Öyle mükemmel bir temizlik yaparım ki…

Abone Ol

Altı aydır işsizdi, perişan vaziyetteydi. Çalmadığı kapı kalmamıştı. Asgar&icirc ücrete razıydı, yeter ki, bir işi olsundu. Nihayet Allah ona yardım etti, bir yerde asgar&icirc ücretle iş buldu. Artık bir maaşı, sigortası, emeklilik hakkı, tatilleri, öğle yemeği, güvencesi vardı. Birinci gün işe başladı. Öğleye kadar mutluydu, sevinçliydi. İkindiye doğru bozulmaya başladı, akşam patladı. Gözlerinden yaşlar dökerek hıçkıra hıçkıra, 'Ya Rabbi, ben köle miyim, bu kadar düşük maaşla çalışılır mı?..' diye söyleniyordu.

Artık yaşım çok ilerlediği ve gücümü yitirdiğim için yapamam ama yaşam ve gücüm müsait olsa, çalıştığım yerin temizlik işlerini bendenize verseler, öyle mükemmel bir temizlik yaparım ki, bu konuda dünya birincisi olan Japonlar gelseler bana aferin derler. Bir Müslüman olarak her meşru işte birincilik bende olmalıdır. Bu iş helâ temizliği olsa bile.

Bir büyüğü ziyaret eden terbiyeli gençler, sohbet edip çaylarını içtikten sonra giderken (evde kimse yoksa) 'Efendim, müsaade buyurursanız bardakları tabakları yıkayalım' teklifinde bulunurlar. Ev sahibi teşekkür eder, zahmet buyurmayınız sağ olun der, teklifi kabul etmez.

İyi, kaliteli, lezzetli çay demlemenin on beş kadar şartı ve kuralı vardır. Bunlar, sıkı bir eğitim ile bir senede öğrenilir. Bunları bilmeyenler kaliteli çay demleyemez.

Çay içmenin adabı, erkânı vardır. Bunları bilmeyenler çay kaliteli de olsa, kaliteli çay içemezler. (Kaliteli çay demlemek başka şeydir, onu içmek başka şeydir.)

Müteşeyyihlere kızmış, gerçek tasavvufa, gerçek tarikatlara, gerçek şeyhlere, kâmil mürşidlere cephe almış... Böylesi, papaza kızıp oruçbozana, pire yüzünden yorgan yakana benzer.

Şu anda piyasada on kadar iri reformcu, birkaçyüz orta, birkaçbin küçük reformcu var. Terazinin öbür kefesinde yüz binlerce alim fazıl arif eimme (din önderleri), ulema, fukaha ve meşayih bulunuyor. Birinciler, bunların yanında pek hafif kalır.

'Mü`min bir mideyle, kâfir yedi mideyle yer' sahih hadisi üzerinde çok düşünmek gerekir.

Günde üçsaat tıkınıyor, dört saat geviş getiriyor, iki saat helâda vakit geçiriyor.

Bir İslam ülkesinde ekmek ve yiyecekler çöpe atılmaz.

Yatılı Kur`an kurslarında, İmam-Hatip okullarında, Müslüman talebe yurtlarında çöpe ekmek ve yemek atılıyorsa, onların müdürleri, sorumluları, vazifelileri indallah çok mes`ul olur.

Allahtan korkan şuurlu, vicdanlı, ahlaklı, faziletli bir Müslüman, ulu ekmek nimetine hürmet eder.

Pasta olmasa da yaşanır ama ekmek olmazsa yaşanmaz.

İslam dinini tahrif etmek, bozmak isteyen, içten yıkıcı reformcuların akıbeti hayırlı olmaz. Er veya geçsille ve tokat yerler.

Peygamberimizin (Salât ve selam olsun ona) mübarek ve muazzez Sünnetini terk edip o kıytırık reformcunun peşinden gidecek kadar akılsız ve beyinsiz değilimdir.

Sen bazı iyi, güzel, doğru, maruf şeyleri, çok istesen de yapamazsın ama cuma ezanı okununca dükkânını, işyerini, büronu, atölyeni kapatabilirsin. Bu kolay işi yapmadığın için madd&icirc mânev&icirc çok zarara uğrayacaksın.

Az yemeğin çoğalmasını ve bereketlenmesini isteyenler şunları yapsın: Besmele ile başlamak... Katık azsa ekmeği biraz fazla yemek... Şükr etmek... Lokmaları uzun müddet çiğnemek.

İmam Rabban&icirc şöyle buyuruyor: Siz Ashab-ı Kiramı görseydiniz onlara deli derdiniz. Onlar size görseydi, size Müslüman demezlerdi.

Büyük Selçuklu Sultanı Sencer, İmam Gazal&icirc `nin İmam Ebu Hanife hazretlerini tenkit ettiğini duymuş, huzuruna çağırtmış o büyük âlim gitmemiş. Getirin demiş, getirmişler, Sultan tahtından kalkmış onu oturtmuş. Vasıflı sultanların büyük âlimlere davranışı budur.

Yirminci asırda İslam âlemi boş işleri bırakıp bir Selahaddin, bir Şeyh Şamil, bir Gazal&icirc , bir İmam Rabban&icirc yetiştirebilmiş olsaydı ne iyi bir iş yapmış olurdu.

Bin hattâ on bin tekir kedi bir Bengal kaplanı etmez. Müslümanlar, yeterli sayıda Bengal kaplanı yetiştirmelidir.

Dini ve mukaddesatı merdiven yapanlar, yükseldikçe alçalır.

Bütün Ehl-i Sünnet Müslümanlarını bir tek fıkıh mezhebinde, bir tek tarikatta, bir tek cemaatte toplamak bir hayaldir. Böyle bir şeyi istemek zaten doğru değildir. Peygamberimiz (Salât ve selam olsun ona) 'Ü mmetimin çeşitliliği büyük bir rahmettir' buyurmuşlardır. Şu husus istenmelidir: Bütün Müslümanlar Kur`an, Sünnet, Şeriat Müslümanı olsun.

Bediüzzaman bir İslam büyüğüdür. Onu Nurcu büyüğü olarak gören ve gösteren tekelci zihniyet yanılıyor.

İslam nedir? Her Müslüman kendi aklına göre bu soruyu doğru ve mükemmel bir şekilde cevaplandıramaz. Yetkili âlimler bunun cevabını tek bir metin halinde yazmalı, herkes bunu okumalı, öğrenmeli, ezberlemeli, sorulunca bunu söylemelidir.

Ehl-i Sünnetin temel özelliği şudur: İslamın nasıl anlaşılması ve hayata nasıl uygulanması gerektiğini Ashabtan, Tabi&icirc nden ve Tebe-i Tabi&icirc nden (Bu üçkuşağa Selefi-Sâlih&icirc n denir) öğrenirler, onların yolundan giderler, İslamı onlar gibi anlarlar. Çünkü onlar İmanı İslamı Kur`anı Sünneti Resulullahtan öğrenmişlerdir.

Din hükümleri evrenseldir, dinde güncelleştirme yapılamaz. İslamda reform hareketleri dinin tahrifine yol açar. Din koruma altındadır.

İslam dini en kolay dindir. Herkes beş vakit namaz kılabilir. (Uçak kullanan pilotlar, beyin veya kalp ameliyatı yapan cerrahlar, istisnâ&icirc olarak vaktinde kılamazlarsa kaza ederler.) Beş vakit namaz tarihseldir, zamanımızda günde yahut haftada bir kılmak yeterlidir diyenlerin küfre düşmelerinden korkulur.

Dinde reform, yenilik, değişim isteyen Müslümanlar, bu konuda din yıkıcısı müşrikler, kâfirler, münafıklar, ataistler ile birleşmiş oluyor. Ne kötü birleşme!

Toplumun düzelmesi için halkın yüzde doksanının beş vakit namazı kılması gerekir. Bu olmadan salah olmaz.

İslam şunlar değildir: Avaz avaz bağırtılan ve ezanların canına okuyan bağırtlak hopörlerler, mihraptaki ve imamın yakasındaki mikrofonlar, cami kaloriferleri, cami klimaları, cami WC`leri, yellengeçler (Vantilatörler), makine dokuması zevksiz halılar, Cumadan sonra makbuzsuz yardım toplamalar, din görevlileri için lojman inşası, vs...

Sakallı olduğun için seni tebrik ediyorum. Sakalınla övündüğün, gurur ve kibre kapıldığın, sakalsız Müslümanları tahkir ettiğin için seni kınıyorum.

Büyük bir Peygamber (Selam olsun ona) 'Ben nefsimi aklamam' buyurmuş. O Peygamberin ayağının altındaki toz kadar değeri olmayan sen ise nefsini övüyor, aklıyorsun. Yazık sana, vah sana!

Müslümanlığı kimseye bırakmayan o kaba saba, yüzeysel adam, bir yerde otururken açve perişan bir kedi ayaklarına süründü, miyav diyerek yardım istedi. Taş kalpli merhametsiz adam, öfkeyle pis hayvan kışt dedi, kovdu. Ona, bu acımasızlığı dolayısıyla kocaman bir sıfır verdim.

Faziletli, sayısız meziyetli, günahsız, kusursuz kâmil Müslümanlar Platformu idarecilerine: Bendenizi yıllık yemeğinize çağırmak lütfunda bulunmuşsunuz. Çok kusurlu, günahkar, hatalı, noksan, eksik, faziletsiz, meziyetsiz, cümleden edna bir Müslüman olduğum için katılamayacağımı selam ve hürmetlerimle arz ederim.