New York Türkevi'nde, 'Hakikat Çağrısı: 1915 Olaylarının Tarihi Gerçekleri' başlığıyla gerçekleştirilen panele tarihçiler, hukukçular, yazarlar, gazeteciler, güvenlik ve dış politika uzmanları katıldı.
Türkiye'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Büyükelçi Sedat Önal, İletişim Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Çağatay Özdemir, AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar'ın da katıldığı panel, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yüzyıllarca barış içinde yaşayan Ermeni toplumunun konumu, ayrılıkçı hareketler ve 1915 olaylarını anlatan video gösterimiyle başladı.
'ANLATININ DEĞİŞMESİ GEREKİYOR'
Konuşmacılardan askeri tarih profesörü Dr. Edward J. Erickson, içeriklerin kimler tarafından üretildiğine çok dikkat etmek gerektiğini söyledi.
Ermeni lobisinin dezenformasyonla belli bir anlatıyı kabul ettirdiğini belirten Erickson, '1915 olayları, bu anlatılardan çok farklı. Türkiye'nin yeni bir yaklaşımla anlatıyı değiştirmesi gerekiyor. Bilinmeyen gerçekleri gün yüzüne çıkarması gerekiyor.' ifadesini kullandı.
Erickson, bu dönemde inşa edilen çalışma kamplarını Ermeni lobisinin 'ölüm kampları' gibi gösterdiğini, bu kampların istihdam imkanı sağladığını, hiçbir duvar ya da muhafızın bulunmadığı kamplara insanların çalışmak için istediği gibi girip çıktığını anlattı.
Türkiye'nin bir 'bilgi savaşıyla' karşı karşıya olduğuna işaret eden Erickson, 'Türkiye'nin bir kampanyaya ihtiyacı var, askeri tarihçiler bu konuda yardımcı olabilir. Uzun vadeli hedeflerin belirlenmesi gerekiyor. Ancak gelecekte yapılacak araştırmalar mevcut literatüre yeni bilgiler katmalı.' diye konuştu.
'İKİ TARAFIN DA HİKAYESİNİN DİNLENMESİ GEREKİYOR'
Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, bu trajedi hakkında adil bir gerçek inşa edilmek isteniyorsa iki tarafın da hikayesinin dinlenmesi gerektiğini dile getirdi.
Sadece Ermeni tarafının hikayesine kulak verilmemesi gerektiğinin altını çizen Güney, Türkiye'nin Osmanlı arşivlerini açtığını ve ortak tarih komisyonu kurulmasını önerdiğini ancak Ermeni tarafının bu önerileri kabul etmediğini aktardı.
Güney, 'Tek taraftan gelen çarpıtılmış gerçekler, Türk ve Ermeni halkının daha iyi bir ortamda bir araya gelmesini engelliyor.' dedi.
Türkiye'de meydana gelen 6 Şubat depremlerinin ardından Ermenistan'ın destek teklifinde bulunduğunu ve 30 yıl sonra sınırın açıldığını anımsatan Güney, 'Burada küçük de olsa ilişkileri düzeltmek, normalleştirmek için önemli bir fırsat penceresi var. Bunu kapatmamak gerekiyor.' değerlendirmesinde bulundu.
'GERÇEKLERE DAYALI UZLAŞI ÇABALARI SİYASİ GÜNDEMLER TARAFINDAN ENGELLENİYOR'
Avukat Günay Evinch, burs alarak 1915 olaylarının tarihi perspektifi hakkında eğitim alma fırsatı olduğunu anlattı.
Ermeni lobisinin ABD'de çok taraflı bir girişim yürüttüğünü, bunlardan birinin kongre kararları olduğunu söyleyen Evinch, propagandalarını 'tanımak, tazminat ve toprak' söylemi üzerinden yürüttüklerini aktardı.
Evinch, ABD Başkanı Joe Biden yönetimine kadar başkanların 'büyük felaket' ifadesini kullandığını, Biden'ın ise 'soykırım' ifadesine yer verdiğini, Osmanlı yetkililerini sorumlu tuttuğunu anımsattı.
ABD mahkemelerinin de Ermeni lobisinin kullandığı diğer bir alan olduğuna dikkati çeken Evinch, 'Gerçeklere dayalı uzlaşı çabaları ise siyasi gündemler tarafından engelleniyor.' ifadesini kullandı.
'ABD'DE HOCALİ KATLİAMI İLE İLGİLİ TEK BİR KİTAP BASILDI'
Gazeteci ve yazar Raoul Lowery Contreras, Azerbaycan, Bakü ve Karabağ Savaşı hakkında bir yazı yazdığında saldırıya uğradığını söyledi.
Hocalı Katliamı'nda sadece Ermenilerin değil Rus ordusunun da görev aldığını dile getiren Contreras, 'Araştırmalar, gözlerimi çok daha fazlasını görmeme fırsat tanıdı. Küçük bebeklerin sırf Azerbaycanlı olduğu için öldürülmesi beni çok sinirlendiriyor.' dedi.
Contreras, Hocalı Katliamı'yla ilgili ABD'de tek bir kitap basıldığını, kendisinin de bunun yazarı olduğunu, bunun üzücü olduğunu ancak küçük adımlarla da olsa duyarlılığın bu şekilde artırılacağını kaydetti.
'GERÇEĞİ ARAŞTIRMAKTAN HİÇBİR ZAMAN VAZGEÇMEMELİYİZ'
Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi Prof. Dr. Çağrı Erhan da panele tarihçi kapasitesiyle katıldığını, iki tarafın da arşiv dokümanlarını kullanarak araştırmalarına devam etmesi gerektiğini vurguladı.
'Tarihçiler olarak gerçeği araştırmaktan hiçbir zaman vazgeçmemeliyiz' diyen Erhan, tarihin siyasi bir araç olarak kullanıldığında çarpıtılmış ve yalan belgelerin gündeme geldiğini söyledi.
Ermeni lobisinin Yahudi soykırımıyla 1915 olayları arasında paralellik kurmaya eğilimli olduğunu anımsatan Erhan, bu bağlamda sahte ve yanlış belge, hikayelere başvurulduğunu ifade etti.
Erhan, 'Tarihi, yalan yanlış belgelerle tekrar yazmaya çalışmak ve şekillendirmek uluslar arasında hoşgörüsüzlük ve husumete yol açıyor.' diye konuştu.
Bu konunun tarihçilere bırakılması gerektiğini ancak ciddi anlamda 'siyasileştirildiğini' belirten Erhan, siyasetçilerin de kendi alanlarında faaliyet göstermeye devam etmesi gerektiğine işaret etti.
'TARİH BİZİM YANIMIZDA'
Kapanış konuşmasını yapan Büyükelçi Önal da konuyu birçok tarafıyla ele alan katılımcılara teşekkürlerini iletti.
Kendisinin de bu konuyla ilgili çalışmalar yürüttüğünü bildiren Önal, 'Her alanda, Ermeni iddialarıyla mücadele etmek için çaba sarf etmeye devam etmeliyiz. Araştırma yapma ve kendimizi anlatma konusunda daha fazla adım atmalıyız. Bunu ulusal gücün tüm kesimleriyle birlikte yürütmeliyiz. Tarih bizim yanımızda, utanacağımız hiçbir şey yok.' değerlendirmesinde bulundu.
Önal, Ermeni diasporası için 1915 olaylarının 'kimliklerinin bir parçası' haline geldiğine dikkati çekerek, 'Ermenistan'ın refah içinde yaşayabilmesi için bölgesindeki ülkelerle barış inşa etmesi gerekiyor.' ifadesini kullandı.
Geleceğe odaklanarak ortak geçmişe ilişkin gerçekleri mantık çerçevesinde ele almak gerektiğine işaret eden Önal, 'Türkiye'nin ortak tarihi komisyon gibi önerileri oldu. Meseleyi tarihi perspektifiyle ele almamız gerektiğini ve Türkiye'ye hiçbir şeyin dayatılamayacağını belirtmek isterim.' dedi.
ALTUN’DAN VİDEOLU MESAJ
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, Türkevi'ndeki '1915 Olayları' paneline video mesaj gönderdi. Mevcut dönemi 'hakikat ötesi dönem' olarak nitelendiren Altun, 'Yalan ve dezenformasyon, gerçeğin ve doğrunun yerini almaktadır. Türkiye, bu dönemin tehditlerine en fazla maruz kalan ülkelerin başında gelmektedir.' dedi.
1915 Olayları'nda yaşananların Türk ve Ermeni ilişkilerini karalayıcı bir şekilde tarihsel bağlamından kopartılarak, giderek derinleşen tek yanlı bir anlatıya dönüştüğüne dikkati çeken Altun, 'Söz konusu döneme ilişkin önyargıdan uzak bilimsel yaklaşımlar yerini, dünya parlamentolarının kendi iç siyasetlerine hizmet etmek amacıyla aldıkları tek taraflı, aceleci ve üstünkörü kararlara bırakmıştır. Gerek ASALA adı altında ülkemize yönelik terör faaliyetleri ile gerekse de dezenformasyon yoluyla uluslararası kamuoyu sürekli manipüle edilerek 1915 Olayları’na ilişkin asılsız iddialar gündeme getirilmiştir.' değerlendirmesinde bulundu.
SÖZDE SOYKIRIM İFTİRASI
Altun, geçen uzun zamanın ardından Ermenistan’ın 1915 Olayları'na yönelik asılsız iddialarının Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin sağlıklı bir zemine oturmasına da engel teşkil ettiğini, 1915 Olayları'nı tarihi ve hukuki dayanaktan yoksun şekilde 'sözde soykırım' olarak tanımlama ve sunma çabasının siyasi hesaplardan beslenen bir iftiradan başka bir şey olmadığını vurguladı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Fransız Anayasa Mahkemesinin de 1915 Olayları'na ilişkin Ermeni tezlerinin siyasi girişimlerle dayatılmasını ifade özgürlüğüne aykırı addettiğini anımsatan Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
'1948 tarihli BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi hükümleriyle bağdaşmayan ve uluslararası hukuka aykırı olduğu ortaya konulan mesnetsiz iddiaları, sürekli gündeme getirmenin dünya siyasetini ve kamuoyunu ipotek altına alma amacı taşıdığı açıktır. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak, Türklerin ve Müslümanların maruz kaldığı onca katliama rağmen 1915 Olayları bağlamında yaşanan tartışmalarda hiçbir zaman acıları inkâr etmedik, acılar arasında bir hiyerarşi kurmadık. 1915’te ne olduğuna ilişkin tartışmalar, olayların üzerinden yüzyıldan fazla zaman geçmesine rağmen devam etmektedir.'
Altun, Ermeni anlatısının Ermenilerin sözde soykırıma uğradıkları iddiasına sarılarak karmaşık bir tarihsel gerçeği basite indirgemekte olduğuna ve olayların daha ayrıntılı bir şekilde anlaşılabilmesine yardım edebilecek hayati önemdeki delilleri görmezden geldiğine işaret etti.
'HUKUKİ KANIT VE TANIKLARLA ÇÖZÜM ESAS OLMALI”
İletişim Başkanı Altun, 'Tarihsel olayların yaşandıkları dönem içerisinde ele alınıp değerlendirilmesi, hukuki kanıt ve tanıklarla çözümün esas olması gerekirken siyasette, akademide ve kamuoyunda manipülasyon ve algı yönetimi ön plana çıkmaktadır. 1915 Olayları tek yanlı olarak ele alınarak siyasi emellerle Türkiye’ye karşı kullanılmaktadır.' dedi.
“Adil hafızaya” ulaşmak için Türkiye'nin ortak tarih komisyonu dahil birçok öneri getirdiğini hatırlatan Altun, ancak bu samimi gayretlerin hiçbirine ne Ermenistan’dan ne de Ermeni diasporasından olumlu bir cevap alabildiklerini aktardı.
Altun sözlerine şöyle devam etti:
'Hatta bu süreçte 'soykırım' gibi tek taraflı ve mesnetsiz iddiaların parlamentolar eliyle ülkemize dayatılmaya çalışıldığına şahit olduk. Türkiye olarak tarihi olguların, spekülasyonlar üzerinden değil, somut deliller üzerinden tartışıldığında gerçeklere ulaşılabileceğine inanıyoruz. Osmanlı İmparatorluğu’nun tüm milletlerinin büyük acılar çektiği Birinci Dünya Savaşı döneminde yaşananların bilimsel bir yaklaşımla, uluslararası hukuk ve tarih zemininde, adil bir şekilde ele alınması noktasında önemli bir zemin oluşturduğuna inanıyoruz. 1915 Olayları'nın üçüncü ülkelerin tek taraflı tasarruflarına dayalı ideolojik yaklaşımlardan muaf bir biçimde yapıcı ve dengeli bir tutumla ve diyalogla ele alınmasının her iki tarafın da yararına olacağının altını çiziyoruz. Bunun yolunun da arşiv belgelerinin konunun uzmanlarınca önyargısız ve objektif olarak incelenmesinden geçtiğini düşünüyoruz.'
Türkiye'nin gerçeklerin ortaya çıkarılması için gerekeni yapmaya hazır olduğunu vurgulayan Altun, savaş şartlarında başvurulan zorunlu yer değiştirme politikalarının 1915 dahil, gayriinsani sonuçlar doğurduğunu daha önce de Türkiye'nin açıkladığını, Ermenilerin acılarını paylaşmakta, Ermenistan’la iyi komşuluk ve karşılıklı saygı temelinde ilişkileri geliştirmeye hazır olduğunu farklı vesilelerle ifade ettiğinin altını çizdi.
Altun, ilişkileri esir alan husumetin aşılması için başta diyalog olmak üzere nasıl hareket edilmesi gerektiğinin ipuçlarını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 23 Nisan 2014 tarihli taziye mesajında görülebileceğini kaydetti.
'Sevinçleri paylaşmak, acılara ortak olmak, tarihten doğru dersleri çıkararak geleceği inşa etmek bizlerin elindedir.' diyen Altun, Türkiye'nin, bu hususta üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye devam edeceğini belirtti.
Altun, 'Biz de bu doğrultuda ülkemiz, bölgemiz ve insanlık için hakikati savunmaya, hakikati anlatmaya devam edeceğiz. Hakikatin hakim olduğu bir iletişim ortamının inşasına katkıda bulunmayı sürdüreceğiz.' ifadelerini kullandı. (İTTİFAK-AA)