Geride kalan 45 yıllık ömrümde kökü dışarıda düşmanlarımızın!  her defasında değiştiğini ve yeni isimlerle karşımıza çıktığına şahit oldum. Çocukluk yıllarımızda sürekli masonlardan söz edilirdi. Dünyayı yöneten bu gizli güçlerin en tehlikelisi olan masonlar, her delikten her kurumdan çıkabilirdi. Türkiye`yi yönetmeleri bir yana dünyayı yöneten güç de masonlardan oluşuyordu. Devletler ve hükümetler üstü bu güç ile mücadele imkanı olmadığı için kaderimize razı olmaktan başka yapmamız gereken bir şey olamazdı.

Özellikle muhafazakar ve sol çevrelerde kabul gören bu inanışa göre, Türk Dışişlerinin neredeyse tamamı masonlardan oluşuyordu. Ü niversiteler ele geçirilmiş, bürokraside yükselmenin tek yöntemi de locaya dahil olmaktı. Zaten iş dünyasında ve finans sektöründe masonların dışında hiç kimsenin iş yapması mümkün değildi. Bu görüşü seslendiren sabit fikirliler, geniş bir isim listesi yayınlamayı da ihmal etmiyorlardı. Neredeyse mahalle muhtarına kadar memleketin tüm yöneticileri mason locasına üye olmuş ama bizim gibi saflar durumun farkında değildi.

Masonlara dair gerçeküstü hikayeleri destekleyen bir başka şehir efsanesi ise Yahudiler söylemiydi. Zaten masonluk da son tahlilde Yahudiliğe hizmet ediyordu. Dünyayı yöneten Yahudiler, mason localarını da çıkarlarına göre yönlendiriyordu. Gençlik yıllarımızı çürüten masonlar, yahudiler söylemlerini daha da çeşitlendirip somutlaştıranlar ise Bilderberg diye bir yapıdan da söz etmeye başladılar. Hatta aklı başında zannettiğimiz Fehmi Koru gibi isimler de yıllarca Bilderberg`e dair akla ziyan yazılar yazdılar. Dünyanın nasıl şekilleneceğine, hangi ülkede kimin yönetime geleceğine hep bu adamlar karar veriyordu.

Bu garip literatürün bir başka ayağı ise Dünyayı yöneten aileler Rothschild, Rockfeller ve diğerleri anlatımıydı. Bu kişilere kulak verdiğiniz takdirde dünyadaki her kıpırdayan yapraktan bunların haberi vardı ve bu ailelerin izni olmadan finans kapitalde kuruş değişim yaşanamazdı. Modern bir tanrı tasavvuru olarak da kabul edebileceğimiz bu komplo literatürünün son popüler öyküsü ise evanjelikler. Trump ile birlikte dilimizden düşmeyen bu garip oluşum, hem Yahudilere hizmet ediyor hem de aşırı Hristiyan inancına sahip. Zaten Trump yönetime getirenler de Amerikalı Yahudilerden başkası değildi.

Makul düşüncenin taca çıktığı, mantıklı yaklaşımların müzakere masasına dahi dahil edilmediği memleketin televizyon programlarında artık evanjelikler aşağı, evanjelikler yukarı. Pek çoğunu yakından tanıma ve gözlemleme fırsatı bulduğum TV tartışmacıları, dünyaya hükmeden bu yeni gücün tehditlerini ve tehlikelerini anlatmakla meşgul.

Gazeteci Hızır Zorlu`nun hoş benzetmesiyle, evindeki elektrik ve doğalgaz faturasını ödeyemeyen strateji uzmanları, dünyadaki enerji sektörüne hükmeden derin güçleri bulup çıkartıyor`. Herhangi bir referans gösterme gereği dahi duymayan memleketin derin stratejistleri, her akşam bir TV kanalında dünya sistemini yıkıp, yeniden kurarken olan ülkenin saf beyinlerine oluyor. Bu gerçek üstü iddiaların tutarlı düşünceler olduğu zehabına kapılan milyonlar artık sıradan gerçeklere yüz çeviriyor. Komplocu düşünceyle büyülenen bu kitlelere sıradan gerçekliğe inandırabilmek artık mümkün değil.

Hayatım boyunca karşı olduğum yasakçılığın ilk kez işe yarayacağına inanmaya başladım. Acaba yeni kurulan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bir kararname ile gizli güçleri bulup çıkartan ve dünyayı yöneten karanlık çevreleri afişe eden yerli ve milli stratejistler için ekran yasağı getiremez mi? Ben şahsen birkaç aylık yasağa bile razıyım. Yeter ki, ülke makul düşünmeye ve sağlıklı analiz yapmaya yeniden başlasın;

 

`height=

Yakın tarihi biraz unutabilir miyiz?

Türk Tarih Kurumu Başkanı`nın Sevr`den için 'antlaşma' yerine 'belge' önerisinde bulunması zaten sakin olan gündemimizde yeni bir yakın tarih tartışması başlatacak gibi görünüyor. Damat Ferit Hükümetinin Sevr Antlaşmasını imzalamadığını savunan bazı çevreler, ısrarla Osmanlı`yı tarihe gömen bu antlaşmanın varlığını görmezden gelmeye en azından önemini azaltmaya çalışıyor.

Sevr`e dönük bu yaklaşımın hemen peşinden ise Lozan`a dair iddialar seslendiriliyor. Gizli maddelerin varlığından söz edildiği gibi üzerinden 100 yıl geçince anlaşmanın hükmünü yitireceğini savunanlara bile rastlıyoruz. Lozan`ın yine gündeme geldiği günlerde, bir Yunan gazetesinin yayınladığı karikatür dikkatimi çekmişti. Yunan Hükümetince toplatılan dönemin gazetesinde Lozan`da anlaşmaya imza koyan İngiliz Bakan Lord Curzon tavuk, İsmet İnönü ise horoz olarak çizilmiş.

 

`height=

GÜ ZEL

Liseli gencin tarih merakı

Ü niversite yıllarından bu yana tanıdığım akademisyen dostumuzun kullandığı İstanbul Balık Kültürü adlı Twitter hesabında rastladım tarih meraklısı lise öğrencisiyle; Gençlerden sıklıkla şikayet ederken daha lise 4. sınıfta kendini aşırı derecede tarih meraklısı` olarak nitelendirip, ülkenin doğru düzgün tüm tarihçilerini takip etmeye çalışan öğrenciyi takdir etmemek haksızlık olacaktı.

Mehmet Eren Gür adlı liselinin kendisini takip etmesini 'Twitter ın bazı güzel yönleri var. Dün bu hesabı bir genç takibe başladı. Lise 4 te  okuyormuş. Tarihe meraklıymış. Bir de İstanbul hayranıymış. Lisedeyken bir şehre hayran olmak az şey midir? Ben de onu takibe aldım. Ona başarılar diliyorum' diye tanıtan İstanbul Balık Kültürü`nü de mutlaka takip edin. İstanbul`un zengin balık kültürü hakkında bilgi sahibi olduğunuz gibi şehre dair de kıyıda köşede kalmış detayları öğrenebilirsiniz.

`height=

ÇİRKİN

Okul gezisinden geriye kalan!..

Sadece tarihi ve turistik bölgelerimizi çöpler içerisinde gördüğümüzde mi duyarlılık sergiliyoruz diye zaman zaman düşünüyorum? Çünkü şehrin pek çok bölgesinde gelişi güzel atılmış çöpler, bu konuda almamız gereken çok ders olduğunu ortaya koyuyor. Sadece şehirler mi kir içinde?

Emre Oğuz adlı Twitter kullanıcısının paylaştığı bir fotoğraf okul gezisinden dönen otobüsün içler acısı halini ortaya koyuyor. Otobüsün koridoru çöpten geçilmezken, temizlik görevlisinin görüntü karşısında yaşadığı şaşkınlık dikkat çekici. Emre Oguz bu utandırıcı fotoğrafı, 'Eğitim sistemimizle ilgili binlerce sayfalık raporlardan daha çok şey anlatıyor' diyerek paylaşmış.

`height=

Takip Önerisi: Kutsi Akıllı

Sosyal medyanın ıvır zıvır bilgi konusunda hayli cömert davranan kullanıcılarından biri de Kutsi Akıllı. Ağırlıklı olarak yeme-içme kültürüne dair paylaşımlar yapan @Kuzubudu hesabında her gün çok şaşırtıcı bilgilerle karşılaşabilirsiniz. Hep merak ettiğim kotarmak` deyiminin nereden geldiğini de yine Kutsi Akıllı`dan öğreniyoruz.

Kotarmak: Bu deyimi çok kişi kullanır ama pek az kişi bunun bir mutfak deyimi olduğunu bilir. Kotarmak, yemeği tencereden tabağa ya da bir kaptan başka bir kaba, şeklini bozmadan, parçalamadan aktarma işlemine verilen addır.