Kuzguncuk, sonsuz hiçliğimle kol kola hayallerime çıktığım, mistik inziva köşelerimden biridir. Bir kedi ile göz göze gelirken çocuklaşmak, mahalle aralarında yere düşen her bir yaprakla başka bir aleme geçmek, dükkânın önüne iskemle atan bir esnaf ile herhangi biri olmak, yaz mevsimi ise o iskemleyi kapıp yazlık sinemada Yeşilçam’a uzanmak. Havasıyla, suyuyla, Boğaz’ı, sesleri, ruhu ile sırlı bir yer Kuzguncuk. Sonbaharı kışı aşktır Kuzguncuk’un. Kuzguncuk’ta yaşanmış olmalı vefalı aşklar. Hafif çiseleyen yağmur, kışın lapa lapa yağan karın altından sıcacık bir saleple buluşmak huzura çıkartma yapmaktır.
İstanbul’un Üsküdar ilçesinde yer alan Kuzguncuk semti, Boğaziçi’ne açılan bir vadi içinde gelişmiştir. Paşalimanı ile Beylerbeyi arasındadır. Mahalle ortadan geçen bir dere yatağının yanındaki yamaçlarda konumlanmıştır. Zaman içinde derenin üzeri suyun alttan akışına olanak verecek şekilde kapatılmış ve bugün semtin ana ticaret aksını oluşturan İcadiye Caddesi ortaya çıkmıştır. Güneyinde İcadiye Mahallesi ve Fethi Paşa Korusu, kuzeyinde ise Nakkaştepe Mezarlığı, İstanbul Çevre Yolu, batısında Boğaz vardır. Görece sakin kalabilmiş, mahalle olma özelliğini korumak için direnen bir Boğaz köyüdür. Vaktiyle burada yaşamış ve saygın bir kişi olan “Kuzgun Baba” dan almıştır adını. Bizans zamanındaki adı ise, Konstantinos döneminde buraya konmuş büyük bir haçtan dolayı Beylerbeyi’ne denk “Stavros” idi. Günümüzde bu kıyıları süsleyen önemli Osmanlı eserlerinden biri, 19. yüzyıldan kalan Serasker Hüseyin Avni Paşa’nın yaptırdığı mermer çeşmeler grubudur.
Eski bir Yahudi köyü olarak tanımlanan Kuzguncuk, Musevilerin Asya Kıtası’ndaki ilk yerleşim yeridir. Yahudiler ardından gelen Rumlar ve Ermeniler mahalleye kozmopolit bir özellik kazandırmışlardır. Kuzguncuk’ta Rum nüfusu 17. yüzyılda artmıştır. Museviler Büyük ve Küçük Sinagogu, Rumlar ise Ayios Pantelemion ve Ayios Yeorgios Rum Ortodoks Kilisesini inşa etmişlerdir. Ermeniler bölgeye 18. yüzyıl itibari ile yerleşmeye başlarken, bu dönemde çoğunlukla Paşalimanı’nda oturan Türklerin 19. yüzyıla kadar varlık göstermemiş oldukları Üryanizade Camisi’nin 1860 yılında inşa edilmesinden anlaşılmaktadır.
Kuzguncuk halkı Bostan için mücadele vermiş, buraya birçok anlamlar yüklemiştir. Gayrimüslimler ile Türkler arasındaki iyi komşuluk ilişkileri olmuştur. Günümüzde yaşanan savaşlara, katliamlara karşı Kuzguncuk mahallesi tarihsel süreç içerisinde, her zaman kilise, cami ve sinagogun bir arada bulunduğu hoşgörü mekânı haline gelmiştir. 1960’lara kadar özgünlüğünü koruyan mahalle, göçler, nüfus artışı, 1973 yılında 1. Köprünün faaliyete girmesi ile hızla dönüşmeye maruz kalmıştır.
Kuzguncuk şirin Boğaz köyü, sahile yakın kesimlerde bahçeli evler, iki ya da üç katlı müstakil yapılar ile kentin apartman kültürüne, yitirilen komşuluk değerlerine direnerek mahallelilik ilişkilerinin devam etmesi, konut dokusu ile ziyaretçilerinin ruhuna dokunan özel bir semttir.
Perihan Abla Sokağı’ndan geçerken 1986, 1988 yıllarına “Perihan Abla” dizisi ile uzanmak, Ekmek Teknesi’nin önünden geçerken bir başka dizi ile 2002 yıllarını yaşamak ve bugün değişen dönüşen televizyon kültürünün geldiği noktaya bakmak. Çan sesleri ile ezan sesine birlikte şahitlik etmek sesler arasında da hoşgörü olabilme ihtimalini yaşamak. Her bir adımda tarihi bir belgeselin içinden geçiyor gibi Boğaz’a uzanıp Çınaraltında bir çay içmek ihtimallerin belki de en güzeli…