Seküler kültürün kaynakları Batı'da, kutsal kültürün kaynakları ise, Doğu'dadır. Son iki yüzyılda, seküler kültür kutlu kenti Paris'ten, bütün dünyaya ihraç edildi. Seküler kültürle, fizik ve metafizik dünyanın arasına aşılmaz duvarlar yükseltildi. İki dünya arasına inşa edilen duvarları yıkmada, bütün insanlığın elindeki evrensel silah şiirdir. İnsanları kutsal kültürden koparan, seküler kültürün duvarları şiirle yıkılır.Şiirden güçlü silah yoktur.
Fizik dünya bedense, metafizik dünya ruhtur. Bedenler ölür, ruhlar ölmez. Ölümlü dünyada, ölümsüz dünyanın kapılarını şairler açar. İnsanlar ölümsüzlüğün tadına şiirlerle varır. Şairler, metafizik dünyanın ışığını, fizik dünyaya yansıtan şiirleriyle, insanların ruhlarında ölümsüzlük rüzgarları estirir. Ölümsüzlüğün şiiri, hayatı yaşanır kılan güzellikte gizlidir. Güzelliğin şiirini yakalayanlar, ölümsüzlüğün tadını, herkese tattırırlar.
Osmanlı coğrafyasının hayat kaynağı Anadolu ve acılarla yoğrulmuş toprağı,Mevlana'dan, Yunus'tan Necip Fazıl'a, Sezai Karakoç'a kadar ölümsüzlüğün tadını tatmış, ölümsüz şairlerin, gönüllerinde taşıdıkları vatanları olmuştur. Onların vatanlarının üzerinden, güneş hiç batmaz.Ölümsüzlüğün vatanında ölümsüzlüğün olduğu kadar, güzelliğin de simgesi Kabe'dir.Güzel sanatların odak noktasında Kabe vardır.
Büyük Sanat Tarihçisi Titus Burckhardt, Kabe'yi, güzelliği arayan sanatçıların yollarının buluştuğu, büyük insanlık dairesinin merkezi olarak görür. Kabe insanlığın varoluşuyla yaşıt tarihiyle, gerçeğin tek ve değişmez olduğunu, bütün varlıklara evrensel bir dille anlatır. Zamanın sınırlarını aşan, insanlığa adanmış Kabe'de, bütün boyutlarıyla, hayatın gerçekleri toplanmıştır. Yaşanan ve yaşanancak hayat, birbirinden ayrılmaz bir bütündür.
Hayatı kuşatan gerçekler,gerçeğin değişmezliğinin anıtı Kabe'de, güzelliklerinin doruk noktasına ulaşır. Ölümsüzlüğün şiiri, Kabe'nin gerçeklerinin derinliklerinde gizlidir. Kabe, dünyanın insanlığın yitirdiği Cennet'e açılan kapısıdır. Ölümsüzlüğün şiirini yakalayanlar, bütün insanlığın yitirdiği Cennet'in perdelerini aralamasını bilenlerdir. Onlar, güzelliğin sınırlarını zorlayan şiirleriyle, bir daha ölmemek için, yeniden doğarlar.
Gerçeğin hiç batmayan güneşi, seküler kültürde değil, kutsal kültürde parlar. Seküler kültürü içine düştüğü bunalımdan, ölümsüzlüğün tadını tadan ve şiirleriyle bütün insanlığa taddıran şairler kurtaracaktır.Bütün insanlığın Ademoğulları olduğunun bilincine varmadan, kültürler arasındaki duvarların yıkılması mümkün değildir.İnsanların birbirinin kardeşi olduğunun bilinmesi, nükleer silahlardan çok daha önemlidir.
Bütün insanlığın, kardeş olduğu bilinci şiirle keskinleşir.
Şairler şiirleriyle, ölümsüzlüğün peşine düşerler.
Sanat şiir yoluyla, ölümsüzlüğü aramaktır.