Orhan Pamuk`un çok sevdiğim romanı 'Kafamda Bir Tuhaflık`ta anlattığı ve gündelik hayatımızda sıklıkla tesadüf edebileceğimiz bir karakteri var Bozacı Mevlüt; Babasıyla birlikte İstanbul`a çalışmaya gelen Bozacı Mevlüt`ün yoğurtçulukla başlayıp, bozacılıkla devam ettiği ve sonrasında maaşlı işleri tercih ettiği kariyer öyküsünü gözden geçirdiğimde bu topraklara dair ciddi dersler çıkarma imkanı buluyorum.
Mecidiyeköy`de liseye devam ederken farklı sosyal sınıflardan gelen arkadaşlarıyla büyük hayaller kuran Mevlüt, yaşamının olgunluk döneminde Kültepe`de kentsel dönüşümden iki daireye sahip olur. Ölen karısının kardeşiyle yaptığı ikinci evliliğinin bir kazancıdır ikinci daire; İlk eşinin vasat zekası ve çok gelişmemiş muhakeme yeteneği uzaktan akrabası olan müteahhit ile daire pazarlığında hiçişine yaramayacaktı.
Oysa ki, ikinci eşinin stratejik planlaması ve bunu çok ustaca uygulamaya geçirmesi Bozacı Mevlüt`e bir daire kazandırdı. Hayatta sahip olduğu tek maddi servetinin yarısı, hiçbir emek harcamadan sadece 'tıkaç'lık yaptığı için elde edilmişti. Babasının hazine arazisine yaptığı tek katlı gecekondunun karşılığında asansörlü site apartmanından tek daireye çoktan razıydı. Akraba çevresinin, hemşehri derneğinin tüm kulisine rağmen ticari zekası yüksek bir tacir gibi davranmış ve kentsel dönüşüm projesinin son imzasını kendisi atmıştı.
Konyalı köylüleri Boynueğri`nin iki kızıyla da evlenerek hayattaki tek sıra dışı eylemine imza atan Mevlüt`ün roman boyunca zeka ve değerlerle imtihanına tanıklık ediyoruz. İlk gençliğinde yazdığı aşk mektubunun küçük kardeşe değil de büyük kardeşe verilmesiyle başlayan muhteşem yanılgının izlerini hayatı boyunca takip etmek zorunda kalan Mevlüt, kendisiyle dahi yüzleşmekten çekindiği bu hata sayesinde çok başka bir hayat sürüyor.
Daha beceriksiz, daha namuslu, daha mütevazı, daha hedonist bir adam olan Mevlüt`ün Tanrı ile ilişkileri de çevresindekilere göre daha gevşek bir bağa sahip. Hiçbir zaman bacanağı kadar pervasız bir fırsatçı olamamış, hatta onun kurnaz menfaatçiliğinin sonucu olan rüşvetçiliğini de kabullenememiştir. Hayatın her alanına dair değerleri de tam olarak belirginleşmeyen Mevlüt`ü siyasi fikirlerinden dini inançlarına, ahlaki değerlerinden ticari girişimciliğine kadar vasatlığın ışıltılı bir örneği olarak görebiliriz.
İçdünyasındaki fırtınaları, zaafları, hayalleri, utançları hep saklıdır. Tam anlamıyla 'silik' bir şahsiyet olarak şekillenen Mevlüt`ün tek yeteneğini kadınlarla kurduğu sağlıklı ilişkide bulabiliyoruz. Bu iddiasız şahsiyetin kadınlarla kurduğu ilişkideki şaşırtıcı cazibesi galiba ikinci eşinin kanaatinde gizli. Huzurlu bir ilişki için gerekli şartı 'iyi adam' olmada gören ikinci eş, Mevlüt`ün hayatını düzenlemekle kalmıyor, daha konforlu bir yaşam da sunuyor.
İki kız kardeşden küçüğünde bulduğu coşkulu mutluluk Mevlüt için orta yaş hediyesi olurken, çevresiyle ilişkisi de daha faydacı bir görünüm kazanıyor. Sıradan insanların küçük menfaatlerin peşinde koşmasını bir belgeselci titizliğiyle anlatan Orhan Pamuk`un aynada dahi aksine rastlayamayacağınız siliklikteki Bozacı Mevlüt`ten bir anti kahraman yaratması romancılıktaki ustalığını gösteriyor;
Kafamda Bir Tuhaflık`tan geriye kalana bakacak olursak, insanın muhakeme yeteneğinin ahlaki değerlerinin oluşumunda belirleyici olduğu; Muhakeme yeteneği gelişmemiş kişilerin maalesef değerleri de yeteri kadar oluşmuyor. Kötücül bir ahlaksızlıktan çok hazların yön verdiği ilkelliği görüyoruz, gözlemliyoruz;
Kentsel dönüşüm kavgalarına, büyük beklentilerle oturulan pazarlıklara, aile içindeki metrekare çatışmalarına, müteahhitlerin dizginlenemez kar hırsına ve batan ışıltılı projelerine biraz da Bozacı Mevlüt`ün değerler dünyasından bakmaya çalışın; Galiba en iyisi ve en tutarlısı o;