İnsanlığın ekonomik, siyasal ve kültürel tarihi, çalkantılarla doludur. İnsanlık tarihinde büyük kayıplara yol açan savaşlar, iyiliklerle kötülüklerin, doğruluklarla yanlışlıkların birlikte bulunmalarından kaynaklanır.
Hayatın her boyutunda, her iyiliğin karşısında bir kötülük, her doğruluğun karşısında bir yanlışlık vardır. Ölümlü hayat, ölümsüz hayatın sofrasıdır. Şehirlerin zengin sofralarında, bütün insanlar yerlerini bulur.
İnsanlığın geçmişten geleceğe uzanan hayat sofrasında, doğru olanlar iyidir, iyi olanlar doğrudur. Bütün insanlar birbirleriyle doğrulukta, iyilikte doğru, yanlışlıkta, kötülükte ters orantılı bir yarışa girmezlerse, şehirlerde gelişme ve zenginleşme olmaz. Şehirlerin doğrulukları ve iyilikleri özendirmede, yanlışlıkları ve kötülükleri önlemede, en büyük güvenceleri, ulusal ve uluslararası alanlarıyla hukuktur. Hukuk, koşu bittikten sonra da, devam eden uzun soluklu bir koşudur.
Şehirlerin tarihinde, hukukun görevi, doğruyu aramaktır. Hukukun üstünlüğü, doğruyu aramasından kaynaklanır. Adalet için dünyanın bütün şehirlerinde, hukuk kurumları, suçları cezalandırmaktan önce, suçları önlemek için vardır. Hukukta kişiselleşme değil, kurumsallaşma önemlidir. Hukuk söz konusu olduğunda, doğrular kişilerden önce gelirler, doğruların üstünlüğü vardır, kişilerin üstünlüğü yoktur. Her zaman geçerli olan doğru, kişilerin değil, doğruların üstünlüğüdür.
Şehrin olduğu yerde hukuk, hukukun olduğu yerde şehir olur. Hukuk insanın güvencesi, yönetimin vicdanıdır. Bu yüzden Anadolu’da, “Hukuk karşısında insanın boynu kıldan incedir” denilir. İki dünya medeniyeti İslamda, hukuk denilince dört büyük mezhebin kurucuları olan, hukuk biliminin öncüleri akla gelir. Onlar hukuku, temel hakların, vazgeçilmez özgürlüklerin, kaçınılmaz sorumlulukların örtüştüğü, fizik ve metafizik boyutlarıyla, geniş bir alan olarak görürler.
Hukukun ana kaynakları arasında, sınırları belirlenmeyen alanların, sınırlarını belirlemede, doğru düşünen ve doğruyu arayan insanların oluşturduğu, ortak aklın büyük önemi vardır. İnsanlık tarihi boyunca, açıkça gözlendiği gibi, toplumların çoğunluğunun ortak aklı yanlışta birleşmez. Dünyanın her yerinde çoğunluk, doğru olanı tanımlamada güçlük çeker, ancak doğruyu tanımada güçlük çekmez. Doğru güneş gibidir, yanlışla ışığı söndürülmez.
Hukukla güvence altına alınan ortak akıl, şehrin hiç uyumayan gözüdür. Hukukçuların sorumluluklarının başında, suçluları cezalandırmaktan önce, suça yol açan kaynakları kurutmak gelir. Nasıl güvenliğin değeri parayla ölçülmezse, hukukun değeri de parayla ölçülmez. Kültürel ve ekonomik hayatın her alanında, hukuk ve güvenlik vardır. Hukuk güvenliğin, güvenlik gelişmenin sürükleyici gücüdür. Bütün şehirlerde savaşların önüne, sorunlarıyla hukuk peşinde koşanlarla değil, hukuklarıyla çözüm peşinde koşanlarla geçilir. Hukukun sesi, vicdanın sesidir.
Şehirlerde hukuk, adil yönetimlerin elinde, bütün kapıları açan altın anahtardır.
Peygamber şehri Medine, adaletten şaşmayan, hukukun anavatanıdır.
Barışın güvencesi hukuk kaybolsa, Medine’de yeniden bulunur.