Enfal/41’de ganimetlerde Allah'ın hakkının 5’de 1 yani yüzde 20 olduğu belirtilmektedir. Bu yüzde 20’lik oran, ganimetlerde olduğu gibi zekat ve öşür hesabının belirlenmesinde önemli rol almaktadır.

Kırkta bir zekat oranının nasıl ortaya çıktığını, bu yüzde 20’lik oran üzerinden daha önce anlatmıştık. 

Enfal/41’de ganimet için "Ganimtum" gibi kapsamlı bir kelime kullanılmıştır. Bu "Ganimtum" kelimesi mana olarak düşmandan ve başkalarından elde edilen şey demektir. 

Enfal/41’de "Ganimtum" ifadesi ile kapsamlı bir kelime kullanılarak, bu kelimenin manası sayesinde sadece savaştan elde edilenler değil, savaş dışında başka şekilde elde edilenlerde kast edilmiş oldu. Yani Enfal/41’de “Ganimtum” ifadesinin kelime manası sayesinde, savaşta elde edilenler ile yüzde 20 olan Allah’ın payı nasıl birbiriyle ayette eşleştirildiyse, “Ganimtum” ifadesinin kelime manası sayesinde aynı ayette, savaş dışında elde edilenler ile yüzde 20 olan Allah'ın payı da yine birbiriyle eşleştirilmiş oldu. Bu sebepten ötürü, savaş dışında elde edilen kazançlar üzerinden zekat ve öşür hesaplamasında, değişmez ilahi bir kaide olan yüzde 20’lik Allah’ın payının, kullanılması gerekir. 

Enfal Suresi 41. Ayetteki Allah'ın payı olan yüzde 20’nin aynı ayette 6 gruba bölündüğünden bahsedilir. Buradan yola çıkarak, Enfal Suresi 41. Ayetteki Allah'ın payı olan yüzde 20’nin, zekat ayetindeki (Tevbe/60) 8 gruba bölünerek 1/40 zekat oranının bulunması gibi Enfal/41’deki bu Allah’ın payı olan yüzde 20’lik oranın öşür ayetinde (Bakara/267) geçen 2 gruba da bölüneceğini anlarız. 

Bu meseleleri anlamamızı sağlayan en önemli püf nokta, Enfal/41’deki “Ganimtum” kelimesinin manası olan savaşta ve savaş dışında elde edilen kazançların, 5’de 1’inin yani yüzde 20’sinin Allah'ın payı (hakkı) olduğunun değişmez ilahi bir kaide olarak Enfal/41’de belirtilmiş olmasıdır. Bundan sonrası çorap söküğü gibi gelir. Enfal/41’de değişmez ilahi bir kaide olarak, savaşta ve savaş dışındaki kazançlardaki Allah’ın payı olan yüzde 20’nin, aynı ayetteki 6 gruba bölünmesi sayesinde, Enfal/41’deki değişmez ilahi bir kaide olan savaş dışındaki kazançlarda da yüzde 20 olan Allah'ın payının, zekat (Tevbe/60) ve öşür ayetindeki (Bakara/267) gruplara da bölünebileceğini anlarız. 

Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardıklarımızın iyilerinden verin. Kendinizin ancak içiniz çekmeye çekmeye alabileceğiniz âdi şeyleri hayır diye vermeye kalkışmayın. Bilin ki Allah zengindir, bütün iyilik ve güzellikler O’na mahsustur. (Bakara 2/267) 

Öşür, bu ayette geçen, yerden çıkarılanlarla ilgili kullandığımız bir ifadedir. 

Bakara 2/267'e baktığımızda, kazandıklarımızdan ve yerden çıkarılanlardan olmak üzere iki ayrı gruptan vermemiz gerekiyor. Yine Allah'ın hakkının yüzde 20 olduğu gerçeğinden yola çıkarak, kazandıklarımızdan ve yerden çıkarılanlardan vermemiz gerektiğine göre, Allah’ın hakkı olan bu yüzde 20 oranı, bu ayette bahsedilen iki ayrı gruba bölmemiz gerekiyor. Böylece ayette bahsedilen yerden çıkarılanlarla ilgili olan öşürün, yüzde 10 (onda bir) olduğu ortaya çıkar. 

Hasat günü toprak ürünlerinden onda bir öşürün verilmesiyle ilgili yaşayan sünnetin, Kur'an'a uygun olduğu da biiznillah böylelikle ortaya çıkmış oldu. 

Yerden çıkarılan ürünlerden dolayı kişinin masrafları varsa ve bu masrafları düşer ise geriye kalan miktarın onda birini bu kişi verir. Yerden çıkarılan ürünlerle ilgili masraflar varsa ve bu masraflar düşülmezse eğer, öşür oranı, yüzde 10’un yarısı olan yüzde 5’e yani 20’de 1’e kadar düşürülür. Masrafı hiç olmamış bir kişiye kıyasla, masrafları çok olmuş bir kişinin vermesi farz olan öşür miktarı mantıken daha düşük olur. 

Zararı çok büyük, çok fazla ise o kişiden bir öşür aranmaz. 

Öşür oranıyla ilgili bir hadis-i şerifte, “Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde onda bir; kova ile (emek sarf edilerek ve masraf edilerek) sulananlarda ise yirmide bir öşür gerekir.” (Buhârî, Zekât, 55 [1483]) diye belirtilmiştir. 

Bu hadis-i şerif, kesintisiz bir biçimde günümüze kadar ulaşmış olan öşür oranıyla ilgili yaşayan sünneti teyit etmektedir. 

Bakara 2/267’deki iki ayrı gruptan biri için yüzde 20, diğeri içinde yüzde 20 vermiş olsak, toplamı yüzde 40 olur, neredeyse yarısını vermiş oluruz. Allah bizden bunu istememektedir. Dileyen tabii ki fazlaca verebilir. Allah'ın hakkı yalnızca toplam yüzde 20’dir. Allahın hakkı sadece toplamda yüzde 20 olduğu için bu ayetteki iki gruba bölmemiz gerekiyor. Allah’ın hakkı olan yüzde 20’yi Bakara 2/267’deki iki ayrı gruba böldüğümüzde, kazandıklarımızdan yüzde 10 ve yerden çıkardıklarımızdan yüzde 10 sonucu karşımıza çıkmaktadır. Böylece toplamda, Allah'ın hakkı olan yüzde 20’ye tamamlanmış olur. 

Zaten bize lazım olan en düşük öşür oranı olduğu için yüzde 20’yi 2 ye bölmeliyiz ki, en düşük öşür oranını bulalım. Bu anlattığımız işlem sadece, yerden çıkarılanlarla ilgili asgari öşür oranını bulmak içindir. Asgari öşür oranını bilmemiz, En’am/141’de bahsi geçen yerden çıkarılan toprak ürünleriyle ilgili hasat gününde “hakkını verin” emrini yerine getirirken asgari öşür oranının altında infak etmemeyi sağlar. Hasat gününde, kendilerine infak yapılacak kimselerin hakkı asgari öşür oranın altında olacak şekilde eksik verilirse, En’am/141’deki “hakkını verin” emrine uyulmamış olur

Öşür kelimesi, onda bir manasına gelen uşr’dan gelir. Öşür kelimesinin sözlükteki anlamı bile “onda bir” olarak geçer. 

Enfal/41’deki ganimetle ilgili yüzde 20 olan Allah'ın payından, neden zekat ve öşür oranını hesaplıyorsunuz? minvalinde bir soru bize gelebilir. 

Enfal/41’deki yüzde 20’lik oran sadece ganimete mahsus kılınmamış. Yani Allah’ın hakkı olan yüzde 20 pay, “yalnızca ganimette şarttır, başka birşeyde şart değildir” diye düşünmemize sevk edecek bir küçük delil dahi ayette olmadığından, o tarafı açık bırakılmıştır.

Çardaklı ve çardaksız bağları, değişik ürünleriyle hurmaları, ekinleri, birbirine benzeyen ve benzemeyen biçimlerde zeytin ve narları meydana getiren O’dur. Her biri ürün verdiğinde ürününden yiyin; hasat günü de hakkını verin; fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. (En'am/141)

Ayette toprak ürün verdiğinde “hakkını verin” ifadesi belirtilerek, hasat gününde kendilerine infak yapılması gereken kimselerin hakkını vermemiz istenmektedir. Peki bu kimselerin hakkı nedir?

Eğer verilmesi emredilen öşürle ilgili olarak hasat gününde, infak yapılacak kimselerin hakkı eksik verilirse, ayetteki “hakkını verin” emrine uyulmamış olur. Böyle bir sorun oluşmaması için Enfal/41’de bahsedilen Allah'ın hakkı ile ilgili yüzde 20’lik orandan yola çıkarsak ancak o zaman ilahi murada uygun bir biçimde öşürle ilgili olarak infak yapılacak kimselerin hasat günündeki hakkını tastamam verebiliriz. Aksi halde hasat gününde infak yapılacak kimselerin hakkı ile ilgili öşür oranı vahye göre değil de, kendimizce belirlenmiş olur. Vahiy ve akıl ile asgari öşür oranı meselesini ele alma imkanı var iken asgari öşür oranını kendimize göre belirlemek doğru bir şey mi?