Baharın mekânı kırlar, ovalar, dağlardır. Gökkuşağı renkleri baharla birlikte bu mekânlarda raks eder. Hüdayinabit bitkilerin rayihaları birbiri ile yarışır derecede insanın başını döndürür. Yaratanın kuluna hediyesi tabiatın her parçasına hayranım lakin çıtı pıtı bahar çiçeklerinin neşesi bir başka sarar ruhumu. Kâinata hayat veren, diriliği sonsuz, yerleri, gökleri, yeri yaratan Ya Hayyu ya Kayyum olan Rabbimiz bahar ile birlikte insana da yeni bir kan, dirilik, neşe lütfeder. Bir taşın, kayanın arasından sarkan zarif kır çiçekleri su gibi kayayı delip akar adeta. Birbirinden farklı kır çiçekleri hayatın birbirinden farklı parçaları ile bir bütün ve güzel olduğunu gösterir. Dünyalık meşakkatlerden gönlü kabarmış insanın gönül ferahlığıdır bahar çiçekleri. Huzur verir, neşe verir, umut verir, yorgunluğu alır. Tepeden tırnağa şifadır.
Her insanın dünyasında, renklerin özgün hatırası, kokuların özel hafızası vardır. Sabahın erken saatlerinde uyanıp iş yerinin yolunu tutarken enerjinizin her zaman aynı olmasını kimse bekleyemez. Resmi giyinmek zorundaysanız, takım elbiseler, kravatlar, topuklu ayakkabılar içinde bedenen sıkışmışlık ile gün başlar, gün boyu neler yapıp edeceklerini düşünen beyinden gelen baskı ile ruhun halini de milyonlarca çalışan bilir. İşte bu durumlarda güzergâhınız üzerindeki her detay motivasyon kaynağıdır.
Anadolu şehirlerinde sabah kalkıp işe giderken kaldırımın kenarında bir leğen suyun içinde size dağ çiçekleri ile dünyayı sunan şifacınızla karşılaşmanız olasıdır. İstanbul sokaklarının, caddelerinin, metro istasyon duraklarının bana göre olmazsa olmazı her köşede size serenad dizmeyi bekleyen çiçekçi kadınlardır.
Büyük kentlerde yaşasak da hepimizin içinde yaşayan hasret kokulu bir Anadolu vardır. Hepimiz bir başka Anadolu’yuz. Anadolu’da doğmasak doymuş, oranın toprağından olmasak da oraya ait bir toprakla hayatımızı birleştirmiş yuvamız olmuştur Anadolu. Hayatlarımıza bir yerden dokunmuştur. Dayanmak mümkün değil dediğimiz anlarda dayanışmayı yaşatan, sevmeyi, inancı derin bakışlarından, yorgunluğu simasındaki her bir çizgiden, tuttuğunu koparmanın ne demek olduğunu ellerindeki nasırlardan öğrendiğimiz bilge Anadolu insanları olmuştur hayatımızda.
Yıllar önceye gittim bu sabah. Kaldırım kenarında beyaz bir leğen içinde mor dağ menekşelerini satan bilge yaşlı dedeyi hatırladım. Sabah esintisi ile tarifsiz bir kokunun içine çekilip, önce iliklerime kadar o kokuyu teneffüs etmek, sonra da dokunmaya kıyamadığım minicik ince desteleri sevmek. Mor ile yeşilin narin buluşmasına şahitlik ederken, bir tatlı sabah muhabbetine tutulmak, hayır duaları ile yola devam etmek. Bu bana bu yan masadaki arkadaşıma derken tüm leğeni alıp gidesim gelir de bu özel seramoniden nasibi olanlar da şifalansın diye bilge dededen alacağımı alıp, iş arkadaşlarımla da paylaştığım günlerden bir gün hatıramda kalan.
Her sabaha ve yeni bir güne hafızamızı bırakıyoruz. Bir kuş, ağaç, çiçek, ot, mor dağ menekşesi deyip geçmeyin gün gelir hatırası büyük olur , hafızası silinmez.