Osmanlı'da kurban bayramı..

Herkesin dört gözle beklediği Kurban Bayramı’na kavuşmak üzereyiz. Büyüklerimizin “nerede o eski bayramlar” diye hayıflandığı günler bir anı olarak eskilerde kaldı. Peki bundan bir asır önce ecdadımız Osmanlı’da Kurban Bayramı’nın öncesi ve sonrasını nasıl ifa ederdi. Sizler için derledik.

Abone Ol

AREFE GÜNÜ TOP ATILIRDI

Osmanlı döneminde Kurban bayramı, arefe günü atılan top atışlarıyla başlar ve son günün ikindi zamanında atılan topla sona ererdi. Padişaha özel olarak hazırlanan koç, özel kıyafetli görevliler tarafından beslenir, hazırlanır ve taşınırdı.

Kurban Bayramı’ında padişah için 9 adet kurbanlık kesilirdi. Bunlardan 2 tanesi arefe günü Topkapı Sarayı’nda kesilir ve adandığı medreseye gönderilirdi. 7 tanesi ise bayramın birinci günü, sarayda binek taşının önünde törenlerle kesilirdi.

Anadolu ve Rumeli’de iki adet koyun yetiştirme bölgesi vardı. Buralardan;

Dersaadet’e 1791’de 60 bin, 

1811’de 116 bin, 

1820’de 179 bin, 

1823’te 105 bin, 

1825’te 75 bin, 

1826’da 127 bin ve 1827’de 94 bin 700 adet koyun getirilmişti.

CAMİLERDE HEDİYELER DAĞITILIRDI

Osmanlı’da bayramdan önce çeşitli hediyeler dağıtılırdı. Subay ve memurlara birer maaş ikramiye verilirken; Ayasofya, Sultanahmet, Fatih ve Süleymaniye gibi büyük camilerde de ulemaya kürk behası ya da iftariye adı verilen hediyeler dağıtılırdı. Askerlere kuzu eti, şeker, helva ve salata verilirdi. Cezasının üçte ikisini çeken mahkumların bir kısmı da bayram dolayısıyla affedilirdi.

Zaptiyeye ise fes ve püskül verilir ya da bedeli ödenirdi. Bayramın ilk günü de hapishanedeki mahkumlara helva dağıtılırdı.

BAYRAM NAMAZI

Bayram gecesinde mahalle bekçileri sabaha karşı davullarını çalarak mani söylerdi. Bu mani şu şekildeydi;

“Bu sabahın yazına, 
Kalkın Hakk’ın niyazına, 
Abdest alın ey komşular! 
Bayram, sabah namazına.”

Bayram namazının yaklaşmasıyla birlikte büyükler, bayramlıklarını giyerek ve yanlarına çocuklarını alarak en yakındaki camiye giderlerdi. Padişahın davetlisi olan görevliler ve memurlar ise görevlerine göre resmi kıyafetlerini giyer, önce saraya giderlerdi.

Bayram tebrik törenleri 19. yüzyılın ortalarına kadar Topkapı Sarayı’nda, 1867 yılından itibaren de Dolmabahçe Sarayı’nın orta kısmındaki Büyük Muayede Salonu’nda yapılırdı. Sultan Abdülhamit dönemindeki iki bayram töreni ise Yıldız Sarayı’nda yapılmıştır. Bayram namazına gidilecek camiyi padişah seçerdi. Bu tercihi de genellikle Ayasofya ya da Sultanahmet olurdu. Padişahların, bayramın birinci günü sabah namazını Hırka-i Saadet Dairesi’nde kılmaları adetti.

Bayram namazından sonra da mutlaka mezarlık ziyaretleri yapılırdı. Dünyavileşme olmaması için de mezarlıklar hiçbir zaman çok uzakta olmazdı.

BAYRAM TEMBİHNAMESİ

Bayramdan önce padişah tarafından bir tembihname yayınlanırdı. Bu tembihname ile birlikte konaklarda, evlerde ve saraylarda büyük bir temizlik başlardı. Bayramlarda toplumun ahlakını bozmayacak şekilde nasıl davranılması gerektiği, görevlilerin bu konuda neler yapabileceği, sokakların gözden geçirilmesi gibi maddeler bu tembihname içinde yer alıyordu. Yani kısaca, büyük kapsamlı bir temizlik yapılıyordu.

KURBANLIKLAR EZİYET GÖRMEZDİ

Osmanlı’da kurbanlıklar kimi zaman bir yıl önceden alınırdı. Kurbanlıklar, alındıktan sonra boyanır ve itinayla beslenirdi. Günümüzde gördüğümüz kurbana eziyet görüntülerini Osmanlı’da asla göremezdiniz. Hatta kurbanlık hayvanın yularından çekmek bile suç sayılırdı. Ayrıca kurbanların dişi olmamasına, gözlerinin sağlam, boynuzlarının kırık veya organlarının eksik bulunmamasına dikkat edilirdi.

Şimdilerde genelde büyükbaş kurban tercih edilirken, padişahların tercihi küçükbaş olurdu. Küçükbaş hayvanların üremesinin daha kolay olduğundan dolayı böyle bir tercihleri vardı. Bu tercihin diğer sebepleri ise koyun etinin daha makbul sayılması ve o dönem sığır etinin daha ucuz olmasıdır.

ZİMEM DEFTERİ

Bayram alışverişlerini zimem defterine yazdırıp ödemekte güçlük çekenlerin hesaplarını bazı zenginler öderdi. Bu ödemeyi yaparken de rastgele bir sayfa seçer ve kimin borcunu ödediğini bilmezdi. Borcu ödenen de kimin borcunu ödediğini bilmezdi. Bu da Osmanlı dönemindeki yardımlaşmayı gözler önüne seriyor. Kurban bayramı öncesi Arife günü veya bayram günü zenginler bu defterleri satın alır fakirlerin borçlarını kapatırdı. 

ARİFE ÇİÇEKLERİ

Osmanlı’da da bayramlar, çocuklar için çok daha özeldi. Bayramlıklarıyla sokağa çıkan çocuklara ise arife çiçeği denirdi. Bayramı beklemeden arife gününden kıyafetlerini giyip dışarı çıkan çocuklardan dolayı da bu ismi almışlardır.

KURBAN ETİ 3’e BÖLÜNÜRDÜ

Kanlı etin yenmesinin dinimizde caiz olmamasından dolayı kurban eti hemen yenmez, dinlendirilirdi. Kurban eti de 3’e bölünürdü. Kendi aile efradı, fakirlere dağıtma ve eş ve dostlarıyla paylaşırlardı.

TURUNÇ REÇELİ

Bazı misafirler, ziyaret saatlerini yemek vakitlerine denk getirmemek için özen gösterirdi. Aşırı et tüketiminden bozulmaya başlayan sindirim sistemini düzeltmek için de her evde mutlaka turunç reçeli bulunurdu.