8 Nisan 1942’de Adapazarı Akyazı’da dünyaya gelen tarihçi ve mütefekkir Mehmet Niyazi Özdemir Türk tarihi ile düşünce dünyasında derin izler bırakmıştır. Ötüken Yayınevi’nin kurucularından olan Özdemir, 11 Mayıs 2018 tarihinde İstanbul’da Hakk’ın rahmetine kavuşmuş, cenazesi de 12 Mayıs 2018 Cumartesi günü Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camiinden öğle namazını müteakiben Karacaahmet Kabristanında toprağa verilmişti.
Mehmet Niyazi Özdemir’in “Vatan” başlıklı ilk makalesi 1967 yılında Millî Hareket dergisinde yayımlanır. Kaleme aldığı diğer metinleri ise Türkiye, Babıalide Sabah, Gündüz, Muhalif (1999), Tercüman gazeteleri ile Yeni Akademi, Yeni Hafta, Ufuk Çizgisi, Türk Yurdu, İnsan ve Kâinat, Türk Edebiyatı, Beyan (1999) dergilerinde yayımlanır.
“Ölüm Daha Güzeldi” adlı romanı radyoya ve televizyona da uyarlanmış Türkiye Millî Kültür Vakfı’nın 1982 yılında Yılın Romanı Ödülü’nü almıştı. “Ölüm Daha Güzeldi” adlı eseri 1991’de Arapçaya da çevrildi. Telif ettiği “Çanakkale Mahşeri” adlı eseriyle 1999 yılı Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Roman Ödülünü kazandı.
Mehmet Niyazi Özdemir’e 2000 senesinde Türk Ocakları Osman Turan Türklük Araştırmaları Armağanı verildi. Tezli romanlarıyla bilinirdi ve eserlerinde millî konular hep ön plandaydı. İncelemelerinde ise Türkiye’nin sosyal yapısı üzerine değerlendirmeleri dikkat çeker.
Mehmet Niyazi Özdemir’in destancı olduğunu söyleyen Ahmet Kabaklı şu sözlerle onu tarif eder:
“Demek ki Mehmet Niyazi, memleketini çok seven, yakın tarihin şahsiyetleri arasında beğendikleri ve sevmedikleri bulunan, milleti için fedakârlık edenleri kaleminin bütün gücüyle öven, aksi tutumda farz ettiklerini yerden yere vuran milliyetçi bir kalemdir. Mehmet Niyazi bir destancıdır. Nitekim, çok büyük vatan hizmetleri olduğu halde haksızlığa ve resmî tarihin kahrına uğratılarak unutulmuş nice seçkin Türk kahramanına karşı, hepimizin millî minnet borcu ödeyen eserine Yazılamamış Destanlar adını vermiştir.”
Fatih Sadırlı, vefatının ardından “Bir Sohbet Deryası Mehmet Niyazi” başlığıyla İttifak gazetesinde yayınlanan yazısında üstattan şu ifadelerle bahseder:
ÖMRÜNÜ KÜTÜPHANELERDE GEÇİRDİ
“Dönemine kıyasla hayli profesyonel bir girişim olarak tecrübe ettiğimiz dergicilikte gururla adından söz ettiğimiz yazarımız oldu Niyazi ağabey. Genç Akademi Dergisi, Niyazi ağabeyin Türkiye’ye döndükten sonra düzenli olarak yazdığı ilk dergiydi. Akşamları Ötüken Yayınları’ndan telefonla arar ve yazıyı hatırlatırdım. Galiba o genç halimizle düzenli şekilde telif ödememize duyduğu saygının da sonucu olarak çabamızı hem takdir ediyor hem de saygı duyuyordu. Her ay birkaç defa görüşür, dergi ve yazılardan yola çıkarak genç bir üniversiteliyle yorgun bir fikir adamının tahayyül edebileceğiniz sohbetinin sınırlarında kalırdık. Bu sohbetlerin doğal mekânı kütüphanelerdi. Niyazi ağabeyin ikinci İstanbul dönemini biraz da kütüphanelerin izini sürerek anlatmak doğru olacaktır.
Niyazi ağabey ile ilk yıllarımızda Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde buluşuyorduk. Beyaz bir kâğıda ağırlıklı olarak tükenmez, nadiren kurşun kalemle tertemiz bir şekilde yazardı. Hiç sormadım ama büyük ihtimalle temize çekilmiş olarak verirdi yazısını. Çünkü yazıda düzeltmelere çok nadiren rastlardım. Devlet Kütüphanesinde masasına gömülmüş bir şekilde çalışırken bulur ve birlikte kafeteryaya geçerdik. Kütüphanenin tam ortasında yer alan kafeteryadaki sohbetimize sonraki yıllarda rahmetli kütüphane müdürü Şerafettin Kocaman’da katılırdı. Yazıyı teslim aldıktan sonra vedalaşır ve ayrılırdım.”
Prof. Dr. Cemal Zehir İttifak gazetesinde yayınlanan “Doğu'nun ‘Ölümsüz Çocuğu’ Mehmet Niyazi Özdemir'le geçen çeyrek asır” başlıklı yazısında şu değerlendirmelerde bulunur:
ESERİNİ OKUYAN BİREYİ HİÇ KİMSE ETKİLEYEMEZ
Mehmet Niyazi Özdemir’in eserleri benim açımdan incelendiğinde söyle bir çıkarım yapabilirim. Hocam bazı eserleri ile Osmanlı’nın gidişini en iyi anlatan ve yaşatan yazardır. Yani Kanije, Plevne, Ah Yemen, Yazılamamış Destanlar ve Çanakkale Mahşeri eserleri tarihi romanlardır. Fakat romandan öteye her biri tarihi kaynaklar ve eserlerdir. İşlevi ise tarihi anlatmak değil yeni nesillerin ruhuna tarihten metafizik ürpertiler yerleştirmektir. Bu eserleri okuyanlar hem o tarihi vakaları yaşar hem de o neslin gönüllü evladı olur. Kahramanlık ruhunu okuyanın damarlarındaki kana kadar işletir. Ayrıca Varolmak Kavgası, Ölüm Daha Güzeldi, Bir Bayram Hediyesi adlı eserleri ile kendi mücadele dünyasını anlatan vakalarla günümüzde izzetli, onurlu, vakarlı, yerli ve milli duruş nasıl sergilenmeli düşüncesinin temsilcisi örnek insanı göstermeye çalışmıştır. Mehmet Niyazi Özdemir Üstadımız İslam Devlet Felsefesi, Türk Devlet Felsefesi, Millet ve Türk Milliyetçiliği, Devlet, Kültür ve Medeniyetimizin Analizi ve Geleceği adlı eserleri ile Müslüman Türk evladını ve ben Müslümanım diyen her bireyin düşünce dünyasının fikri ve bilimsel temellerini oluşturur. Bu temel yerli, milli ve İslami saç ayağını oluşturur. Bu eserleri okuyan bireyi hiç kimse etkileyemez, esir edemez ve mankutlaştıramaz.”
İttifakgazetesi.com