Ülkelerin üretim güçleri, yalnızca doğal zenginliklerinden kaynaklanmaz. Bunun için doğal kaynak zengini Brezilya yoksulken, doğal kaynak yoksulu Japonya zengindir.

Denizlerdeki balıklar yakalanmadan yenilmezler, yer altındaki madenler yer üstüne çıkarılmadan değerlendirilmezler. Yer altındaki ve yer üstündeki kaynaklar, “ben” değil “biz” diyen kuruluşlarda, yüzyıllar içinde zenginleşen üretim ve yönetim birikimiyle ürünlere dönüştürülerek ekonomiye kazandırılır.

Sanayi toplumlarının bilgi toplumlarına dönüşmesiyle, kuruluşların üretim güçlerini büyütmede ağırlık, uyum içinde çalışan dönüştürücü takımlara kaymaktadır. Takımların temelinde mükemmelliği arama ve bulma yolunda hoşgörü ve yardımlaşma vardır. Takım çalışmalarında dürüstlük ve karşılıklı güven, her zaman önde gelir. Bu yüzden takım çalışmasının ortaya çıkardığı sinerji, kuruluşlarda vazgeçilmez bir yer tutar.

Ulaşım, iletişim ve yardımlaşmadaki gelişmeler, takımların gücüne güç katarak, ürünlerin ve hizmetlerin üretiminde büyük bir devrim yapmıştır. Takım halinde, birlikte öğrenmenin öncüsü Peter Senge’nin vurguladığı gibi, “Takımın aklı, takımda yer alanların her birinin aklından çok daha büyüktür.” Takımlar dünya pazarlarında, kuruluşların en güçlü silahıdır. Silikon Vadisi’ndeki kuruluşların başarılarının temelinde takım çalışması yatmaktadır.

Ekonomiden kültüre her alanda köklü dönüşümlere yol açan bilgi toplumu kuruluşları, çok boyutlu amaçlarını takım çalışmasıyla gerçekleştirmiştir. Onlar ordulardan daha çok, futbol takımlarına benzeyen yapılarıyla, birbiriyle paylaşmanın ve dayanışmanın en güzel örneklerini vermiştir. Öncülerin dünyasında üretimi takımlar geliştirir, başarıyı kuruluşlar kazanır. Bunun için Steve Jobs “Apple bir takım oyunudur.” Demektedir.

Ekonomi kitaplarında sermaye, emek ve doğal kaynakların üzerinde önemle durulursa da artık dünyada üretim faktörlerinin başında, yardımlaşmayla kuram ve uygulama gücüne büyük açılımlar kazandıran, takım çalışmasına yatkın, üretme susuzluğu çeken, çok kültürlü, çok renkli, çok dilli insanlar geliyor. Onlar akıl güçlerinden önce, duygu güçleriyle sürekli zenginleştirilen bilgi ve bilgelik birikimine yeni açılımlar kazandırmaktadır.

Bilgi toplumlarında ekonomik hayatın ilkeleri gibi, siyasal ve kültürel hayatın ilkeleri de durmadan değişmektedir. Bütün kuruluşların dünyadaki değişmelere ayak uydurmaları, karşı karşıya oldukları sorunların çözümünde, sanayi toplumunun yöntemlerinden daha çok, bilgi toplumunun yöntemlerinden yararlanmalarına bağlıdır. Kuruluşların küçük takımlarla, düşünen akılları çoğaltmadan, yapılan işleri azaltmaları mümkün değildir.

Kuruluşlarda takımların başarıları, görünen değil, görünmeyen zenginliklerinden kaynaklanır. Güçlü kuruluşlar sorumlulukların paylaşıldığı futbol takımlarını örnek alan işletmeleridir. Başarılı takımlarda herkes takım için, takım herkes için bilinir.