Mütefekkir Abdurrahman Dilipak “Anayasa mı dediniz!” başlığıyla kaleme aldığı yazısında Kudüs’e işaret ederken Filistin’in yönetimine dair eleştirilerde bulundu. İşte Dilipak’ın söz konusu yazısındaki ifadeleri:
Gazze'yi unutmuyoruz. Müslümanların gündeminde Mescid-i Aksa ve Kudüs hiç düşmeyecek. Gazze konusu, sadece bir halk ve coğrafya meselesi değildir. Gerek Gazze halkı ve gerekse Hamas direnişinin usul esası Mescid-i Aksa ve Kudüs’tür. Filistin sorunu bundan sonra gelir. Ve bu sorun Dahlan ya da Abbas eliyle, fikriyle çözülmez. Mescid-i Aksa ve Kudüs İslam ümmetinin ortak meselesidir. Bu mesela başkenti Kudüs olan laik bir Filistin ile de çözülmez. Çözülemez.
Bu gün ayrıca ülkemizdeki Anayasa tartışmaları konusunda da bazı şeyler söylemek istiyorum. Bu Anayasa tartışması sanırım sadra şifa olmayacak. Bu akılla ve bu gidişler, kaş yapayım derken, göz çıkartacaklar. Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olacaklar. Yargı tartışmalı bir hal aldı, yasa da öyle, sıra Anayasa tartışmasına geldi.
Anayasa konusunda başımız hep ağrını. Tek partinin tek adam anayasasından sonra hep darbe anayasaları ile yönetildik ve anayasanın başlangıç bölümü, cumhuriyetin nitelikleri başlığı altında, hep o tek parti zihniyetinin omurgasını aynen korudu. O da yetmedi, ayrıca Milletvekilleri ve Cumhurbaşkanının yemin töreninde anayasaya bağlılık yetmedi, Atatürk ilke ve ilkelerine bağlılık yemini ettirildi.
Yemin metni şöyle: “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim.” Bu yeminin benzerini diğer memurlara ve yargıçlara da yaptırıyorlar. Okullarda tüm öğrencilere “andımız” okutturuluyordu. Bu yemini yapan yargıç, Mustafa Kemal ve Kemalizm’le ilgili bir davada tarafsız bir şekilde karar verebilir mi?
Böyle bir anayasa olacağına, hiç anayasamız olmasın daha iyi.. İngiltere, Demokrasi ve Hukuk devleti konusunda hep örnek gösterilir. Orada Anayasa yok. Hani bizimkiler “Laiklik olmadan Cumhuriyet, Cumhuriyet olmadan Demokrasi, Demokrasi olmadan hiçbir şey olmaz” diyorlar ya. Kimine “Laik olmadan insan bile olunmaz” onlara göre. İngiltere’de Cumhuriyet yok Monarşi var. Devletin resmi dini, Angilikanizm. Kendi yerli, milli, dini mezhepleri ve kiliseleri var. Hollanda Kalvinist, Almanya Luhheryen, ABD Evengelik, Yunanistan Ortodoks..
100 yıl oldu, doğru düzgün bir Anayasa yapamadık. Yasa da yapamadık. Yönetmelik de yapamadık. Bir yasa dili de oluşturamadık. Ödünç kavram ve kurumlarla ancak bu kadar oluyor demek ki!
Bugünkü “yamalıbohça anayasası”na yeni bir yama daha yapılmak isteniyor. “Yamalıbohça siyaseti”, “yamalı bohça koalisyonu”, “yamalı bohça diplomasisi” ile, “yamalı bohça ve tercüme et, kopyala-yapıştır”la yasa yaparsanız sonuç bu olur. Bu iş Nasreddin Hocanın “kar helvası”na benzedi. Nasreddin Hoca da, “ben yaptım ama ben de beğenmedim” dediği işe benzer, Binali Yıldırımın en beğenmediği proje olarak “15 Temmuz Projesi” gibi.
Anayasa değişikliği şimdilik, Cumhurbaşkanlığı seçiminde 50+1 şartı yerine, tek turda, en çok oyu alan adayın seçilmesi esasına dayanıyor. Çünkü artık böyle bir çoğunluğun ilk turda sağlanması mümkün değil. 10 parti seçime girince, sonuçta %30’la bile Cumhurbaşkanı seçilebilecek. O zaman ciddi bir meşruiyet tartışması yaşanacak. Başkanlık sisteminde bir revizyona gidilebilir. Müsteşarlık geri getirilebilir. Bakarsınız referanduma gidilecekse buna bir de AF konusu eklenebilir. Tabi bu yeni anayasada Anayasa Mahkemesinin durumu da yeniden gözden geçirilecektir. Hatta Anayasa Mahkemesinin kaldırılması bile gündeme gelebilir. Seçim partisi, siyasi partiler yasası ile ilgili de sorunlar var.. Bu konu, kendisi sorunlu, kendi sorun üreten bir sistem nasıl sorun çözer. Yasama, yürütme ve yargı, bu anlamda kendisi himmete muhtaç bir dede, nerde ki, gayrıya himmet ede.
Bakın, Amerikan Anayasası, el yazısı ve imzaları ile birlikte şu dört A4 sayfasından ibaret. Bizim Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve görevleri maddesi, Amerikan Anayasasından daha uzun. Başlangıç, yemin gibi, Tek Parti ve Mustafa Kemal’le ilgili yasalar da Amerikan anayasası kadar nerede ise.. Sondaki ise, “Kars İslam Cumhuriyeti” anayasası.
Tek sayfalık Virjinya insan hakları bildirgesinin resmi ve metninin de şuradan ulaşabilirsiniz: https://hukukbook.com/virginia-insan-haklari-bildirgesi/ Ya işte böyle.
Bizim mevcut anayasada Anayasa Mahkemesi değişiklik ve dipnotları ile 5 sayfa tutuyor. Başlangıç, değiştirilemeyen, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen hükümler 2 sayfa tutuyor. Merak ediyorum, AK Parti ve CHP, ve diğer partiler, bağlılık beyanında bulundukları “Uluslararası sistem”in dayattığı GlobalReset’e, egemenlik devrini nasıl yapacaklar. Ya hu, adamların planına göre, Tek devlet olacağına göre, ne yasama, ne yürütme, ne yargı kalıyor. Ne din, ne ahlak, ne hukuk, ne de aile kalıyor. “TransHumanizm” projesin de İnsan yok. Human 2, GENDER diye tanımlanan bir GENOM. Nesnelerarası arası iletişimin NESNEsi olarak tanımlanan BİREY din, ahlak ve gelenekten, hatta biyolojik cinsiyetten bağımsız bir varlık!
Yeni anayasa yapacaksınız, devletin resmi ideolojisi olmaz. Herhangi bir ırka üstünlük veya imtiyaz tanınamaz. Laiklikten nasıl kurtulacağız bilmem. Türkiye’de Diyanet laik devletin kontrolünde, Dini vakıflar da öyle. Bu da bir garabet. Anayasal statüde özerk bir diyanet gerekir. Ayrıcalıklı siyasi parti olmaz. Eşit yurttaşlık olan bir ülkede ayrıcalıklı bir kişilik de olmaz. Mustafa Kemal vasiyet etti diye, Hilafet bütçesindeki paralar, Haram olan bir RİBA kuruluşuna sermaye yapılıp, yönetimi bir LAİK olduğunu iddia eden, Laikçi bir partinin yönetimine verilemez! Bu ne din’e, ne ahlak’a, ne hukuk’a, ne akıl’a ve ne de vijdan’a uyan bir durumdur. Bu Laiklik ilkesine de uymaz. Akla, mantığa, bilime uymayan bir şeyi nasıl hukuka uydurabilirsiniz ki. Bu durum Anayasanın da Anayasal düzenin de ayıbıdır. Defosu’dur.
Ya hu “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen yasa” olur mu? Bir insanı yücelteceğiz diye, bütün bir millet, geleceğe dönük olarak bir fikrin esiri yapılarak bu anayasa hükmü haline getirilebilir mi? Bir toplumun geleceği ipotek altına alınıp, zaman dondurulabilir mi? Bu anayasa hukukuna, kanunların, anaya ve yasaların varlık ve meşruiyetine aykırı bir durumdur.
Ufak siyasi hesaplarla, günü kurtarmak, kendi geleceğini garantiye almak gibi ucuz, basit, aşağılık hesaplar uğruna dilerim hukukun temel ilkeleri birileri tarafından ayaklar altına alınmaz ve parlamenterler de partizanlık uğruna, parti taassubu ve yine aynı şekilde küçük kişisel hesaplar uğruna doğru şeyleri engelleyip, yanlışları koruma yönünde bir tercihde bulunmaz, irade ve görüş beyan etmezler. Ve yine umarım eğer bu iş milletin önüne gelecekse, oy kullanacak olanlar da aynı şekilde davranırlar.
Dilerim dipnot ve değişiklik metinleri ile 75 sayfayı bulan mevcut anayasanın 3’te 2’si iptal edilir, şimdilik 25 sayfayla iktifa edilir. Zaten 19.YY sonunda, savaş yıllarında, Komünizm, Faşizm ve Kapitalizm’in gölgesinde şekillenen ithal kavram ve kurumlarla 21.YY açıklamak mümkün değil. Bakın, hukuka uygun olmayan yasa suç aletidir. Bir ülkede ne kadar çok yasa varsa, o ülkede özgürlükler o kadar azdır ve o ülkede rüşvet, torpil, yolsuzluk o kadar çoktur.
Niye temel yasalar konusunda nitelikli çoğunluk, üçte iki çoğunluk aramıyorsunuz. Neden olması gerekenlerden çok, olmaması gerekenlere odaklanmıyorsunuz? Neden yeni bir hukuk dili oluşturmuyorsunuz. Sahi, madem anayasa konusunu konuşuyorsunuz, 600 milletvekili çok, Bir de senato kurun, çift meclis olsun, 300 Milletvekili, 200 senatörle de olur bu iş. Yerel yönetimlerdeki meclislerin yetkisini artırın. Merkezi hükümetin. Yükünü hafifletin. Polisi de yerel polis, ülke polisi diye ayırın. Tretoryal afet yönetim birimleri oluşturun.
Sanırım Anayasa yapma iradesine sahip insanların önce ilmen, ahlaken, aklen bir arınması gerekir. Öfkeyle ve korkuyla anayasa yapılmaz. Umutla ve cesaretle, yüzünü Hakka ve halka dönerek, güzel söz ve hikmetle gerçeklerin basamağından Hakikat’e yükselerek, vekalet, emanet, ehliyet temelinde, istişare ve şura ile, bilenlere danışarak ve halkla konuşarak bir yasa yapılır. Buna uygun davranmayanlar topluma İlahlık (Topluma hüküm dayatmak) ve Rablik (Toplumu terbiye etmek) taslamış olurlar. Allah’ın gazabı onlaradır. Allah, din ve devlet büyüklerini, kendinden başka hiç kimseyi İlah ve Rab edinmemizi, yalnız kendine kul olmamızı emreder. Selam ve dua ile.