Ethem Gören ve Prof. Dr. Münevver Üçer

Söyleşi program vesilesiyle değerli konuşmacı, hocaların hocası Prof. Dr. Münevver Ü çer`in yanı sıra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Faruk Taşkale ile ve Doç. Dr. Kaya Ü çer ile hasbihal etme imkânımız oldu. Etkinlikte ayrıca Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi`nden Dr. Öğretim Ü yesi Atilla Turgut ve Öğretim Görevlisi Hüsna Kılıçile de selâmlaştık.&nbsp


Ustalar ve sanatseverler Münevver Üçer hocayı ilgiyle takip etti.

Sanata ve sanatkâra hizmet yönünde hamle çapında çalışmalar gerçekleştiren Başakşehir Belediyesi`ni, Sanat Koordinatörü Şükran Yılgın Aydın nezdinde tebrik ederken dün gece etkinlikte tuttuğumuz notlarımızı değerli İttifak gazetesi okuyucularımızın irfanına arz ediyorum.

Prof. Ü çer: Meslekler özgür idarelerle seçilmeli.

Minyatür sanatçısı Leyla Kara`nın moderatörlüğünde düzenlenen etkinlikte fırçanın ve kalemin elinden hiçdüşmediğini belirten Münevver Ü çer ebeveynlerin çocuklarının meslek seçiminde özgür bırakmalarının gereğine değinerek 'meslekler özgür idarelerle seçilmeli, kişiliklerle özdeşleşmeli' dedi.

Konuşmasında tüm toplumlarda sanatçıların kendinden sonraki asırlarda eserleriyle yaşama özlemi içinde olduğunu belirten MSGSÜ Öğretim Ü yesi Münevver Ü çer, tezhibin 't'sini bilmediği bir zaman diliminde Devlet Güzel Sanatlar Akademisi`ne girdiği sınavda karşısına çıkan 'lâle ile ilgili albüm kapağı tasarlayınız' cümlesinin, sanat ve estetik güzelliklere kapılar araladığını ve böylelikle 40 yıldır lâle motifinin hayatının öznesinde yer aldığını belirtti.&nbsp


Minyatür ustası Leyla Kara ve Müzehhibe Prof. Dr. Münevver Üçer

'Tezhip altınla yapılan bir süsleme sanatıdır.'

Moderatör Leyla Kara`nın 'tezhip nedir?' şeklindeki sorusunu 'tezhip altınla yapılan bir süsleme sanatıdır, tezhip bezemelerinde yoğun olarak kullanılan mavi, gökyüzünü altın da güneşi sembolize eder' şeklinde cevaplayan MSGSÜ Öğretim Ü yesi Münevver Ü çer, tezhip motiflerinin kaynağını tabiattan, hayvan ve bitkilerden aldığını, toplumlar nezdinde çiçek sevgisinin hiçbir zaman bitmediğini vurgulayarak ilk süsleme örneklerinin 8`inci ve 9`uncu yüzyıllara tarihlendiğini ifade etti.&nbsp

Tezhibin mücerret mânâda kenar süslemesi şeklinde algılanmaması gerektiğini dile getiren Münevver Ü çer, tezhibin müstakil bir tabloya dönüştüğünde eser niteliğini kazandığını, eser denilmeye seza her bir tezhip levhasının bir ve biricik olması gerektiğini ve tekrar tekrar yapılmaması lazım geldiğini söyledi.

&nbsp

'Güzel, neye göre, kime göre güzel?'

'Sanat güzel olmak zorunda mıdır?' şeklindeki soruyu 'güzel, neye göre, kime göre güzel?' şeklindeki soru cümleleriyle karşılayan Prof. Ü çer sözlerine şöyle devam etti: 'Güzellik mefhumunun göreceli bir kavramdır.&nbsp Eser eğer beni mutlu ediyorsa; evet, Münevver Ü çer, istediğin oldu!` diyebiliyorsam, işte o eser benim için en güzeldir.'

İlhamın peşinden koşuyorum.

İlhamın gelmesini beklemediğini, bilakis, ilhamı kovaladığını belirten Münevver Ü çer, 16`ıncı yüzyıl sanatkârlarına gıpta ettiğini belirttikten sonra sözlerini şu cümlelerle sürdürdü: '16. yüzyılın sanatçıları çok şanslı. Bir defa başlarında güçlü hâmileri, padişahları var. Marifetleri iltifat görüyor. Koşuşturmacaları yok. Büyük bir sarayın içinde yaşayıp yine orada, o mekânda mutlu-mesut bir şekilde, huzurlu bir ortamda eser üretiyorlardı. Günümüzde de sanatçıların eserlerini takdir eden birileri olmalı. 21. Yüzyıl sanatkârlarının en büyük sorunu hamilerin olmayışıdır.'


MSGSÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Münevver Üçer

Ü çer: Fatih, portresini yaptırarak kalıcı olmak istedi.

Osmanlı devletine nazar edildiğinde padişahların sanatçılara çok büyük imkânlar sunduğunu, -misalen- sanat ve estetik alanda büyük bir algıya sahip olan Fatih Sultan Mehmet Han`ın, portresini çizdirmek için İtalyan ressam Bellini`yi İstanbul`a, Topkapı Sarayı`na davet ettiğini belirten Münevver Ü çer, Fatih`in, elinde gül bulunan meşhur portresiyle kalıcı olmak isteğine vurgu yaptı.

Münevver Ü çer, Fatih Sultan Mehmet Han`ın Osmanlı Devleti`nin başkenti İstanbul`da, Topkapı Sarayı`nda büyük bir nakkaşhane ve kütüphane kurduğunu belirttikten sonra dönemin sanatkârlarına muhtelif görevler verdiğini, sanatkârlar arasında Baba Nakkaş`ın öne çıktığını, ismi mezk&ucirc r sanatçının alışılmışın ve dahi klasiğin dışında eserler üreterek adını bugüne kadar yaşatmayı başardığını, yumuşak hatlı yapraklar ve noh&ucirc d&icirc kâğıtların Baba Nakkaş`a işaret ettiğini söyledi.

Şahkulu`nun saz yolu!

Prof. Dr. Münevver Ü çer, Kanuni Sultan Süleyman dönemine gelindiğinde bu kez başnakkaş olarak Şahkulu`nun görevi devraldığını Şahkulu`nun, bir orman edası içindeki saz yolları ve ejderha figürleriyle adından söz ettirdiğine dikkatleri çekti.&nbsp


Prof. Dr. Münevver Üçer ve moderatör Leyla Kara Şehir Sanat Söyleşileri nde

Yarı stilize çiçekler yahut Karamemi üslubu; &nbsp

Yavuz Sultan Selim Han`ın sanatçıları doğu seferlerinden bir nevi ganimet olarak İstanbul`a getirdiğini, her türlü imkânlarla donatılan sanatkârların hamilik sistemi içerisinde birbirinden âlâ keyfiyeti hâiz eserler ürettiğini belirten Ü çer, Şahkulu`nun öğrencisi Karamemi`nin de kısa sürede kendine ait bir üslup oluşturduğunu dinleyicilere aktardı.&nbsp

Müstesna bir sanatçı albümü: Muhibb&icirc Divanı

Yarı stilize çiçek motiflerini Türk süsleme sanatı tarihine kazandıran Karamemi`nin en önemli eserinin Kanuni Sultan Süleyman`ın eşi Hürrem Sultan için kaleme aldığı Muhibb&icirc Divanı`nın tezyinatı olduğunu belirten Ü çer, haddizatında belli başlı bir bütünlük içerisinde farklı sanatçıların fırçalarının dokunuşlarıyla hayat bulan Muhibb&icirc Divanı`nın müstesna bir sanatçılar albümü olarak Türk sanat tarihindeki yerini aldığını belirtti.&nbsp

Türk rokokosu

17. yüzyıl sanatının bir devam niteliğinde olduğunu, Türk sanatının 18`inci ve 19`uncu yüzyıllarda Barok ve Rokoko süslemeleriyle anılmaya başladığını, Barok`un bizatihi belli başlı güçve kuvvet gösterisi olduğunu, bununla birlikte bu toprağın sanatkârlarında dinginliğin, sâdeliğin, eşitliğin ve denge unsurunun öne çıktığını, bu süreçte sanat tarihimize Türk Rokokosu adı verilen bir akımın kazandırıldığını da ifade eden Münevver Ü çer, lâle ve çiçek albümleriyle adından söz ettiren Ali Ü sküdari`nin özellikle cönk albümlerine doğadaki çiçekleri tonlayarak natüralist üsluplu kalıcı çiçek motifleri nakşettiğini sözlerine ekledi.&nbsp


Hocaların hocası Prof. Dr. Münevver Üçer

Prof. Dr. Münevver Ü çer: Herkes kendine göre güzeli yapıp mutlu olacaktır.

8`inci ve 9`uncu yüzyılla başlayan, İslam`la şahlanan ve bir ayağı geleneksele yaslanan tezy&icirc ni sanatlar yolculuğunun geçilen her uğrakta çağından yeni esintilerle yeni bir ivme kazanarak 21`inci yüzyıla kadar geldiğini ve bu asırda elinde fırça olan hemen herkesin sanatın tekâmülünden bir şekilde sorumlu olduğuna işaret eden Münevver Ü çer, 'herkes kendine göre güzeli yapıp mutlu olacaktır' dedi.&nbsp

'Klasik kompozisyon önemli.'

Klasiğin özümsenmeden yeni yorumlar yapılamayacağını belirten Münevver Ü çer konuşmasına resim sanatından bir örnekle devam etti: 'Klasik kompozisyon önemli. Bu durum tezhipte olduğu kadar resim için de geçerli. Resimde klasik kompozisyona hâkim olunmadan el, göz, yüz ve surat anatomisinde vuk&ucirc fiyet kazanılmadan soyut resim yapılamaz.'

Ü çer: Tezhibi bir varoluş döngüsü şeklinde telâkk&icirc ettim.

Sanatta hissettiğimiz çok önemlidir. Klasik çok önemlidir. Ben de klasikle işe başladım. Yıllarca klasik çalıştım, levha kenarlarını tezyin ettim. Bu süreçte tezhip de bir dönüşüme uğradı ve bir nevi levha sanatına evrildi. Bu süreçte ben de renklerle oynadım, formlarla oynadım, tezhibi bir varoluş döngüsü şeklinde telâkk&icirc ettim. Bir süre sonra altına, zemine, boyaya mücevher unsurunu, yarı değerli taşları kattım. Daireler, oluşlar, arayışlar birbirini takip etti. Bu süreçzamanla eserlerde de kendini belli etmeye başladı. Bu noktada 'tezhip illa kâğıt olarak kalmamalı' diyerek çalışmalarıma üçüncü boyutu, çamuru, seramiği, heykeli ve sedefi dâhil ettim.'&nbsp

'Her eser beni coşturuyor.'&nbsp

Halen, 21`inci yüzyıl tezhibinin şekillenmesi yönünde gayret sarf ettiğini belirten Prof. Dr. Münevver Ü çer 'her eser beni coşturuyor.' cümlesini kurduktan sonra sözlerine şöyle devam etti: 'Beni Floransa Bienali`ne davet ettiler. Eserimi orada astım, yanına bir de büyüteçkoydum. Çalışman 600 eser arasında ikinci oldu. Eserimi inceleyenler 'şimdiye kadar böyle ince bir iş görmedik' dediler. Büyüteçle baktılar. Daha sonra Bienale tekrar davet ettiler. Bu kez Jüri Özel Ödülü`nü aldım.'&nbsp


Leyla Kara ve Münevver Üçer

Leyla Kara: Toplumun kültür üzerinden kimliğini kaybetmemesi önemli.

Katılımcıların sorularının cevaplandığı ikinci bölümü, 'toplumun kültür üzerinden kimliğini kaybetmemesi önemli' cümlesiyle başlatan moderatör Leyla Kara`ya, 'bir toplumu yok etmek için kültürünü ve Milli Eğitimini elinden almanız gerekir' cümlesiyle destek veren Münevver Ü çer, ailelerin, geleceğimizin teminatı olan çocukları çok küçük yaşlardan itibaren müze ve sergi gezileriyle öz kültür ve sanatlarımızla tanıştırmasının önemini vurguladı. 'Maalesef cumbalı evlerimiz, yerlerini Fransız balkonlara bıraktı, çiçeği seven bir kültür, topraktan uzaklaştı.' Ve 'Biz kendimize değer vermezsek bize kim değer verecek?' suallerini dinleyicilerin irfanına arz eden Münevver Ü çer, Atatürk Kültür Merkezi`nde düzenlediği sergide kızının eserlerine de yer vererek kendisini yüreklendirdiğini de belirtti.

'Tezhip sanatı birkaçyılda öğrenilemez.'

Konuşmasında 'tezhip sanatını icra edenlerin sanatı doğru bir şekilde gelecek nesillere aktarma gibi önemli bir sorumluluğu da kuşanması gerektiğini belirten Münevver Ü çer, tezhip sanatının birkaçyılda öğrenilemeyeceğini, kendisinin 40 yıldır Türk sanatının içinde yoğrulurken yeni şeyler öğrenmeye devam ettiğini belirtti.&nbsp

Prof. Dr. Münevver Ü çer, resim, heykel ve geleneksel Türk Sanatları bölümleri üzerine kurgulanan ve hâlihazırda 140`ıncı kuruluş yıldönümünü kutlayan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi`nde geleneksel sanatlar bölümünün hak ettiği ölçüde temsil edilemediğini, atölye ortamlarından yoksun öğretim üyelerinin ve öğrencilerin -diğer bölümlere imkânlar tanınırken- imkânsızlıkla mücadele ettiğini sözlerine ekledi.&nbsp

Gelenek gelecektir.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi Öğretim Ü yesi Prof. Dr. Münevver Ü çer, sözlerini 'gelenek gelecektir, kültürümüze, irfanımıza sahip çıktığımız ölçüde geleceğimizden emin olabiliriz'&nbsp cümlesiyle tamamladı.


Prof. Dr. Münevver Üçer

Prof. Münevver Ü ÇER&nbsp

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü, Tezhip Anasanat Dalı Öğretim Ü yesi.&nbsp

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Başkan Yardımcısı.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Profesörler Temsilcisi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Yönetim Kurulu Ü yesi.

Yazı No: 454