Nilüfer tatlı ve durgun suların perisi

Tatlı ve durgun suların perisi, bitki dünyasının en temiz çiçeği, saflık, kalp ve zihin temizliğinin simgesi nilüfer, daimi ilgi odağı olmuştur. Herkesi kendine hayran bırakan prenses birçok efsane ve öykünün kahramanıdır.

Abone Ol

Nilüfer ile ilgili, en yaygın olan efsanenin konusu Eski Mısır’da geçer. Firavun mezarlarının vazgeçilmez çiçeği olan nilüferler o dönemde lotus çiçeği olarak biliniyordu. Kaynaklardan edinilen bilgiye göre, özellikle mavi renkli nilüfer Aşağı ve Yukarı Mısır’ın birliğini simgeliyordu. Efsaneye göre, Eski Mısır başlangıçta karanlıklar altındaydı ve Nil’de bir karmaşa vardı. Nilüfer çiçeği ortaya çıkınca, o vakte kadar karanlık olan her yer bahar ayının gelmesi ile birlikte açan nilüferlerle aydınlandı. Öğle saatlerinde etrafa yaydığı tatlı koku yeryüzüne yaşam verdi. Nilüfer de bütün yaşamın kaynağı olarak Güneş Tanrısı’nın çiçeği oldu.

Nilüfer saflığın sembolü olarak, bütün çiçekler içinde manevi açıdan en çok anlam yüklenenlerin başında gelir. Pek çok kültürde beş bin yıldan fazla süredir, çok büyük dinsel değere sahip olmuştur. Günümüzde, Budizm ve Hinduizm’de ana motif olarak önemini korumaya devam eder. İlk Budist müritler, nilüfer ile ideal insan arasında, çevre ne kadar yozlaşmış olsa da “ahlaken lekesiz” kalmanın önemi hakkındaki kavramlar arasında bağlantılar kurdular. Nilüferlerin yetişmesi, insan ruhunun maddiyatçılığının karanlık derinliklerinden deneyim sularına, oradan da aydınlanmanın ılık gün ışığına ulaşan yolculuğunu ifade etti.

Hinduizm’de, güzelliği ve dünyada maddiyata düşkünlük olmaksızın yaşanması gerektiği fikrini temsil eder. Nilüferin çiçek açması aynı zamanda manevi uyanışı ve yeniden doğuşu, kişinin kendini ilahi hakikate açma yeteneğini gösterir. Hindu dininde Yaratılış Tanrısı Brahma’nın, Vişnu’nun gemisine bağlı bir Nilüfer’den çıktığı söylenir. Hindistan’ın milli çiçeği ilan edilen lotus, bir yoga pozuna da adını vermiştir.

Uzak Doğu felsefesinin simgelerinden lotus çiçeği de bir tür nilüferdir. Uzak Doğu’da bu bitki, sonsuzluğu ve enerjinin dönüşümünü simgeler.  Nilüfer, adını Yunan Mitolojisi’nde “Nymphe” olarak bilinen su perilerinden alıyor.

Sucul bitkiler sucul ortamlarda ekosistemin dengesinin korunmasında önemli role sahiptir. Birçok canlının yuvası ve barınağıdırlar. Fotosentez yaparak, sudaki canlıların oksijenini sağlarken, organik besin maddesi de üretirler. Ortamda hastalık yapan bakterileri uzaklaştırırlar. Sucul bitkilerin, kök, gövde ve yaprakları suyun içinde, çiçekleri suyun üzerinde gelişir. Nilüfer de yapraklar da suyun üzerindeyken, çok yıllık bu otsu bitkinin toprakaltı gövdesi bulunur. Akıntısı olmayan su, göl, göletlerde yaşarlar. Tozlaşmaları böcekler aracılığı ile olur.

Bir nehir, göl yatağında belki bir havuzda, çamur, yosun içindeki köklerden can bulan, ne olursa olsun kendini temizleyen ve temiz kalan, ortam şartlarından etkilenmeden kendi özgün duruşunu koruyan, dayanma gücü yüksek nilüfer, süslenmiş, ziynetlendirilmiş, en güzel biçim ve sureti taşıyan, yaşayan, diri olan, hayrete düşüren özellikleri ile Allah’ın Müzeyyin, Musavvir, Muhyi, Latif isimlerini tecelli ediyor ve insanı tekamüle, tefekküre davet ediyor.