1970`li yıllarda, bütün meslekler sağ-sol/devrimci diye ikiye ayrılmış ve kavgalardan/cinayetlerden/yaralanmalardan millet usanmıştı. Zaten, darbe heveslileri de bu ortamı ve gençleri kullanarak, ülke yönetimine el koymuşlardı. Bu anlamsız savaşta, yüzlerce gencimizi kaybettik.
İstanbul`a konservatuar eğitimi almak için geldiğim 1975 li yıllarda, özellikle Beyazıt`ta bir çok tarihi binanın kültür/sanat/eğitimci/edebiyatçı dernek/vakıflar tarafından kiralandığı/tahsis edildiği ve Türk kültürünü/sanatını yaymak için çalıştıklarını görmüştüm. İlk/ortaokul/liseyi okuduğum Tokat`ta böyle bir yer/mekan ve kitle yoktu, çünkü üniversite yoktu. Ü niversite gençliği gittiği yere nefes/canlılık getiriyordu. Bu vakıflar çoğunlukla muhafazakar olsalar da, çok belirli bir siyaseti gütmezler, siyasi fraksiyon olmazlardı.
Son yıllarda, muhafazakar örgütlenmenin ve özellikle Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan`ın şahsında şekillenen ve bütünleşen AK Parti görüşünün egemen olduğu/paylaşıldığı dernek/merkez/vakıflar artmaya başladı. Fazla üyesi olmadan, yerel belediyelerin destekleriyle toplantılar yapıyorlar ve Başk.,Yard.,Yön.Kurulu üyesi olarak kartlar bastırıyorlar, ekranlara çıkıyorlar. Ancak, yaptıkları toplantılarda/TV programlarında çeşitlilikten ziyade, aynı sözleri/görüşleri dillendiren/paylaşan kişiler davet ediliyor. Farklı bir ses kesinlikle istenmiyor. O zamanda, birbirine çok saygılı, tartışılmayan bir toplantı oluyor ve sinerji doğmuyor. Ayrıca, hep aynı isimler turne yapıyorsa, burada da bir sorun var demektir, o da şudur demek ki, muhafazakar kesim yeni isimler yetiştirmiyor!.. Ya da, bir zinciri kırıp, genişlemek istemiyor. Muhafazakar kesimin verdiği ödüllerde aynı ayrımdan nasibini alıyor. Bir sanatçı, AK Parti hakkında olumsuz bir görüş bildirmiş ise, ne yaparsa yapsın asla ödül alacak kişiler arasına giremiyor.
Sn. Cumhurbaşkanımız ve AK Parti, 16 yıldır, birçok yorumcuyu/sanatçıyı dışladı, bir grup popüler isimle yürümeye çalıştı, çalışıyor. Oysa, tanıdığımız çok kişi var aynı görüşü paylaşan; Ama, kapı kapı dolaşmıyorlar!.. Kendini ispat etmiş, makamdan ihale/TRT Müzik`te program istemeyen/istemeyecek sanat insanları var; Sadece, ülkeye hizmet için makamın gücünü istiyorlar. Ama, zincir burada da kırılamıyor. Ama, kırılması gerek!...
Bu vakıfların toplantılarında Sn. Erdoğan`a mutlaka selam söyleniyor, destek mesajları veriliyor. O`nun söylemlerinin doğruluğu/tartışılmazlığı/biat edilmesi gerektiği sıklıkla vurgulanmaya ve bir gençkitle oluşturulmaya çalışılıyor.
Netice alınamıyor ki, Sn. Cumhurbaşkanımız, bir hafta önce eğitim ve kültürden alınan sonuçlardan memnun değilim' dedi. Bakınız, 'CB Kültür Politikaları Kurulu' bile -birkaçisim hariç- tepki çekti. Biz her zaman, 'bizden olsun, ama liyakatlı ve etik olsun' prensibinin doğru olduğuna inanıyoruz.
24 Aralık`ta İ.Ü . Rektörlük/Doktora Salonu`nda bir sempozyum çağrısını tweette gördüm. İnceleyince yıllardır hükümete yakın olmanın kaymağını yiyen, Sn. Cumhurbaşkanımızın görüşlerini/söylemlerini tekrarlayarak destekleyen, gözü kara gözüken, her gün TV`de veya gazetedeki köşelerinde yazan kişileri gördüm. Kaymak derken 15 Temmuz sayesinde ülke içi/dışı gezen, aynı şeyleri anlatan, dağları ben yarattım, 'arkamda Sn. Erdoğan var' havasını estiren isimlerden bahsediyorum. Yani, üzerinden 5 yıl geçmişken, 'bilinenleri anlatmak için, neden aynı isimler davet edilir' anlamak mümkün değil. Belli ki, kamuoyu oluşturmak amaçlanıyor. Zaten, konu siyasi olunca, birileri tarafından seyirci desteği sağlanıyor ve kalabalık oluyor. Ama, 'mesleki sempozyumlarda' dinleyici bulunamıyor.
Konu başlığı '17-25 Aralık, Fetö`nün yargı darbesi sempozyumu' Düzenleyen Türkiye Adalet Arama Merkezi' (TÜ RKAD) isim büyük ve iddialı, ama ne kadar Türkiye adliyesini kapsıyor bilmiyoruz. Açıklamada çok yeni kurulduğu, ama çok çaba gösterdiği ifade edildi. Sn. Cumhurbaşkanımızın telgrafı, AK parti Grup Başk. Vekili`nin katılımına bakınca Merkez`in, siyasi bir taraf ağırlığı olduğu/olacağı anlaşılıyor. Zaten, başkan Av. Dr. Mehmet Sarı, TV programlarında sürekli yer alan -çağrılan isimlerde öyle- bir isim. Başk. Yard. Doç. Dr. Selman Öğüt`te 'TV`deki sert ifadelerinin`, kendinden büyük konuşmacılara sen diye hitap etmesinin` esamesi yok!. Aksine gayet kibar, saygılı, yüzü gülüyor. Hayret!..
Toplantıdaki, terminolojik yanlışlar
Şahsım 38 yıldır, sosyal bilimler alanındaki bilimsel/sanatsal yanlışların düzeltilmesi için uğraşmaktadır. http://www.internethaber.com/sempozyum-panel-calistayin-farkini-bilmeyen-akademisyen-mi-olur2-1823934y.htm
Bu toplantı 'sempozyum değil', 'çalıştay'dır. Çalıştay 'belli bir konuda, çeşitli konuşmacıların katılımıyla düzenlenen, toplantıdır.' Çünkü, konuşmacılar tek konu üzerinde görüş bildirmişlerdir yani, ortada farklı bir konu yoktur. Zaten, sonuçraporunun okunması ile, bizim tezimiz doğrulanmış oluyor. Sempozyumlarda sonuçraporu yazılmaz/açıklanmaz.
http://www.musikidergisi.com/haber-4081-kurultay_sempozyum_kongre_panel_nedir...html
Dil yanlışları
Muhafazakar kesim, 'kokteyl'e karşı olduğu halde nedense programda yazılmış. Kokteyl 'ayaküstü söyleşilerin yapıldığı içkili toplantı.' demektir. Yine kokteyl yazıp, çay-kahve ve pasta vermek te doğru değildir. Ben, İstanbul Türk Müziği Festivali` Konser ve Sempozyumları`nda, 25 yıldır 'kokteyl' vermiyorum. Onu yerine, 'çay-kahve ikramı' diyorum/yazıyorum. Bu, göz ardı edilmemelidir.
Gelelim yine konuya, beş yıldır o kadar çok söylendi, yazıldı ki, yeni bir şey yok!. O zaman, bilinenlerin tekrarı oluyor.
Sonuç: Bir toplantı da başarılı bir şekilde yapılmış oluyor. Konuşmacılar memnun, bir kere daha üniversite çatısı altında konuşma yaptılar!..
Ama ya dinleyenler?!...
Elbette, soran yok!..