Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Büşra Yüzüak Saka
Büşra Yüzüak Saka

Minik kalplerin büyük yolculuğu: Erken yaşta okula uyumun psikopedagojik boyutu

Yeni bir okul yılı başladığında, sadece çocuklar değil, aileler ve öğretmenler de heyecanla bu yeni dönemi bekler. Ancak bu süreçte en büyük değişim, okula ilk kez başlayan minik yüreklerde yaşanır. Onlar için okul bildikleri ev ortamından farklı, yeni insanlarla tanışacakları, annelerinden ilk kez ayrı kalacakları bambaşka bir dünyadır. Bu nedenle okula uyum süreci, özellikle küçük yaşlardaki çocuklar için oldukça hassas ve dikkat gerektiren bir dönemdir. Çocuklar için okul, annenin kucağından uzaklaşmak anlamına gelir. 2-3 yaş Anneye sıkı sıkıya bağlıdırlar ve kendilerini onun yanında güvende hissederler. Okula başladıklarında ağlamaları, sınıfa girmek istememeleri ya da öğretmene yabancı davranmaları tamamen doğaldır. Bu durum çocuğun inatçılığı değil, duygusal gelişiminin bir parçasıdır. Onlara sabırla yaklaşmak, sınıf ortamını sıcak ve sevecen hâle getirmek, oyunlarla okulun eğlenceli bir yer olduğunu göstermek çok önemlidir. Küçük adımlarla, anneyle birlikte sınıfa girmekle başlayan bu süreç zamanla çocuğun kendi başına sınıfta kalabildiği bir düzene dönüşebilir.

Kademeli ayrılık modeli, çocukların okula alışmasını kolaylaştırmak amacıyla kullanılan etkili bir yöntemdir. Bu yöntemde amaç, çocuğun okul ortamına ani bir geçiş yapmak yerine, aşamalı olarak uyum sağlamasına yardımcı olmaktır. Sürecin başlangıcında anne, çocuğuyla birlikte okulda bulunur; hatta ilk günlerde sınıf içinde çocuğa eşlik eder. Sonraki günlerde ise anne sınıf dışında bekleyerek çocuğun sınıf içinde kendi başına zaman geçirmesine fırsat tanır. Zamanla çocuk, annesi okuldayken ama yanında olmadan da kendini güvende hissetmeyi öğrenir. Son aşamada ise çocuk artık tamamen kendi başına sınıfta kalmaya başlar. Bu süreçte her çocuğun bireysel farklılıkları ve hazırbulunuşluk düzeyi dikkate alınarak süre ve aşamalar esnek bir şekilde planlanmalıdır.

Biraz daha büyüdüklerinde 4-5 yaşına gelen çocuklarımız ise artık daha meraklı, daha sosyal ve hareketlidir. Akranlarıyla ilişki kurma becerileri gelişmiştir.Ancak yine de bazı çocuklar okula gitmek istemeyebilir. Çünkü alıştıkları ev ortamından ve anne ilgisinden uzaklaşmak kolay değildir. Bu yaşta, öğretmen çocukların bireysel farklılıklarını tanımalı ve her birine uygun yaklaşım sergilemelidir. Kimi çocuk sessiz kalırken, kimi tepki gösterebilir. Ancak oyun temelli etkinlikler, ilgi çekici materyaller ve öğretmenin sevgi dolu yaklaşımı sayesinde çocuk okulda kendini güvende hisseder. Güven duygusu pekiştikçe çocuk okula daha istekli gelir, arkadaş edinir, paylaşmayı öğrenir ve duygularını daha rahat ifade etmeye başlar.

Bu dönemde öğretmen kadar ailenin tutumu da oldukça belirleyicidir. Anne ve baba ne kadar kararlı ve destekleyici olursa, çocuk da o kadar kolay uyum sağlar. Vedalaşmaları kısa tutmak, çocuğa güven vermek ve okul hakkında olumlu konuşmak, çocuğun okul algısını şekillendirir. Okulun bir zorunluluk değil, eğlenceli ve öğrenmeye açık bir ortam olduğu mesajı çocuğa hissettirilmelidir.

Hayatlarının bu ilk okul deneyimi, çocukların ileriki yıllardaki eğitim hayatını da etkileyen önemli bir basamaktır. Bu yüzden her çocuğun bireysel gelişim hızı ve duygusal ihtiyaçları gözetilerek, sabırla ve sevgiyle bu sürece rehberlik edilmelidir. Çünkü her çocuk, kendine özgü bir şekilde büyür; ama hepsi aynı şeyi ister: Anlaşıldığını ve güvende olduğunu hissetmek.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER

ÖNE ÇIKANLAR