Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi hocamızla gerçekleştirdiğimiz mülakatın ikinci bölümünün öznesinde Amasya Bimarhanesi, mû sikî ve makamlarla tedavi var.
Osmanlı asırlarında müzikle tedavi merkezleri içinde Amasya Bimarhanesi ilkler arasında yer alıyor. Bimarhanede Osmanlı döneminde ne tür hizmetler verilmekteydi?
Amasya Bimarhanesi, 1308 yılında İlhanlılar dönemimde, Yıldız Hatun tarafından yaptırılmış ve tarihte akıl ve ruh hastalarının su ve müzik sesi ile tedavi edildiği birkaçmerkezden biridir. Kuruluş amacı doğrudan bir tıp merkezi olan Bimarhane`nin, Fatih döneminde başhekimlik yapan Sabuncuoğlu Şerefeddin sayesinde cerrahi müdahalelerin yapıldığı bir önemi haizdir. Tarihi mekân, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Amasya Belediyesi`ne tahsis edilmiş ve daha önceden Belediye Konservatuarı olarak 11 yılı aşkın kullanılan bu önemli yapı inşa amacına uygun AMASYA SABUNCUOĞLU TIP VE CERRAHİ TARİHİ MÜ ZESİ olarak düzenlenmesi yoluna gidilmiştir.
Müzeye, Darüşşifa`da 14 yıl başhekimlik yapan ve yaşadığı dönemde, hem de günümüz tıp ve ilim tarihi çevrelerinde haklı bir şöhreti ve yeri olan Amasyalı hekim ve cerrah Şerefeddin Sabuncuğlu`nun adının verilmesiyle hem onun anısı yaşatılmak istenmiş hem de kentimizin insanlık tarihine yaptığı katkılara vurgu yapılmıştır.
Bimarhane, Amasya Darüşşifası Anadolu için nasıl bir önemi haizdir?
Evvelemirde Amasya Darüşşifası bünyesinde ilkleri de barındıran 703 yıllık tarihi bir mekândır.
Anadolu da akıl hastalarının müzikle tedavi edildiği ilk Anadolu hastanedir. Kronolojik olarak üçüncü sıradadır. (1308/1309)
Osmanlı İmparatorluğu`ndaki ilk mû sikî grubu (orkestrası) burada kurulmuştur.
Osmanlı`nın ilk cerrahı Şerefeddin Sabuncuoğlu burada eğitim görmüş ve akabinde hekim olarak görev yapmıştır. (15.y.y.)
Anadolu`da ilk cerrahi operasyonları ve başarılı dağlama tekniği uygulamaları Şerefeddin Sabuncuoğlu tarafından yine bu tarihi binada gerçekleştirilmiştir.
Türk İslâm Edebiyatı`nın ilk resimli cerrahi tıp kitabı olan Cerrahiyyetül Haniyye-1465 Şerefeddin Sabuncuoğlu tarafından burada kaleme alınmıştır
Sizin de hizmetlerinizin sebkat ettiği Bimarhane`nin restorasyon süreçlerine değinir misiniz?
Aslında çocukluğumuzda içler acısı bir mezbelelik konumunda olan Bimarhane 1980`lerde restorasyona tabi tutulmuştur. Gerçekte restorasyondan ziyade tarihi eser cinayeti de diyebileceğimiz bu işlemden dolayı pek çok eser hasar görmüştür. Bu işlemin tek sevindirici yönü, Bimarhane`nin çöplük olmaktan kurtulması ve gerçek hüviyetine dönüşün ilk adımının atılmasıdır. Zira 1980`li yıllarda Amasya Mû sikî Cemiyeti`nin devamı olan Belediye Konservatuarı 1996 senesinde Amasya Bimarhanesi`nde eğitime başlamıştır. Amasya Belediyesi`nin gayretleri ve desteğiyle restorasyon süreçleri tamamlanan Bimarhane, günümüzde aslına en uygun bir şekilde müzikle tedavi ve tıp tarihi müzesi olarak hizmet vermektedir.
Günümüzde müze olarak işlev görmekte olan mekân size lisan-ı haliyle günümüz insanlarına neler anlatıyor?
Çocukluğumuzda arkadaşlarımı korkutan, lakin benim için gizemli bir mekân olan Bimarhane, hâlen benim için aynı gizemini korumaktadır.
Nasıl bir gizemden söz ediyorsunuz?
Kapısından her baktığımda her an Şerefeddin Sabuncuoğlu veya bir yardımcı hekim çıkacak gibidir. Kapıdan içeri girerim, tüm benliğimi kaplayan bir huzur, âfiyet içerisinde bir kenara ilişirim. Birazdan kulaklarıma taşlara nakşolmuş mû sikî icrası gelmeye başlar. Huzur arttıkça mû sikî nin sesi de artar. Bu mû sikî sizi Bimarhane`ye hem rabt eder hem mâl eder. Bu bağlılık ve aidiyetin sevinciyle kaplanan dimağınız saflaşmaya ve kalbiniz aydınlanmaya başlar. Aslında Bimarhane`nin &ndash biiznillah- şifa verme ameliyesi devam etmektedir bilene, görene, hissedene, işitene;
Bimarhane aşina gönüllerin buluşma yeridir;
Bimarhane bu anlamda aslında aşina gönüllerin de buluşma yeridir. Muhabbetin çayla demlendiği ve ikram edildiği bir adrestir.
Mû sikî makamları burçlarla teşrik-i mesai içinde... Burçların makamlarına ve burçlara göre müzik ile tedaviye dair neler söylemek istersiniz?
Filozofların müzik, tıp ve astronomi çerçevesinde ele aldıkları müzikle tedâvi konusu, mutasavvıfların 'müziğin marifet sahipleri için rû hun gıdâsı olduğu ve kişinin olgunlaşmasına katkısı bulunduğu' şeklindeki düşünceleriyle birlikte İslâm dünyasında daha da güçkazanmıştır. Bu düşünce çerçevesinde başta Mevlevî lik olmak üzere diğer birçok tasavvuf ekolü müziği kullanmış ve içlerinden, pek çok değerli müzisyen yetişmiştir.
Gevrekzâde vücutta oluşan hastalıkların, 'azâ-yı reî se' diye isimlendirilen 'hayvânî ruh, nefsânî ruh ve tabii ruh'ların tabiatlarının bir şekilde bozulmasından kaynaklandığı görüşündedir. Önceki âlimler bu şekilde oluşan rahatsızlıklara 'rû hânî hastalıklar' demişler bu hastalıkları başta mû sikî ve makamları olmak üzere yine rû hânî ilaçlarla tedâvi etmeye çalışmışlardır. Zira onlara göre mû sikî nin hoş nağmeleri ve melodileri, kendi özelliklerine yakın ve uygun olan tabiatlara sahip kimseleri ferahlatmakta ve sıhhatlerini korumaktadır.
İbn Sî nâ 'besinlerin sindiriminin esas ürününü teşkil eden bir sıvı cevher' olarak tarifini verdiği 'hılt'ın birinci derecedeki sıvıları olarak 'kan, balgam, kara safra ve sarı safra' hıltlarını saymaktadır. Bu sıvılar emilmeğe müsait olup dokuların tam olarak şekillenmelerini sağlamaktadır. Aynı zamanda eskiyen ya da yırtılan vücut kısımlarını tamir eder. Ona göre kan, mizaçta sıcak ve nemli, normal veya anormaldir. Balgamın mizacı soğuk ve nemlidir normal veya anormal olabilir. Safralar çeşitli mizaçları bünyelerinde bulundurmaktadır. İşte bu sıvıların mizaçları ve halleri, kişinin de mizacını ve halini etkilemektedir.
İnsan vücudunun kan (kalpte), balgam (beyinde), kara safra (dalakta) ve sarı safra (karaciğerde) olmak üzere dört hılttan (humor) oluştuğu bunların uygun bileşimi ve düzenli hareketlerinin vücut sağlığını gösterdiği şeklinde ifade edilebilecek olan 'pneumatic' nazariyenin, XVIII. yy.`da İslâm tıbbında da hüküm sürdüğünü ve Gevrekzâde`nin müzikle tedâvi konusundaki görüşlerini bu nazariye üzerine bina ettiğini söylemek mümkündür. Buna göre 'pneuma' (ciğer), solunum faaliyeti ile varlık ruhundan alınan ve hayat veren unsurdur ki bu, vücutta ruhu meydana getirir. Solunan hava ile sürekli yenilenen pneuma, karaciğer ve böbrek vanalarına ulaştığında 'tabii ruh' kalpte, pneuma ile kandaki tabii ruhun karışmasıyla 'hayâtî ruh' pneuma, beyin ve sinirlerle temas ettiğinde ise 'hayvânî ruh' oluşmaktadır. Bu üçfizyolojik kuvvet, vücudun bütün fonksiyonlarının esasını teşkil etmektedir.
Bilhassa kişiyi burç, milliyet, ten rengi, meslek ve vakitler açısından farklı şekillerde etkileyen makamlar insan bedeninde aslında bu hılt dediğimiz sıvılara tesir etmekte ve fayda vermektedir.
Her bir makamın farklı bir frekans gücü vardır
Her bir makam, farklı frekans gücüne sahiptir dolayısıyla farklı tesir güçleri vardır. Makamların tedavi ettiği hastalıklar kaynaklarımıza göre şunlardır:
Râst makamı felce iyi gelir.
Irâk makamı ateşli hastalıklara, sersâm (sersem, insana sersemlik veren bir hastalık), mâşerâ (yüzün ve göz kapaklarının şişmesi, bir sıcak verem) ve hafakāna (çarpıntı) faydası vardır.
Isfahân makamı bârid (soğuk, soğukluk) ve yâbislikten (kuru, kuruluk) kaynaklanan hastalıklara iyi geldiği gibi zekâ, akıl, hatırlama ve düşünme (yoğunlaşma, odaklanma) gücünü artırır.
Zî refkend makamı bedende görülen lâkve (ağız çarpılması, ağız felci), fâlic (nısf‑ı nüzû l yarım felç, vücudun yarısına inen inme), sırt ağrısı, mafsal (eklem) ağrıları ve kulunçhastalıklarını tedâvi eder.
Rehâvî makamı her türlü baş ağrısına faydalı olup, hafakânı (kalp çarpıntısı) engeller, lâkve, felçve balgam ve kanla ilgili hastalıkları bedenden söker atar.
Büzürg makamının mağs (bağırsak ağrısı), kulunçve vücutta görülen ciddi hastalıklara faydası olup zihni berraklaştırır, doğru düşünmeyi (zihni toparlamayı) sağlar, sevdâ (aşrı sevgiden doğan bir çeşit hastalık) ve çeşitli korkularla ilgili rahatsızlıklara büyük faydaları olur.
Zengû le makamı kalple ilgili hastalıklara iyi gelir, sersâm, ciğerler ve mide ile ilgili rahatsızlıklara faydalıdır, tüm bunların yanı sıra kalbe ferahlık ve huzur verir.
Hicâz makamı bevletme (idrara çıkma) zorluğuna, vücutta görülen tehlikeli ağrı ve sancılara iyi gelmesinin yanında şehevî (cinsel) gücü harekete geçirir.
Bû selik makamı kulunçhastalığına, kalça kemiği ağrısına, başağrısı ve kanla ilgili rahatsızlıklara faydalıdır.
Uşşâk makamı nikris (gut) hastalığına, uykusuzluk ve ayak ağrılarını tedâvide oldukça faydalı olup insanı rahatlatır.
Hüseynî makamı kalp ve ciğerde oluşan iltihaplara, mide rahatsızlıklarına, sıtmalı ve hummâlı hastalıklarının ateşini söndürmeye faydalıdır.
Nevâ makamı ırku`n-nesâ (uyluk başından tırnağa kadar varan bir damar, siyatik) ağrısına, kalça kemiği ağrısına iyi geldiği gibi, insanı bozuk düşüncelerden uzaklaştırır ve zihnin hatırlama gücünü artırır.
Oldukça faydalı bilgiler verdiniz. Bu hususta bir kitabınız da mevcut. Daha detaylı bilgilere okuyucularımız nasıl ulaşabilir?
Daha detaylı bilgiler için kitabıma müracaat edilebilir. Ahmet Hakkı Turabi, Gevrekzade Müzikle Tedavi ve Amasya Bimarhane Örneği, Amasya Belediyesi Kültür Yayınları, Amasya 2015.
Şifanağme için de bir paragraf açalım dilerseniz. Şifanağme`nin serencamını özetler misiniz?
Tıp Tarihi ve Müzikle Tedavi Müzesi haline gelmesiyle birlikte ziyaretçilerin sayısı artmaya ve müzikle tedavi konusu ilgi çekmeye başladı. Tabiidir ki müzede müzikle tedaviyi görsel malzemeyle anlatıyorsunuz, hazırladığımız kiosklar aracılığıyla ziyaretçilere ilgili makam müziklerini dinletiyorsunuz. Ne var ki ziyaretçiler bu müzikleri evlerinde, araçlarında, işyerlerinde de dinlemek istediklerini ve nasıl temin edeceklerini sormaya başladıklarında bunun bir ihtiyaçolduğunu gördük. Ve kolları sıvadık. Projemizin adını Sn. Ahmet Ildız 'Şifânağme' olarak belirledi. 4 albüm olarak düşündük. Her albümde 12 tane farklı makamda saz eseri icra etmeye karar verdik. Başak Harmancı ve Erhan Özden ile binlerce saz eserlerini tarayarak tespit ettiğimiz eserleri icra ettik. 1. burçlara göre, 2. vakitlere göre, 3. meslek-ten rengi ve milliyete göre, 4. hastalıklara göre farklı makamlarda toplam 48 saz eseri icra ettik. Aynı zamanda albüm içerisine koyduğumuz kitapçıklarda müzikle tedavi hakkında bilgiler verdik. Bu albümler Amasya Belediyesi Kültür Yayınları`ndan çıktı. Milyonlara ulaşan dinlenme sayısıyla rekora kırmaya ve hizmet etmeye devam ediyor.
Seyyid Mî r Hamza Nigarî Hazretleri`nin aziz hatırasına tazimlerimizi arz ederek Nigâri İlahiler`e de değinelim...
Her beldenin yerüstünde sahipleri olduğu gibi yer altında da sahipleri vardır. İnandığım şudur ki o beldenin gerçek mimarları -tabirimi hoşgörün- işte bu 'yer altı zenginlikleridir', yani manevi mimarlarıdır. Seyyid Mî r Hamza Nigârî Hazretleri de Amasya`nın en önemli manevi mimarlarından sadece biridir.
Seyyid Mir Nigârî Hazretleri Amasyalıları tenvir etmeye devam ediyor
İlmiyle, nesebiyle, maneviyatıyla berhayat iken Ü mmet-i Muhammed`e pek çok hizmeti olmuştur. Bugün şehrin tam da merkezinde şehri ve insanı tenvir etmeye devam etmektedir.
Nice ağlamayım etmeyim feryâd;
Çocukluğumuzdan beridir severek okuduğumuz 'Nice ağlamayım etmeyim feryâd' ilahisiyle gönüllere nakşolmuş bir Allah dostudur. 2010 yılında Amasya Belediye Başkanlığı`na sunduğumuz ve kabul gören Nigârî İlahiler albüm çalışmasına başladığımızda 'acaba hangi eserlerini albümde seslendirelim' diye düşünürken bir baktık ki hazretin meşhur ilahisinden başka bir manzumesine yapılan bir beste olmadığını tespit ettik. Bu bizi ziyadesiyle şaşırttı ve üzdü doğal olarak. Koskoca bir divanı olan ve bu kadar önemli bir hazretin yüzlerce şiirine yapılan ikinci bir beste dahi yoktu. Amasya Belediyesi Başkan Yardımcısı, aziz kardeşim Osman Akbaş ile hâlisâne duygularla beste niyetiyle çıktığımız yolda hazretin de himmetiyle 23 eser lütfedildi.
2011 yılında aynı adla iki cd`den oluşan ve tamamını Amasyalı sanatçıların seslendirdiği bir albüm çalışması ortaya çıktı. Amasya Belediyesi de yayınladı. Bugün radyolarda ve sosyal medyada artık bu albüm sayesinde hazreti Nigârî `nin nutk-i şerifleri dinlenilmektedir. 2017 yılında ise sonradan haberdar olduğumuz Sn. Doç. Dr. Fatih Koca, Mehmet Kemiksiz ve Cumhur Enes Ergür`ün besteleriyle sayı daha da arttı. Tekrar bir albüm yapamamakla birlikte Nigari İlahiler adıyla bir kitap çalışması tarafımızdan yapıldı ve belediyemiz yayınları arasında kisve-i tab`a büründü. Bu kitapta hazretin kısa hayatı, divanındaki müzikal unsurlar ve yapılan tüm bestelerin notalarını bulabilirsiniz efendim.
Eyvallah efendim. Son olarak zatıâlinizin ilave etmek istediği hususlar nelerdir?
Röportajımız boyunca Amasya ve mû sikî üzerine konuştuk. Ne var ki şunun altını önemle çizmek gerekir ki 'marifet iltifata tabiidir, müşterisi olmayan meta zayidir' fehvasınca eğer Amasya halkı bu yüce sanata iltifat etmemiş olsaydı, mû sikî nin Amasya serüveni kısa sürerdi.
Dönemin ehl-i irfan Başkan Yardımcısı Osman Akbaş`a teşekkür ediyorum`
Diğer yandan dönemin Belediye Başkan Yardımcısı, kültür, irfan, mû sikî ve dava adamı Sn. Osman Akbaş`ı ve ekibini büyük bir minnet ve teşekkürle anmak isterim. Zira düzenledikleri Altın Elma Beste-şiir-karikatür-fotoğraf yarışmalarıyla, açtıkları müzelerle, bilhassa gerçekleştirdikleri kültür yayınlarıyla Amasya tarihine isimlerini altın harflerle yazdırmışlardır. Bununla birlikte oldukça mahviyetkâr, fedakâr ve yüce gönüllü bir mû sikî şinâst Osman Akbaş.
İlginiz için teşekkür ediyorum.
Ben de fakire iltifatınızdan dolayı sizlere ve bu röportajı okuma zahmeti gösteren okuyucularımıza teşekkür ederim.