Ancak, bu yorumların çoğu, mesleğin gerektirdiği uzmanlık ve deneyimden yoksun kişiler tarafından yapılmaktadır. Bu durum, öğretmenlerin karşılaştığı zorlukları ve mesleğin gerektirdiği sorumlulukları anlamayı zorlaştırmaktadır.
Öğretmenlik, dışarıdan göründüğü gibi kolay bir iş değildir. Aksine, son derece yüksek sorumluluk gerektiren, sabır, fedakarlık ve özveri isteyen bir meslektir. Bu işi gerçekten sevmeyen birinin yapamayacağı kadar meşakkatli, zor ve yorucudur. Öğretmenler, her gün sınıflarında farklı karakterlere sahip öğrencilerle ilgilenmekte, onların eğitim ve gelişim süreçlerini desteklemektedir. Bu süreçte, öğretmenlerin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, öğrencilerin derslere olan ilgisizliği ve disiplinsiz davranışlarıdır. Bir öğretmen için hazır ve istekli bir öğrenci grubuna ders anlatmaktan daha keyifli bir durum düşünülemez. Öğretmenleri asıl yoran mesele ders anlatmak değil, öğrencileri derse hazır hale getirmektir.
Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu ders yapmak istememekte, dinleme alışkanlığı edinmemiş ve yerinde oturmayı becerememektedir. Sürekli birbirleriyle itişip kalkışan, bağıran, hatasını kabul etmeyen ve sorumluluklarını yerine getirmek istemeyen öğrencilerle başa çıkmak, öğretmenler için büyük bir mücadele gerektirmektedir. Bu durum, öğretmenlerin motivasyonunu düşürmekte ve mesleki tükenmişlik yaşamalarına neden olmaktadır. Yıllar önce her okulda birkaç tane “zor öğrenci” olurdu. Şimdilerde ise her sınıfta en az yüzde yirmi, yüzde otuz düzeyinde “zor öğrenci” bulunuyor.
Bunun yanı sıra, ebeveynlerin sürekli müdahalesi, yönlendirmesi, bitmeyen istekleri, şikayetleri ve beklentileri de öğretmenlerin işini ayrıca zorlaştırmaktadır. Ebeveynlerin bu tutumu, öğretmenlerin mesleki bağımsızlıklarını kısıtlamakta ve onların eğitim süreçlerini etkili bir şekilde yönetmelerini engellemektedir. Ayrıca, okul yöneticilerinin ve eğitim politikası belirleyicilerinin öğretmenlik mesleği hakkında yeterli bilgiye sahip olmadan yaptıkları yorumlar ve aldıkları kararlar, öğretmenlerin iş yükünü artırmakta ve mesleki tatminlerini azaltmaktadır.
Toplum olarak, öğretmenlerin karşılaştığı bu zorlukları anlamak ve onlara gereken değeri vermek zorundayız. Öğretmenlerin itibarını yükseltmek, onlara özgürce çalışabilecekleri imkanlar sunmak ve mesleki gelişimlerini desteklemek, eğitim sistemimizin başarısı için hayati öneme sahiptir. Öğretmenlerin “iyi olma hali” en başta öğrencilerine, sonra okul ortamına ve nihayetinde ebeveynlere çok olumlu bir şekilde yansıyacaktır. Aksi takdirde, öğretmenlik mesleğine olan ilgi azalacak ve okullarımızda nitelikli öğretmen bulmak zorlaşacaktır. Nitekim son yıllarda sektör değiştiren birçok öğretmene rastlamaktayız.
Sonuç olarak, öğretmenlik mesleği, toplumun her kesiminden saygı ve destek görmesi gereken son derece hayati bir meslektir. Öğretmenlerin karşılaştığı zorlukları anlamak ve onlara gereken değeri vermek, eğitim sistemimizin başarısı için stratejik bir öneme sahiptir. Bu nedenle, tüm tarafları öğretmenlere destek olmaya, onların iyi olma hallerine katkı sunmaya ve mesleki gelişimlerini desteklemeye davet ediyorum. Bir eğitim sistemi, öğretmenlerin gücü nispetinde etkilidir. Öğretmenleriniz ne kadar güçlüyse sistem de o kadar güçlüdür. Öğretmenlerden daha ötesi yok meselenin.