Yazımıza devam edelim. Yine belirtelim ki bir araya gelince aralarında 'su sızmayan' görüntü veren ama, ayrı ayrı beni (veya başkalarını) arayıp ya da konuşup, diğerleri hakkında atan tutanları -bir süre daha- yazmayacağım. Çünkü, bu maalesef ülkemizde kötü bir gelenek;
Bir konuyu da açıklayayım. Çünkü hayatta gizli saklı bir işim olmadı, olmayacak ta! Ü niversitenin ilk çalıştayına çağrıldım, komisyonlara bölündük.Çağrılılar arasında çok iyi müzisyen olup tek bir yazısı olmayan da, unvanı olup uygulaması olmayanlar da vardı. Çoğu öğrencimiz ve arkadaşımızdı;
Bizim komisyonda, söz alan bir akademisyen, yanlış bir görüş sundu ve kendisini ; Konservatuarı; ASD,; Sanat Dalı Başk. olarak tanıttı ve diretti.Ben 'Hocam, Sanat Dalı Başk. 1999`lu yıllarda kalktı, yanlış kullanıyorsunuz, şu anda siz S.D. Başkanı değilsiniz.' dedim.O, 'olur mu, benim kartımda da/kapımda da öyle yazıyor' dedi. Ben, tekrar 'yanlış, Başkanım diye ısrar ediyorsunuz, siz beni-ben sizi tanımıyoruz, benimle bu konuları lütfen tartışmayınız' dedim ve sustum.
Sonra, ana toplantıya geçtik. Misafirler arasında MEB TTK Başkanı`da vardı. Çalıştay yanlış yürüyordu. 'Kim konuşmak istiyor' diye soruluyordu ki komisyon başkanları raporları sunmalıydı. Çıkan arkadaşlar 'kendilerini methetti, neler yaptıklarını anlattı.' Bir süre sonra TTK Başkanı söz aldı Arkadaşlar.Siz değerlisiniz ki, çağrılmışsınız. Hep kendinizi övüyorsunuz, lütfen ana konuya yönelin' dedi ve bana göre 'çalıştay sona erdi.' Dolayısıyla, kurulda hiçsöz almadım.
Neden yazdım? Sn.Parlak, telefonda ' bunları niye yazıyorsun hocam, bir telefon kadar yakınız v.b.'diye sitem ederken şunu söylemişti 'Hocam sizi çalıştaya da davet ettik, ama siz hiçkonuşmadınız!..'
Evet, 'çalıştay gibi düzenlenmeyen, çağrılıların özel seçilmediği toplantılarda' duruma bakarım, 'iyi gitmeyen işler varsa' susar not alırım ve yazarım ki köşemden okunabilsin; Beni tanıyan bilir, az ve öz konuşurum. Bir işin doğru yapılması taraftarıyım, müzik/sanat kurumlarımız nadidedir..
Kutsal kitabımız Kur`an-ı Kerim`de 'bir işi bitirince hemen ötekine yönelmemiz' emrediliyor. Biz de ülkemize,milletimize ve kültür-sanat-eğitim alanına 41 yıldır yaptığımız hizmetlere bakarak asla 'tamam' demiyor, kurumsal düşünüyoruz..
Aylar önce yazmışız, ama değişim olmuyor
Sempozyum, panel, çalıştay`ın farkını bilmeyen akademisyen mi olur?!.(1)(2)
Kurultay, sempozyum,kongre,panel nedir?
Çalıştay sonrası üniversiteyi gezdik devasa binaları, otel ve müze için yerleri,büyük bir konser salonu var. İçtasarımları çok eksikti. Zannediyorum 40`ı % tamam denilmişti. Bunlar hızla tamamlanacak dendi, şu anda ne kadarı bitti bilmiyorum. Ancak, otelin ve konser salonunun üniversiteye gelir getirecek mekanlar olduğunu, ilçeye ve Ankara kültür/sanatına önemli katkılar sunacağına inanıyor,bunu şans olarak görüyorum.
Sn.Parlak ile,Külliye`deki 'Neşet Ertaş`ı Anma' konserinde de anlaşamadık. Aslında,temelde anlaştık ta yazmam sorun oldu 'haklısın, ama bana bırakmıyorlar, istek çok oluyor' demişti. Ben de, 'yazımı al makamlara göster, bakın çok eleştiri alıyorum' de demiştim. Konserin şefliğini yapan Sn.Sağer bile 'doğru yazmışsın, ben bile orda gördüm katılanları' demişti.Kısaca gerçekler değişmez;
Yazımın başlığı şuydu: 'Külliye`deki Neşet Ertaş etkinliğinde, sahne sanatı kuralları uygulandı mı?'
Ü niversite ilk olduğu için, müzik akademisyenlerinin gözü MGÜ `nün üstünde. Kimi akademik kadroya girmek istiyor, kimi çalışmaları yakından takip ediyor. Anladığım şu, müzik alanı mensupları ilk olan üniversitenin örnek ve başarılı olmasını istiyor ve bekliyor.
O nedenle eleştirileri iyi tarafından görmek başarıyı getirecektir.
Bir kez daha belirtiyorum ki 'Canbaz olmayan,sosyal ilişkileri yüksek, Y.Dili hakkıyla geçmiş,unvanını hakkıyla almış, işini iyi yapan, dalga geçmeyen, üreten tüm müzik akademisyenlerini gönülden seviyor ve destekliyorum. (25.06.2020)
Kızmak yok!
Akademik eleştirilere, sağlıklı ve olgun bakış istiyoruz!..
Görevler bittiğinde birlikte aynı odalarda oturacağız ve yüz yüze bakacağız;
e-posta: goktanay57@gmail.com
Göktan Ay (twitter) @369055