Osmanlı kalan Kudüs ve Siyonizmin doyumsuz yanılsaması

Abone Ol

Siyonizmin doyumsuz yanılsaması tarih boyunca ilmek ilmek işlendi. Milyon dolarlarca maddi destek aldı.
 
Var oluşundan bugüne dek hak olana karşı zorbalık göstermeyi doğallaştırdı. Menfaatler ölçüsünde barbar destekçileri geçmişte olduğu gibi bugün de desteğe devam ediyor. Filistinli Müslüman kardeşlerimiz vatanını terk etmedi, mücadele etti, ediyor. Ölenler şehitlik makamında, savaşa direnenlerin mücadelesi kaç ibadet sevabı hükmünde takdir Rab’imizin. Bütün dünya Müslümanları bu zulme şahitlik ediyor, zulüm gerçekte kimin ağır imtihanı? İnsan haklarını her fırsatta dile getiren Batı’nın kurumları, hükümetleri dilsiz, sağır ve kör oldu. 

Osmanlı’nın bir Kudüs sevdası vardı. Kudüs bugün hâlen Osmanlıya ve Osmanlı torunları Türkiye Cumhuriyeti’ne sevdalı. Osmanlı, 1917’de Kudüs’ü terk etmek zorunda kalsa da, Kudüs onu hiç terk etmedi. Türk ordusu çıktı belki ama bin Osmanlıyı ardında bıraktı. Müslüman Arapları, Hristiyanları, Yahudileri, Çerkesleri, Rum Ortodoksları geride bıraktı. Osmanlı Kudüs’ünün camileri, medreseleri, tekkeleri, zaviyeleri, kilise, manastır, bazalikaları, mahkemeleri kaldı. Kudüs’ten bir Osmanlı geçti Kudüs Osmanlı oldu, Osmanlı kaldı. 

Savaşlar, yıkımlar olsa da bugün kadim olanın izleri silinemez. Kudüs’te sade Türk kahvesi içen Kudüs Arapları, ney üfler, ud, tambur çalar Osmanlının sesi kaldı, gelenekleri kaldı  Kudüs’te. Osmanlı sadece Müslüman Arapların değil, Yahudi ve Hristiyanların da içinde yaşadı. Çünkü fethettiği şehirleri yakıp, yıkmadı barbarlık yapmadı. Barış tesis etti, içselleştirdi, dönüştürdü ve yeniden inşa etti. 

 Kudüs’te kurulan Haçlı yönetimi sonrasında Haçlı seferleri ile Kudüs’ün İslam için önemi daha da belirginleşti.  Kudüs tamamen İsrail’in  yönetimine geçtikten sonraki yıllarda  kendini savunma hakkı adı altında hukuk kurallarını ihlal edip, çocukları, masumları, sivilleri öldürüp soykırım gerçekleştirmeye doymadı. 

İsrail bugüne kadar Kudüs’e ve Kudüs’teki kutsal mekânlara Müslümanların serbest dolaşımını engellese, zulümler yapsa, seyahat kısıtlamaları ve yaptırımları yapmış olsa da, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV)’in, “Oraya (Mescid-i Aksa’ya) gidin ve namaz kılın. Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin.”  Hadisi Şerifinin teşvikiyle de Müslümanlar, bir Siyonist baskısına karşılık  bin Kudüs aşkı ve direnişi ile karşılık verdi, vermeye devam ediyor ve edecektir.

Dünyasını  menfi sözleşmeler üzerine kurmuş Batı hükümetleri barbarlığı eleştirirken soykırımı destekliyor. Savaş her yeni gün şiddetini artırarak canımızı yaksa da kan dökmeyi, can alarak yaşamayı içgüdüselleştirmiş zalimler o kanın içinde boğulacaklardır. 

Dünyanın her bir köşesinde vicdanlı insanlar tek ses olup mazlumların yanında olduklarını ifade eden büyük yürüyüşlere imza atarak, hükümetlerle dünya halklarının arasındaki ayrışmalara dikkat çekiyorlar. Bu felakete verilen tepkiler, dünyanın değişim ve dirilişine  işaret oluyor. Salgın, savaş, kaostan yorgun insanlık barış içinde yaşanabilir bir dünya tesisi için siyaset üstü çaba ile neleri başaracak, dünya siyasetinin bu seslere tepkisi ne olacak,  bu dirilişin karşısında ne kadar zalimi övmeye devam edecek zaman gösterecek.Değişmeyecek gerçek şu ki, dünyadaki vicdanlı yürekler  tek ses olup, bu soykırımı kınamaya sonuna kadar devam edecek.

“Yıkılasın İsrail 
Enkazını göreyim. 
Sana ülke diyenin
Yüzüne tüküreyim!”  Necip Fazıl Kısakürek