Merhaba değerli okuyucularımız.
Sağlık Çerçevesinde sizlerle buluşacağız. Biliyorsunuz hemen her gün ve özellikle sabahları televizyonlarda, radyolarda sağlık programları var gazetelerde sayfa sayfa sağlık yazıları ve yorumları var. Bu ortamlarda ve sütunlarda sağlık adına çok değişik akademisyen, uzman, yazar vb. konuşuyor, yazıyor söylüyor.
Herkes konuları kendi penceresinden tutup bir yerlere çekmeye çalışıyor.
Bunca yorum, bunca anlatım olunca herkesin kafası karışık durumda kalıyor. Bırakın vatandaşı, uzmanına gittiğin zaman bile uzmandan uzmana farklı farklı cevaplar çıkabiliyor.
İşte bu çerçevede sizlerle sağlıkta işin doğrusu nedir, ne değildir niye böyledir veya nasıl olmalıdır gibi sorulara açıklık getirmeye çalışacağız.
 
***
Önce önemli bir bilgiyi sizlerle paylaşmalıyız.
Bugün Türkiye genelinde Eğitim ve Araştırma hastanelerimizde 37 tane geleneksel Tıp ve Uygulama Merkezimiz faaliyete girmiş durumdadır.
Bunun yanında 18 tane de Eğitim Merkezimiz bulunmaktadır. Ü lkemizde geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp uygulamaları belli kural dâhilinde ve ilgili eğitimleri vererek bilimsel olarak yapılmaktadır.
37 merkezde olmak üzere alt birimleri ile birlikte 439 ünitede hizmet verilmektedir.
Bugüne kadar 1600 Tıp Doktoru ve Diş Hekimine ilgili alanlarda eğitimler verilmiştir. Eğitim alan diş hekimleri de ağız ve dişle ilgili alanlarda uygulamaya yetkili olmuşlardır.
Bu eğitimlerin sonunda geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları adı altında GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları' sertifikaları verilmiştir.
GETAT bünyesinde 15 alt başlık altında toplamda eğitimler verilmektedir. Bu eğitimler:
Akupunktur,
Fitoterapi,
Hipnoterapi,
Kupaterapi,
Homeopati,
Larva uygulamaları,
hirudoterapi (sülük uygulamaları)
Apiterapi (arı ve ürünleri)
Mezoterapi,
Karyopraktik
Müzik terapi,
Osteopati uygulamaları,
Ozon terapileri,
Proloterapi ve refleksoloji gibi uygulamalardır.
Her sene 19 - 22 Nisan tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi nde Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Kongresi yapılmaktadır ve her sene aşağı yukarı bu tarihlerde tekrar edilecektir.
Kongrenin sloganı ise 'medeniyetlerin beşiğinde Anadolu Tıbbı'
Bu kongremizdeki amaçşudur:
İnsanlık tarihi boyunca, eğrisiyle doğrusuyla yüz yıllardır süzüle süzüle en sağlıklı haliyle günümüze gelen kadim tedavi ve şifa yöntemlerinin değerlendirilmesinin yapılmasıdır.
Bu alanda bilimsel çalışmalarının başlatılarak bu şifa yöntemlerinin günümüzün modern tıbbı ile bütünleşmesine katkıda bulunmaktır.
Böylece sağlık dünyasında bu yöntemlerin modern tıbba rakip veya biri diğerine üstün gibi algıya son verilerek bütün bu yöntemlerin birbirinden istifadesini sağlayıp insanlığın sağlığına en üst seviyede hizmet sunmayı amaçlamaktadır.
GETAT uygulamaları Avrupa da yaklaşık 25-30 yıl önce kabul görmeye başlamıştır. Bu süreçte yapılan yanlış uygulamalar veya hatalı tedavi protokolleri de ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Bakanlık bünyesinde başlatılan uygulamalarda yanlış olan o tedavi protokollerini ve reçetelerini görme imkânımız olmuştur.
Sağlık adına sevindirici sonuç
Bir kere artık bilinmelidir ki modern tıp ile geleneksel tıp uygulamaları yukarıda dediğimiz gibi birbirinin rakibi değil birbirini devamıdır, birbirini tamamlayıcıdır. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları insanlık tarihi ile birlikte başlamış günümüze kadar gelmiştir.
Modern tıp uygulamaları ise yakın geçmiş zamandaki bilim ve teknolojinin gelişmesiyle oluşmuştur. Bu iki tıp uygulamasını birbirinden ayrı düşünemeyiz. Çünkü bilim, insanlık adına bu iki tıbbın tüm unsurlarını iyileştirebilecek bir platformdur.
Ü lkemizde 30-40 yıldır alternatif tıp, tamamlayıcı tıp ve benzeri isimler adı altında uygulanmaya çalışılan geleneksel tıp uygulamaları bilerek bilmeyerek bazı çevrelerce 'şarlatanlık' veya 'kocakarı yöntemleri' hatta 'ilkel yöntemler' denilerek küçümsenmeye, ötekileştirilmeye ve dışlanmaya çalışılmıştı.
Ama güneş balçıkla sıvanmaz denildiği gibi bugün gelinen noktada bu yöntemlerin insanlığın faydasına modern tıp ile birleştirilerek sunulması gereken bir hizmet olduğu anlaşılmıştır. Bununla ilgili ülkemizde de akademik çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu gerçekten sağlığımız adına sevindirici bir sonuçtur.
Bu konuda gerek Bakanlığımıza, gerek bu konuda kafa yormuş, ömrünü bu konuya vermiş tüm üniversite hocalarımıza, bilim heyetlerimize teşekkür ediyoruz. Ve tabii ki en başta hocaların hocası ülkemizde halen aktif hekimlik yapan en tecrübeli kişi olan hocamız Uzman Doktor Nüzhet Ziyal Beyefendiye de şükranlarımızı arz ediyoruz. 
 
***
Neyin Alerjisi?
Geçenlerde gazetelerde ve internet sayfalarında bir haber okumuştuk.
İngiltere de bir oyuncak markasının sahibi Nedim Adnan ın 15 yaşındaki kızının havalimanında yediği hamburger sonrası bindiği uçakta susam alerjisinin tetiklemesi sonucu hayatını kaybettiği şeklindeydi haber.
Besin alerjileri tabii ki var ve çok ciddi ölümcül sonuçlar ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu birçok kişide olabiliyor. Çocuklarda bazı besinlere karşı, yetişkinlerde bazı besinlere karşı alerjik reaksiyonlar çok daha fazla görülebiliyor. Çocuklarda daha çok süt yumurta buğday ve kuruyemişler gibi gıdalarda, erişkinlerde ise daha çok kabuklu deniz ürünleri, kuruyemişler, susam, soya, kereviz, bazı meyveler ve gıda katkı maddeleri gıda alerjilerine sebep olabiliyor.
Şimdi burada şöyle sesli düşünüyorum. Türkiye de 80 milyon insan var ve hayatı boyunca sanırım simit yemeyenimiz yoktur. Simidin üzerinde de bolca susam bulunmaktadır.
Maalesef ki son zamanlarda ülkemizde yerli susam değil kalitesi daha düşük olan Çin susamı ithal edilmektedir. Bu susam simitlerimizde daha fazla kullanılmaktadır.
Söz konusu kızcağızın yemiş olduğu hamburgerde ki bilirsiniz hamburgerler üzerinde de susam vardır ama tane olarak simitle kıyas bile kabul etmez. Sekiz bilemedin on tane susam vardır.
Merak ediyorum, Türkiye`de 80 milyon insan için 'simit yedi öldü' şeklinde bir haberi bugüne kadar hiçduymadık işitmedik. Veya ben bilmiyorum.
Tabii bu konuda konunun uzmanı immünoloji hocaları çok daha sağlıklı yorum yapabilir. Ama sesli düşünerek şunu demeye çalışıyorum. O hamburgerdeki susam taneleri mi besin alerjisi yaptı? Yoksa onun içerisindeki çeşitli gıda katkı maddeleri vs. beraberinde tüketmiş olduğu ambalajlanmış, koruyucu madde içeren ürünler mi reaksiyonu tetiklemiş oldu? Belki o 8-10 adet susama karşı da reaksiyon olabilirdi ama bu bir kaşıntı ve kızarıklık şeklinde olacaktı. Hafif bir cilt reaksiyonu şeklinde ortaya çıkacaktı, ölümcül bir duruma dönüşmeyecekti.
***