Ormanı, onu her adımda tanıdık kılan bir yavaşlıkta adımlamak, dostluğu derinleştiren düzenli görüşmeler gibidir. Böylece gün boyu farklı saatlerde karşınızda duran bir manzara tümüyle kendini size teslim eder. Çepeçevre renkler, kokular, sesler ile bedeniniz, ruhunuz ormanda demlenir.
Tefekkürün mutlak kavrayışı ile insana sunulan onca varlığa şahitlik ederek yürürken yalnız hissetmek mümkün değildir. Ağaçların gölgesi, çiçeklerin kokusu, mantarların şirin selamlaması, derelerin çağıltısı her zerre bir düzen içinde varlığınıza yanıt verirken sizden de ilgi ve itina bekler. Her şeyi ölçülü, hikmetle, yerli yerinde yaratan ‘’Ya Hakim’’, her şeyi mükemmel bir sanatla yaratan ‘’Ya Sani’’, her varlığı farklı renkte yaratan, çeşit çeşit renklere bezeyen ‘’Ya Mülevvin’’ ve nice esmaül hüsna tecellilerini içselleştirirsiniz ormanda.
Patika yollarda yürümek toprakla bütünleştirir insanı. Hız dünyasının bedelini, ağırlaşmış ihtiyaçlar, külçeleşmiş bir bedenle ödeyen insan doğanın içinde doğallaşır. Şehir merkezlerinde yüksekliklerin arasında yerçekimini yenme yanılgısından çıkıp, ormanda faniliğini hatırlar. Öte yandan, o ağır beden toprağa adımını atar atmaz, kök salacakmış gibi de bir güç bulurken hafifler, yüklerinden arınır.
Sivil itaatsizlik anlayışının öncülerinden, Amerikalı yazar, filozof ve şair Henry David Thoreau Walden Gölü kıyısında, şehirden ve modern hayattan kopuk şekilde geçirdiği yıllara ait deneyimlerini paylaşır. ‘’Öyle anlar vardır ki, biriken tüm endişeler ve yorgunluklar doğadaki sonsuz bir miskinlik ve istirahatte son bulur.’’
1940 yılında Morita Terapisi’ni geliştiren Doktor Shoma Morita tedavilerinde hastalarını ormana gönderiyor, onlara yürüyüş, odun kesme ve ağaçlar arasında dinlenme gibi aktiviteler yaptırıyordu. Kullandığı yöntemlerin ilaçlı tedavinin katbekat üstünde sonuçlar verdiği gözlemlendi.
Japonlar 1980’den itibaren doğayı bir terapi aracı olarak kullanmak amacıyla araştırmalar yapmaya başladılar. 1982 yılında, Japonya Orman Bakanlığı, sağlıklı bir yaşam için doğada düzenli olarak ‘’banyo yapmak’’ eylemini gerçekleştirmelerini önermesiyle birlikte ‘’Shinrin-yoku’’kavramı kullanılmaya başlandı. Sağlık enstitülerinin artan ilgisi üzerine Japonya Orman Bakanlığı’nın ‘’Shinrin-yoku zihni rahatlatan ve stresi azaltan güçlü bir terapidir.’’ iddiası bilimsel çalışmalarla desteklendi. Bu ilke, çalışmaların üzerinden otuz yıldan fazla bir zaman geçti ve bugün Japon Terapi Ormanları Birliği on milyondan fazla insanın sık sık doğayla en yoğun şekilde temas kurmasını sağlıyor.
İnsanlık geçmişten bugüne, yiyecek, barınak, güvenli alan, manevi huzur sağlayan ormanlarla bağlantılı yaşadı. Köklerinden kopup hızlı şehirleşmeye uyum sağlaması ile birlikte doğayla bağı zayıfladığı gibi, doğaya olan duyarlılık ve saygısını da yitirdi. Çok sayıda problem ile yüz yüze geldi. Çözüm doğayla bağımızı tekrar kurmakta saklı. Doğada her şey dönüşür. Ektiklerimiz ile doğa bizi ya ödüllendirir, ya da cezalandırır. Verdiğimiz, zaman, enerji, özveri, özen, bize sağlık, dinginlik, ilham, bereket, yaşanabilir bir dünya ödülü ile döner. Özellikle de sıcakların zirve yaptığı şu günlerde ne olur ormanlarımızı koruyalım. Yetmedi mi katığımız olan acılar, yürek yangınımız?