Neyzen, bestekâr, yazar M. Hakan Alvan hocamızla Boğaziçi Yöneticiler Vakfı nezdinde gerçekleştirdiğimiz Sanat Sohbetinin dördüncü ve son bölümünün öznesinde günümüz insanına sorumluluklarını hatırlatan ilahiler var.
İlahiler bize sorumluluklarımızı hatırlatır.
Hakan Alvan Hoca, ilahilerin, tasavvuf mû sikî sinin cemiyetin, günlük koşuşturmacanın içerisinde hercümerçolan insanlara hatırlatma görevi üstlendiğine vurgu yaptı: 'İçinde bulunduğumuz Cemaziyelevvel tövbe ayıdır. Ü çayların habercisidir. Ü çaylar gelir, Muharrem gelir, Efendimizin zuhuruna sahne olan Rebiülevvel gelir, hac ayları gelir; Tasavvuf müziğinde her ayın gelişinde bu aylara uygun ilahiler söylenir, bu ilahiler bize hatırlatır, görevimizi hatırlatır, bu zaman dilimlerinde neler yapacağımızı hatırlatır. Yılbaşı da kendini hatırlatıyor! Hâsılı objeler zaman dilimlerini insanlara hatırlatır. Bizim kültürümüzde de ilahiler hatırlatma vazifesi görür. Ramazan-ı Şerif ayında Ramazan ilahileri okunur.
Fıtrata uygun bir medeniyet yaşamamızda musiki önemli bir unsurdur.
Fıtrata uygun bir medeniyet yaşamamızda musiki önemli bir unsurdur. Mû sikî bunun için önemlidir. Medeniyet geçmişte kalmış bir şey değildir. 1500 yıl önceki gibi abdest alırız, yine öylece oruçtutarız, namaz kılarız, zekâtımızı veririz. Fıtrat değişmiyor. Dolayısıyla sosyal meselelerin güncellenmesi söz konusudur, fıtratın değil. 'Eskiden' dediğimiz 40-50 yıl önce kış akşamları soba başında kestane pişirilerek sohbet edilirdi. Teknik anlamda fıtrat değişmiyor, sohbete ihtiyaçvar. Bakınız, 50-60 kişi bir aradayız ve gecenin bu vaktinde internet üzerinden sohbet ediyoruz. Çünkü sohbete ihtiyacımız var.'
Medeniyet yürüyüşümüz devam ediyor/edecek;
Müslüman ümit var olur. Alvan`ın bu keyfiyete dair mülahazaları şöylece şekilleniyor: 'Medeniyetin bizleri kuşattığı şeylerde yenilgi emaresi göstermek, kişiyi/toplumu Allah`ın rahmetinden ümit kesmeye götürür ki bu yasaklanmıştır.
2020`ye kadar mû sikî ye dair keyif ettim, yazdım, çizdim, okudum, mutlu oldum. Bu keyfiyet &ndash biiznillah- böylece devam edecek. 2000`li yıllarda da böyle olabiliyormuş, bundan sonra da böyle olacak inşallah. Küçüklüğümde hocalar, büyüklerimiz 'medeniyetimiz bitti/bitiyor, buraya kadarmış' diyorlardı, demek ki bitmemiş, bitmeyecek de; Bundan sonra da aynen devam edecek. Müslümana bu noktada bardağın dolu kısmına bakmak yakışır.'
'İki kez doğdum anadan; '
Bu sözler, tasavvufu bizatihi yaşayan bir mû sikî üstadı Alvan`a ait. ' Gerçek doğum insanları süflî âlemden ulvî âleme götüren doğumdur. 'İki kez doğdum anadan; ' diyor Bektaşi babası. El-Hakk doğrudur. Birinci doğum, ulvî âlemden suflî olanına anne karnından doğumdur. İkinci doğum, bu süflî âlemden hakikat âlemine doğuştur. Efendilerin, üstadların yaptığı hizmet budur. Sevenlerinin suflî âlemden ulvî âleme doğru Allah`ın inayetiyle doğumunu başlatırlar. Bugün toplumumuzda ateizm, deizm gibi meseleler tartışılıyor. Ü niversite giden çocuklarım var. 'Biz bu ailenin içinde büyümeseydik muhtemelen deist olurduk' diyorlar. Maalesef çocukların muhiti bu. Hayata bizim gibi bakan insanların çocuklarının bir bölümü maalesef bu eşikte geziyor.
Tasavvufta önce 'lâ ilâhe' demeyi öğretirler.
Kendimden misal vereyim. 14`lü yaşlardan itibaren kafamın içinde bazı sorular belirmeye başladı. 'Allah evet var, ama nerede?' Haydi bakalım! Şimdi düşünüyorum, tasavvufta önce 'lâ ilâhe' demeyi öğretirler, o ana kadar sizin ilah dile bildiğiniz şeyleri, mâsivâyı önce kırarlar. Benim bünyem bunu yıkmak istedi. 'Lâ ilâhe'yi nasıl söyleyeceğiz?' Birkaçsene fikir çilesi çektim. Bu çileyi çektim. 18 yaşında bir velisiyle yolum Safer Efendi`yle kesişti. Onun yüzüne baktım dedim ki 'Senin illâ değin şey bu adamın yüzünde duruyor.' Safer Baba ile bunu hissettim.
Safer Baba çok kızdığında 'hasta, iyi olacak inşaallah' derdi.
Ben böylelikle hayatımın yegâne meselesini buldum o insanda. Mû sikî bunun yanında teferruat kalır. Bu insanda aradığım, bulduğum bir şey var: Hakikat, marifet, irfan;
Küçücük şeyler gedikleri doldurur, kapatır. Övmek benim haddim değil, onunla birebir durduğumuzda bir sevgi yağmuruna maruz kalıyordunuz. Doğal olarak yapıyordu bunu. Çok kızdığı zaman bile sadece 'hasta, iyi olacak inşaallah' derdi. Daha da çok kızdığında bu kez iki rekât namaz kılardı. Cömertliğini anlatmama lüzum yok. Bu insan beni bu işlere yönlendirdi. O tarihten sonra 400 ilahi besteledim. Bizleri bu işleri kanalize etti. Tüm bunları incitmeden, pedolojik nezaketle yapardı; '
'Salli-Bârik'in özeti;
Hakan Alvan sanat sohbetinde günlük namazlarda kırk defa okuduğumuz duaların ifade ettiği mânâlara da değindi. 'Namazların Tahıyyat` rüknünde Salli-Bârik' okuyoruz. Metnine lütfen bir göz atınız, dikkatlice bakınız. 'Salli-Bârik' mücerret bir salavâttan ibaret değildir, daha aşkın mânâlar ifade eder.
Günde kırk defa okuduğumuz duaların metnine şimdi göz atalım: 'Allâhumme salli alâ Muhammed`in ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahim`e ve alâ âli İbrahî m. İnneke hamî dun mecî d.'
'Allâhumme barik alâ Muhammed`in ve alâ âli Muhammed. Kemâ barekte alâ İbrahî m`e ve alâ âli İbrah'im. İnneke hamî dun mecî d.'
Buradaki salavât, Efendimizin (sav) sadece kan bağı olanlara yönelik değildir. 'Â li Muhammed'den maksat 'O`na benzeyenlerdir, arkadaşlarıdır.' Efendimiz Aleyhisselâm 'Selman bizdendir. O ehl-i beytimdendir.' buyurarak kendilerini ehl-i beytine dâhil etmiştir. Dolayısıyla buradaki duadan Efendimize (sav) benzeyenler, onun yolundan gidenler, ârifler, evliyalar da 'Salli-Bârik' dualarından nasipdar olmaktadır. Ehl-i Beyt sadece kan bağıyla ilgili değildir, ahlâk ile de ilgilidir. 'Salli-Bârik'in özeti budur. Tüm bunları Safer Efendi`den öğrendik.
İnsan 'insan'ı sever;
İnsan insandan etkilenir, insan 'insan'ı sever, insan 'insan'dan elektrik alır. Ben mesela 15`li yaşlardaki sorularımın cevaplarını okuduğum kitaplarda bulamadım. Sürekli okuyorum, içdünyama cevap bulamıyorum. Biiznillah Efendimize (sav) benzeyen bir insan yüzü gördüğümde aradığım şey oradan çıktı, geldi bana. Safer Efendi gibi âriflerin olması için dua etmeliyiz 'Salli-Bârik' duası bunu diyor.
'İnsan' olun!
Efendimiz (sav) 'insan' olun diyor. İnsan insan ile insan oluyor. Karşımızda hamd olsun bir insan bulduk: İnsan, insan olmuş insan... 18`li yaşlarımın başında şükürler olsun ki insan olmuş bir insan gördüm, nezaketiyle, sanatıyla, duygusallığıyla, cömertliğiyle bir insan gördüm o insana benzemek istedim, kabım kadar, kapasitem kadar.
Kişi sevdiğiyle beraberdir.
Bir hadis-i şerifte 'Kişi sevdiğiyle beraberdir' buyurulmuş. Biz de sevdiklerimizle beraber olmanın gayreti içerisinde bulunduk.'
Safer Efendi kültür adamıydı.
Hakan Alvan, sohbetinin son bölümünde Safer Dal Efendi`nin hamle çapındaki kültür hizmetlerine dair bir pencere açtı: 'Safer Efendi kültür adamıydı. Dünyanın neresinde olursa olsun, Türk dini mû sikî sine dair elinizi attığınız zaman Safer Efendi`nin 1940`lardan 1990`lara gelinceye kadar geçen 50 yıllık velû d süreçte İstanbul`dan, Anadolu`dan, Trakya`dan, daha birçok yerden derlediği binlerce ilahinin izini görürsünüz. Bunları kelimenin tam manasıyla toprağın altından bulup çıkarmıştır.
Bu toprağın sesleri;
Tüm bu ilahiler, bu toprakların sesleri makaralı ses kayıt cihazlarıyla kayıt altına alınmıştır. Safer Baba`nın büyük bir hassasiyetle arşivlediği ses kayıtlarındaki bu ilahilerin notaları Cüneyt Kosal (Derviş Kanuni) tarafından yazılmıştır. Yine tüm bu ilahiler 1989 yılından bilitibar düzenlenmekte olan konserlerde Ahmet Özhan tarafından okunarak geniş halk kitlelerine ulaştırılmıştır.
Safer Efendi topladı, Cüneyt Kosal yazdı, Ahmet Özhan okudu.
Hâsılı, Safer Efendi topladı, Cüneyt Kosal yazdı, Ahmet Özhan okudu. Bu kişiler sevda meşalesini ateşleyen zatlardır. Sevda meşalesi ateşlenmediği zaman toplum karanlıkta kalır. Bu zatlar cemiyete ışık olmuştur. Kubbealtı Vakfı`nı başında bulunan Yusuf Bey`in, Bekir Sıtkı Sezgin hocamın, daha birçok hakikat sevdalısının de bu alanda epeyce hizmetleri olmuştur. Safer Efendi bu kültür hizmeti kervanına öncülük etmiştir.
 şık olan kişiler/Deli olağan olur!
'Â şık olan kişiler/Deli olağan olur!' diyor Yunus emre; Biz âşık değiliz ama taklid etmeye çalışıyoruz, hüzzam ilahide denildiği gibi:
 şık olan kişiler
Deli olağan olur
Aşk nedir bilmeyenler
Ona gülegan olur
(; )
Hakan Alvan Hoca`nın yol arkadaşı Türkan Alvan da Boğaziçi Ü niversitesi mezunu. Hakan Hoca, bir gün Türkan Hanım`a Hz. Fatıma Validemizle (R. Anhâ) ilgili bir şiir yazmasını rica etmiş. Vakıanın gerisi Alvan`ın kelâmıyla şöyle gelişiyor: 'Hz Fatıma ile ilgili çok fazla şiirler yok. Geleneğimizde belli kadın isimleri üzerine şiir yazma geleneği pek yoktur. Daha soyut ifade edilir ve geçilir.
Ehl-i Beyt-i Mustafa Efendimizin (sav) Ehli-i Beyti ile ilgili bir konser yapacaktık. O konserde Hz. Fatıma Validemizi anlatacağımız bir ilahi lazımdı. Eşime ısrar ettim, o da böyle bir şiir yazdı. Bendeniz de onu besteledi. Ahmet Özhan Ağabey de bu şiiri CRR`de 15 yıl önce okudu. Bunu söylememim sebebi cümle hazirun gibi eşim Türkan Hanım`ın da Boğaziçi Ü niversitesi mezunu olması dolayısıyladır.
Validelerimizle ilgili birkaçbestem var, hamd olsun. 'Bunları neden yaptınız?' diye soracak olursanız şöyle derim: Biliyorsunuz, çocuklar babası kızdığı zaman kime sığınır evde? Annesinin koltuğunun altına sığınır değil mi! Kur`ân-ı Kerî m`de 'Allah resulünün hanımları sizin annelerinizdir' buyuruluyor. Onlar bizim hakiki annelerimizdir. Onlara bu dünyada böyle bir hediye verebilme imkânımız olduysa ne mutlu bize. Bu niyetle yapmıştım. İlahilerimizden birinin okunduğu akşam bir dostum aradı: 'Validelerimizle ilgili ilahini dinledim. Hz. Â işe Validemiz (R. Anhâ) rüyamda senin ilahini mırıldanıyordu' dedi. Bu, bendeniz için dünyalardan daha büyük bir hediyedir. Elhamdülillah gayretimiz hoşnut olunmuş bir uğraştır. Bu şeref de biiznillah bize yeter zaten.'
Yazımızı, güftesi Türkan bestesi Hakan Alvan`a ait, biiznillah hoşnut olunmuş ilahi`ye nazar ederek nihayete erdirelim:
Hatice Sultan dan doğan nû r-sî ma
Adı Fâtımâ nâm-ı Betül Zehrâ
Zevce-yi pâk-i Ali-yye l Mürtezâ
Hem nâzenin-i Habib-i Kibriyâ
Fâtımâ yâr-ı cân-ı Mustafa dır
Mahşerde imdâd-ı Resû l ondadır
Teşrî f edince huzû ra Fâtımâ
Kıyâm eder Fahr-i âlem kızına
İnciten ol Hayrunnisâyı asla
Erişmez şefaat-i Mustafâ`ya
Fâtımâ yâr-ı cân-ı Mustafa dır
Mahşerde imdâd-ı Resû l ondadır
Neyzen-Bestekâr M. Hakan Alvan
12 Eylül 1970`te Sakarya`da doğdu. Babası Mustafa Alvan, kendisi doğmadan bir kaza sonucu vefat etti. Annesi Nurten Alvan, Sakarya Çocuk Esirgeme Kurumu`nda bir dönem yöneticilik ve çocuk hemşiresi olarak hizmet etmiştir. Nurten Alvan`dır. Mustafa Hakan Alvan ilk tahsilini Büyükgazi İlkokulu ve Ozanlar Lisesi`nde tamamladıktan sonra, Sakarya`da açılan Türk Mû sıkî si Konservatuarı`na başladı. Burada, sahasında kıymetli hocalardan Bekir Sıdkı Sezgin`den repertuar Haydar Sanal`dan nazariyat Prof. Dr. Faris Akarsu`dan batı müziği Ü mit Gürelman`dan ney ve hampartsum notası Erol Sayan`dan koro Yücel Paşmakçı`dan halk mû sıkî si Bünyamin Aksungur`dan Orta Asya mû sıkî si Necip Gülses`ten tanbur Prof. Dr. Faruk Sümer`den Türk mû sıkî si tarihi, Prof. Dr. Turan Yazgan`dan Türk kültür tarihi dersleri aldı.
Sanatçı, mezuniyetinin ardından, İstanbul Ü niversitesi Devlet Konservatuarı Türk Müziği İcra Heyeti`ne, sanatçı öğretim elemanı olarak girdi. Aynı yıllarda Ruhi Ayangil Orkestra ve Türk Müziği Korosu`nda ve TRT İstanbul Radyosu`nda neyzen olarak görev yaptı. Kendisi 1992`den itibaren bugüne kuruculuğunu Ömer Tuğrul İnançer ve Devlet sanatçısı Ahmet Özhan`ın yaptığı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu`nda neyzen olarak çalışmaktadır.
M. Hakan Alvan, neyzenlik yanında bestekâr olarak tanınmaktadır. Sanatçı beste çalışmalarına, henüz konservatuar yıllarında, merhum Bekir Sıdkı Sezgin ve Hasan Esen`in teşvikleriyle saz eserleri sahasında eser vererek başladı. 1991 yılında terkibini Neyzen Niyazi Sayın`ın yaptığı Şehnazaşiran makamında Peşrev, Beste, Ağır semai, Yürük semai ve Saz semai`den oluşan Klasik Takım`ı besteledi. Bu dönemde Okay Temiz`le 'Kuzeyden Güneye Yansımalar' albümünün yanısıra, Ruhi Ayangil`in yönetimindeki ATMOK bünyesinde, Yalçın Tura bestelerinden oluşan 'Şeyh Galib`e Saygı Kantatı' ve 'Tura Şarkıları' albümlerinde neyzen olarak görev aldı.
Sanatçı 1986 yılından itibaren çalışmalarına iştirak ettiği Türk Tasavvuf Mû sıkî sini ve Folklorünü Araştırma ve Yaşatma Vakfı`nın o dönemdeki başkanı Safer Dal beyefendinin teşvikleriyle de tasavvuf mû sıkî si sahasında beste çalışmalarına başladı. İlk bestelediği eser, Hicaz makamındaki 'Es-selâm ey Ahmed-i Muhtâr olan son Nebî ' güfteli ilahisidir. Hakan Alvan 1990`lı yıllardan itibaren tüm çalışmalarını tasavvuf müziği üzerine yoğunlaştırmıştır. Sanatçının İlahi, Tevşih, Nefes, Şuğul ve Durak formlarında 300`ü aşkın eser bestesi meydana gelmiştir. Bu besteler arasında, güftesi Ahmed Şemseddin-i Marmaravî `nin (XV.yy.) Câmi`ül-Esrâr`ından derlediği 'Hikmet' adlı eseri ile Mevlevî şairlerin şiirlerinde oluşan 'Nevniyaz' adlı eseri, form itibariyle özgün çalışmalardır.
M. Hakan Alvan bundan başka, Ahmet Özhan`ın solistliğini yaptığı Yapı Kredi Yayını 5 CD`lik 'Ateş-i Aşk' TC Kültür Bakanlığı Yayını 4 CDlik 'İrfân-ı Aşk' dışında özel firmalarca yayınlanan 'Niyâzî -i Mısrî İlahileri' 'Ramazan İlahileri' Hac ilahilerini içeren 'Edeb Yâ Hû ' Osman Hulusi Efendi ilahilerini içeren 'Hulû s-ı Aşk' adlı çalışmaların süpervizörlüğünü yaptı ve besteleriyle iştirak etti. M. Hakan Alvan bundan başka, Show TV`de önemli mutasavvıfların biyografilerinin ve eserlerinin tanıtıldığı 'Ahmet Özhan`la Ramazan' programının TRT müzik kanalında 3 yıl süreyle yayınlanan 'Ateş-i Aşk' (2011) programının TRT müzik kanalında 26 bölüm olarak yayınlanan 'Mekan ve Müzik' (2015) programının 'GençNefes' (2016-2017) 26 bölüm olarak yayınlanan 'Osmanlı`nın Kayıp Şarkıları' (2018) programının 30 Program olarak yayınlanan 'Kıbrıs`tan Türkiye`ye İlahiler' programının (2019) ve ayrıca çeşitli tv kanallarında yayınlanan birçok tasavvuf müziği programının müzik yönetmenliğini yaptı.
M. Hakan Alvan`ın kitap-CD çalışmaları da vardır: TC. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı`nın neşrettiği, solistliğini Rıdvan Aydınlı`nın yaptığı 'Kosova İlahileri' isimli kitap ve CD çalışmasının (2017), Diyanet İşleri Başkanlığı`nın neşrettiği ve solistliğini Ahmed Özhan`ın yaptığı 'Kerbela İlahileri' isimli kitap ve CD çalışmasının (2013), Pendik Belediyesi`nin yayını olan 'Itrî ' CD çalışmasının FSM Vakıf Ü niversitesi yayınlarının ilki olan eşi Doç. Dr. Türkan Alvan`ın hazırladığı Said Paşa İmamı Hasan Rıza Efendi isimli eserin CD çalışmasının (2013) ile Sakarya Serdivan Belediyesi`nin neşrettiği 'Seyyid Osman Adapazarî `nin Divanı ve Bestelenmiş İlahileri' isimli kitap ve CD çalışmasının genel koordinatör ve müzik yönetmenliği bunlar arasındadır.
M. Hakan Alvan 2012`de Ankara`da Türk Kadınları Kültür Derneği (TÜ RKKAD) tarafından düzenlenen Uluslararası Hacı Bayram-Veli Sempozyumu`na 'Bayramilikte Musıkî ' konulu tebliği, 2014`te Bursa`da TÜ RKKAD tarafından düzenlenen Uluslararası Uzaktaki Yakî n Ü ftade Hazretleri Sempozyumu`nda 'Hz. Ü ftade`nin Mû sikî Anlayışı' konulu tebliği, 2015`te Kütahya`da Dumlupınar Ü niversitesi tarafından düzenlenen Ergun Çelebi ve Kütahya Mevleviliği Ulusal Sempozyumu`nda 'Mevlevî si' konulu, 2016`da İstanbul`da FSM Vakıf Ü niversitesi tarafından düzenlenen Sanatta Gelenek Gelenekte Sanat Ulusal Sempozyumu`nda 'Modern Hayatın Dî ni Musıkî Geleneğine Olumsuz Etkileri' konulu tebliğler sundu. Sanatçı ayrıca 2016`da edebiyat ve musıki kültürümüzün ortak noktalarını analiz eden ve 120 konuyu ihtiva eden 'Saz ve Söz Meclisi' isimli kitabı eşi DoçDr Türkan Alvan`la birlikte yayınladı. Almanya`da yayın hayatını sürdüren Sabah Ü lkesi Dergisi`nde müzikle ilgili birçok yazısı yayınlandı.
16 Şubat 2018`de 'ÖNDER' İmam Hatipliler Derneği`nin düzenlediği 3. Kültür ve Sanat Ödülleri töreninde tasavvuf müziği sahasındaki çalışmalarından dolayı M. Hakan Alvan, yılın müzik ödülü`ne layık görüldü. Sanatçı doksanlı yıllardan itibaren verdiği ney dersleriyle birçok gencin müzik kültürümüzle tanışmasına vesile olmuştur. 1998`de başladığı Boğaziçi Ü niversitesi Türk Müziği Kulübü`ndeki derslerine ve Eyüp Belediyesi bünyesindeki Sertarikzade Kültür Merkezi`ndeki dersleri devam eden sanatçı, çalıştığı kurumlarla birlikte dünyanın birçok ülkesinde yüzlerce konsere iştirak etmiştir. Doç. Dr. Türkân Alvan`la evli olan sanatçının Zeynep ve Mustafa Fazıl isminde iki evladı vardır.