Mescid-i Aksâ’nın kündekâri tekniğiyle imal edilmiş bir parçası 19 Kasım Pazar günü Amber Müzayede tarafından sanatseverlerin ilgisine arz ediliyor. Tek eserlik mezattan elde edilecek tüm gelir Türkiye Diyanet Vakfı üzerinden Gazzeli mağdur ve mazlum hastaların tedavilerinde kullanılacak.
Ülkemizin önde gelen ahşap oyma ve kündekâri ustalarından Hasan Ercan ve Abdulvahit Ercan, aileleri nezdinde 16 yıldır kutlu bir emanet olarak mahfaza edilmekte olan Mescid-i Aksa’ya ait minber parçasını Gazzeli yaralılar için bağışlıyor.
Bilindiği üzere Mescid-i Aksâ’daki Selâhaddin Minberi 1969 yılında yakılmıştı. Minberin yangından arta kalan parçaları Mescid-i Aksâ Külliyesi içerisinde özel bir alanda muhafaza edilirken, 16 bin 500 parçadan oluşan yeni minberde bu toprakların yetiştirdiği mühim kündekâri ustaları Hasan Ercan’ın ve mahdumu Abdulvahit Ercan’ın emeği ve alınteri bulunuyor.
Hasan ve Abdulvahit ustaların emek ve alınterini üzerinde barındıran ve 2007 yılında kadim mescide dualarla monte edilen yeni minberin bir parçası hatıra sadedinden Ercan ailesinde bulunuyordu. Ercan Ailesi kutlu bir emanet olarak bugüne kadar aile nezdinde muhafaza edilen minber parçasını Gazze yararına düzenlenecek hayır mezatına bağışladı.
Mescid-i Aksâ’nın 2005 yılında yapımı tamamlanan minberinin değerli bir parçası 18-25 Kasım 2023 tarihleri arasında ambermuzayede.com üzerinden açık artırma ile satılarak, gelirinin tamamı Türkiye Diyanet Vakfı’na bağışlanıp Gazze halkına insani yardım olarak gönderilecek.
Sanat ve Koleksiyon Danışmanı, Ressam Murat Kılıç’ın yönetiminde 19 Kasım Pazar günü saat 20:00’de sanatseverlerin ilgisine sunulacak olan eserin, minber parçasının hikâyesini, daha doğrusu vakıasını Murat Kılıç üstaddan dinledik:
“Hepimizin malûmu olduğu üzere, 730 yıllık İslâm hâkimiyetinin son 400 yılında ecdadın gözü gibi baktığı, koruduğu, imar ettiği, Kudüs ve çevresi 1917’de İngilizler tarafından işgal edildiğinde ve ellerimizin arasından sıyrılıp gittiğinde; cennetmekân Abdülhamid Han’ın da öngördüğü ve şiddetle karşı çıktığı, siyonistlerin çağlar boyu süren “vaadedilmiş topraklar” hayali hayata geçirilmiş ve bu süreç 1948’de İsrail Devleti’nin kuruluşuna kadar ilmek ilmek örüldü ve nihai amaca ulaşıldı.
Ulu Hakan Abdülhamid Han: Kudüs elimizden çıkarsa bu bölgede kan durmaz.
Bu tarihten sonra da bölgede yine Ulu Hakan Abdülhamid Han’ın ifadesiyle “Kudüs elimizden çıkarsa bu bölgede kan durmaz” öngörüsünün ne kadar doğru olduğuna, özellikle 1980’lerden itibaren hepimizin hafızasına kazınan vahşet görüntüleri ile şahit olduk. Uygar (!) Batı dünyasının sağladığı güçlü ve koşulsuz desteği arkasına alan siyonistler bu vahşet ve işgal politikasını, bölgede sistematik bir plan ve devlet politikası halinde uyguladılar. Ve bu işgal ve tehcir politikası Gazze özelinde 7 Ekim’den başlayarak bugüne değin süren ve bugüne kadar şahit olduğumuz her türlü savaş ve vahşet görüntülerini fersah fersah gerçerek bugün tam anlamıyla bir soykırıma dönüştü. Uluslararası anlamda birkaç yöneticinin cılız sesleri ve halkların yaptıkları sokak gösterileri dışında ciddi bir yaptırımla ya da eleştiriyle karşılaşmayan siyonist rejim bunu fırsat bilerek bölgede daha da büyük vahşet ve kıyım yaptı, yapmaya da devam ediyor. Tarih boyunca olduğu gibi; kıyım yapmaya hazırlanan kalabalık Moğol ordusuna karşı zayıf durumda ve çaresiz kalan Selçuklu ordusuna yardım eden ve savaşı kazanmalarını sağlayan Ertuğrul Gazi’nin torunları olarak bu görev yine bizim Devletimiz’e ve bizlere düşüyor. Haberlerde ve sosyal medyadan izlediğimiz vahşet görüntüleri arasında beni en çok etkileyenler çocukların görüntüleri oldu.
Murat Kılıç: Yâ Rabbi bize de bu mazlum yavrulara bir el uzatmayı nasib eyle!
O görüntülerden uykularımın kaçtığı ve çok müteessir olduğum bir seher vakti, “Yâ Rabbi bize de bu mazlum yavrulara bir el uzatmayı nasib eyle” şeklinde duada bulundum. Dua kapısı açıkken niyazda bulunmuş olsak gerek ki, aynı gün öğlen vakitlerinde Mesvid-i Aksâ minberinin ustası Abdulvahid bey beni aradı. Büyük bir âlîcenaplık örneği göstererek “Abi bildiğin gibi bizde böyle bir parça var bunun için nasıl bir satış organizasyonu yapalım da Gazze’ye yardım için kullanalım?” dedi.
Babası Hasan ustanın öncülüğünde, Abdülvahid usta ve ekipteki diğer ustalarla birlikte üç yıl çalışarak Mescid-i Aksâ’ya yaptıkları minberden ve bu çalışmanın tüm detaylarından daha önceden haberdardım. Bu eşsiz güzellikteki minberden, kendileri için o günlerin bir hatırası olarak sakladıkları bu kıymetli kündekâri parçayı da daha önce atölyelerinde görmüştüm. Dolayısıyla âşinâ olduğum bu parça için tek eserlik bir müzayede organize edebileceğimiz ve satışından elde edilecek gelirin tamamının Gazze’deki mazlumlara bağışlanabileceği hususunda mutabık kaldık.
“Tek eserlik” bir müzayede.
Biz zaten özellikle geleneksel sanatlar alanında web sayfamız üzerinden koleksiyonluk eserler için online müzayedeler yapıyoruz. Fakat ilk kez “tek eserlik” bir müzayede organize ediyorum. Bu da bu alanda bir ilk olacak doğrusunu söylemek gerekirse.
Parçanın müzayedede sunuma hazır hale getirilmesi de sürecin önemli bir ayağıydı. Daha önce benzer koleksiyonluk özel eserler için sunumlar ve sergileme sistemleri yaptırdığım için bu kıymetli parçaya özel nasıl bir “mahfaza” yapılması gerektiğini biliyorum. Abdülvahid beye yapmamız gereken mahfazanın genel formunu anlattım, sağolsun çok kısa süre içerisinde eser için çok güzel bir ahşap kâide yaptı, üzerindeki cam koruyucuyu da yine esere özel olacak şekilde büyük bir cam atölyesinde yaptırdım. Ve eser, bu mahfazanın içerisindeki kıymetli parçanın hususiyetine uygun şekilde aşağıda gördüğünüz hale geldi.
Eserin tanıtımlarında kullandığımız fotoğrafları, yönettiğim koleksiyonlardaki eserlerimizin fotoğraflarını çeken kıymetli fotoğraf sanatçısı Affan Coşkun İpek çekti. Müzayede tanıtım görsellerimizi de Zehra Testi hanımefendi gece-gündüz çalışarak hazırladı. Peygamberimiz’in (s.a.v.) “Hayra vesile olan hayrı yapan gibidir” sözü gereği, bu hayra vesile olan, müzayedenin ve tüm organizasyonun tanıtımı hususunda bize desteğini esirgemeyen Beykoz Müftülüğü, Beykoz İmam Hatipliler Derneği ve sizlere hususen teşekkür ederim.
Tek eserlik yardım müzayedesi 18 Kasım Cumartesi günü ambermuzayede.com üzerinden mezata konu edilecek.
Müzayedemiz 18 Kasım 2023 Cumartesi günü (bugün) tarihi itibariyle online fiyat tekliflerine açılacak; 25 Kasım 2023 tarihi saat 21:00’e kadar gelen en yüksek tekliften başlayarak aynı gün saat 21:00’den itibaren yayına açacağımız online canlı yayın müzayedesi sırasında en yüksek fiyatı verecek olan kişi/kuruma eserin satışı yapılarak süreç sonlandırılacak.
En yüksek fiyatı vererek eseri satın alan kişi/kuruma eserin orijinalliği ile ilgili, Hasan ve Abdülvahid ustaların imzaladığı bir orijinallik sertifikası da verilecek. Ayrıca eseri satın alan kişi/kurum, canlı müzayede sonucunda verdiği en yüksek teklifle satın aldığı eserin bedelini direkt olarak Türkiye Diyanet Vakfı’na bağış olarak yatırarak yardımı bizzat kendi eliyle yetkililere teslim etmiş olacak. Böylece bu kıymetli eserin satışı sonucunda olabilecek en yüksek rakama ulaşmayı ve yapılacak yardımın mümkün olduğunca büyük olmasını sağlamaya ve Gazze’deki mazlumların yaralarına azâmi derecede merhem olmaya çalışıyoruz. Gayret bizden tevfik Allah’tandır…” (Âmin)
Sanat Danışmanı Murat Kılıç, https://www.ambermuzayede.com/ mecraından sanatseverlerin ilgisine sunulacak olan eserin özelliklerini okuyucularımız için yazdı.
“Bildiğiniz gibi, Anadolu Selçuklu beylerinden biri olan Nureddin Zengi, Mescid-i Aksâ’nın minberini, Kudüs’ün fethinden yıllar önce Bağdat’ta Türk kündekâri ustalarına yaptırmış ve nihâyet, Kudüs’ün Selâhaddin Eyyûbi tarafından fethedildiği 1187 yılında bu minber fethin bir nişânesi olarak bizzat Selâhaddin Eyyûbi tarafından Bağdat’tan getirtilerek caminin içerisine yerleştirilmiş. Geçen yaklaşık 800 yıllık sürede, bu sanat şaheseri ve sembolik anlamda paha biçilemeyecek değerdeki bu minber ilk yapıldığı günkü gibi sağlam şekilde kalmış ve kesintisiz şekilde kullanılmış. Ta ki 1969 yılında gerçekleşen o elim Mescid-i Aksâ baskınında fanatik bir Yahudi tarafından yakılıncaya kadar…
Üstad Kılıç: Siyonist düşünce yıkımı kendilerine yaşam biçimi olarak belirlemiştir.
Maalesef yıkımı kendileri için bir yaşam biçimi olarak benimsemiş bu Siyonist düşüncenin bir tezahürü olarak kundaklanarak yakılan bu kıymetli eser küle dönmüş ve geriye hiçbir şey kalmamış.
Yakılan bu şaheser minberin yerine 2000’lere kadar demir profillerden yapılan bir minber kullanılmış. Nihâyet 2000’lerin başlarında Ürdün hükümeti tarafından bu konuda çalışma yapmak üzere bilim adamları, sanat tarihçileri ve sanatçılardan oluşan bir kurul oluşturularak yakılan minberin birebir aynısının yapılarak yeniden yerine konulmasına dönük bir çalışma başlatılmış. Uzun süren bir hazırlık çalışmasından sonra tüm dünyadan kündekâri ustaları bir araya toplanarak, çeşitli denemeler yaptırılarak seçmeler düzenlenmiş ve yine 800 yıl sonra yeniden yapılacak olan bu minberi yapmak yine Türk kündekâri ustaları olan Hasan Ercan usta, oğlu Abdülvahid usta ve ekibine nasib olmuş.
Üç yıl süren çalışmalar neticesinde hiç çivi ya da yapıştırıcı kullanmadan birbirine geçme ve tamamen el yapımı 16.500 parçadan oluşan bu şaheser minber yeniden yapılarak Müslümanlar’ın Kudüs’ü fethinin en önemli sembollerinden biri olan ve Selâhaddin Minberi olarak da adlandırılan bu minber yeniden ihyâ edilmiş ve eski yerine yeniden konulmuş.
İşte bu ahşap kaide üzerinde, cam mahfazanın altında yer alan bu küçük ahşap kündekâri parça, o kutlu minberin sol merdiven küpeştesinin tablalarından bir tanesi.
Hasan-Abdulvahit Ercan: Gün bugündür!
Hasan usta ve Abdülvahid usta da bu parçayı o günlerin bir hatırası olarak kendileri için saklamış. Bugünlerde orada yaşanan vahşete maalesef tanık olan bizler gibi ustalarımız da “gün bu gündür” diyerek, Selâhaddin Eyyûbi’nin bizlere emâneti olan mukaddes mekânın sembolü olan bu minbere ait bu kıymetli parçayı bize ecdâdımızın emâneti olan mukaddes toprakların soykırıma uğramakta olan mazlum halkının derdine bir nebze olsun derman olabilmek için yapacağımız bu yardım müzayedesi için infâk ettiler.
Biz de eserin güzelliğine ve sembolik değerine uygun şekilde bir yardım kampanyası organize ederek eseri Mescid-i Aksâ’dan gelen çok değerli bir parçayı kuşaklar boyu muhafaza etmek isteyen bir alıcıya ulaştırmak niyetindeyiz.
Koleksiyon Yöneticisi Kılıç: Bir daha bulunması imkânsız!
Mukaddes mekânlara ait bu tür eserleri biriktiren koleksiyonerlere tavsiyem, bu tür bir eserin bir daha karşılarına çıkmasının imkânsıza yakın olması nedeniyle bu eseri kaçırmamaları yönündedir. Zirâ örneğin Kâbe örtüsü toplayan bir koleksiyonerimizin, her yıl değiştirilmesi ve eskilerinin tüm dünyaya dağıtılması nedeniyle bu örtülere ulaşmaları çok zor değil. Fakat bu parça, bir kez yapılmış olan böylesine kıymetli ve sembolik değeri yüksek bir eserin bir parçası olması ve ustaları tarafından da orijinalliğinin bizzat tescil edilmiş olması dolayısıyla da çok nâdir ve kesinlikle koleksiyonluk eser olarak nitelendirebileceğimiz bir parçadır. Bu nedenle nitelikli eserlerden oluşan koleksiyonlara sahip koleksiyonerlerimizin de bu esere ilgi göstererek, kendi koleksiyonlarının değerine değer katacağını düşünüyorum.
Sanatseverlerin, Filistin ve Kudüs sevdalılarının himmetini bekleyen tek eserlik müzayedede elde edilecek tüm gelir Türkiye Diyanet Vakfı üzerinden Gazze’de tedavi görmekte olan Filistinli mazlumlara ilaç/tedavi bedeli olarak takdim edilecek.”
Tebrikler…
İttifak gazetesi camiası olarak Abdulvahit Ercan’ı, Ercan ailesini ve Üstad Murat Kılıç’ı tebrik ederken, sanatseverlere Mescid-i Aksa’nın minberi üzerinden yiğitliklerini gösterme çağrısında bulunuyorum.
Amber Müzayede
Amber Müzayede, Amber Sanat ve Danışmanlık çatısı altında kurulan ve çoğunlukla geleneksel sanatlarımıza ait koleksiyonluk eserleri sanatseverlerle buluşturan online müzayede platformu.
Pandemi döneminden önce çalışmalarına başlanan bu platform ülkemizin önde gelen yazılım ekibiyle birlikte teşkil edilerek Türkiye’de ilk kez 2020 yılında geleneksel sanatlar alanında ilk online canlı yayın müzayede gerçekleştirildi. Alınan olumlu geri bildirimler neticesinde sistem altyapısı daha da geliştirerek şu anki profesyonel yapıya kavuşturulup, dört adet online canlı müzayede daha gerçekleştirildi. Bu süre içerisinde önemli sanatkârlarımıza ait çok sayıda eser, ülkemizin önemli koleksiyonlarına kazandırıldı.
Amber Müzayede, Mescid-i Âksa’nın kündekâri parçası özelinde olduğu gibi sanat değeri ve yatırım değeri yüksek nâdir eserleri özellikle takip ederek, bu eserler arasından gerçekten koleksiyonluk eser niteliğine sahip eserleri müzayedelerine dâhil etmeyi öncelikle tercih ediyor.
Müessese, bâhusus eski eserlerde eserin orijinalliğinin tespiti hususunda önemli gayret sarf ediyor. İhtiyaç halinde bu konuda alanında uzman akademisyenler, sanatçılar, eksperler, restoratörler gibi tüm paydaşlarla birlikte çalışmalar yapıyor. Medeniyetimizin sembolü ve yapıtaşları olan milli kültür hazinesi niteliğine sahip sanat eserlerimizin değerli koleksiyonlardaki yerlerini alması amacıyla durmaksızın çalışıyor.
Amber Sanat ve Danışmanlık
Amber Sanat ve Danışmanlık, sanat eserlerine yatırım yapan, yatırım yapmayı planlayan ya da halihazırda bir koleksiyona sahip olan tüm sanatseverlerin koleksiyonlarının yönetimi, envanterlenmesi, sergilenmesi, eser restorasyonu/konservasyonu, yeni eser temini ya da koleksiyondaki eserlerin eşdeğerlerine kıyasla daha nitelikli eserlerle değiştirilerek zenginleştirilmesi gibi hususlarda profesyonel anlamda hizmet vermek üzere Murat KILIÇ tarafından 2015 yılında kurulmuş bir müessese.
Amber Sanat Danışmanlık, bireysel/kurumsal koleksiyonlara koleksiyon yönetimi alanında yukarıda belirtilen tüm başlıkları kapsayacak şekilde hizmet veren sahasındaki ilk ve tek kuruluş olarak dikkatleri üzerine çekiyor.
Müessesenin kurucusu Murat Kılıç sanat piyasasında edindiği 30 yıllık deneyim ve akademik bilgi birikimle; sanat eseri yatırımları ve koleksiyon yönetimi konusunda, her biri kendi alanında profesyonel tüm çözüm ortaklarıyla birlikte kurumsal ya da bireysel koleksiyonlara uzun yıllardır hizmet veriyor.
Amber Sanat Danışmanlık, koleksiyonerlerin sahip olduğunuz bir hat levhadan, nadir bir el yazmasına, yağlıboya bir tablodan, antika bir vazoya; değerli sanat eserinden müteşekkil tüm koleksiyonların yönetimi için, eser ya da koleksiyon bazında farklılık arz eden ihtiyaçlara uygun çözümler üretiyor, aynı zamanda sanat yatırımları konusunda da yatırım danışmanlığı hizmeti veriyor, projeler geliştiriyor, sergiler ve müzayedeler düzenliyor.