Ancak, bir öğrencimle yaptığım bir konuşma, bu durumun çocuklar üzerindeki etkilerini yeniden düşünmeme neden oldu. Bir gün, 3. sınıf öğrencim yanıma geldi ve "Öğretmenim biliyor musunuz, ben tam 12 kursa gidiyorum," dedi. Şaşkınlıkla "Nasıl yani?" diye sordum. "Hafta sonu okçuluk, bağlama, resim, yağlı boya, karakalem, drama kurslarına; hafta içi ise basketbol, İngilizce... derken toplam 12 kursa gidiyorum," dedi. "Peki, yorulmuyor musun bu kadar kursa gitmekten?" diye sordum. "Öğretmenim, yorulmaz mıyım? Ama ailem gönderiyor," dedi. "Peki, sen bunlardan keyif alıyor musun?" diye sorduğumda ise, "Ben sadece basketbol kursundan keyif alıyorum. Diğerlerinin hepsine ailemin ısrarıyla gidiyorum," dedi.
Evet, böyle bir mesele var günümüzde. Birçok ebeveyn, çocukları daha iyi yetişsin, çok yönlü olsunlar diye onları o kurstan bu kursa koşturuyor. Çocuklar için faydalı mı zararlı mı bu konuyu inanın çok iyi kestiremiyorum. Fakat bildiğim bir şey var: Çocukların çocukluklarını doyasıya yaşaması ve özellikle de doyasıya oynaması gerektiği. Ailesiyle, büyükleriyle, arkadaşlarıyla nitelikli vakit geçirmesi, onlarla sohbet etmesi, oyun oynaması, inanın gittiği birçok kurstan çok daha fazla katkı sağlar.
Ebeveynler olarak hepimiz çocuklarımızın başarılı, çok yönlü ve yetenekli bireyler olarak yetişmelerini isteriz. Günümüzün acımasız rekabet ortamında herkes en iyi olma mücadelesi veriyor. Ancak, bu hedefe ulaşmaya çalışırken çocuklarımızın duygu ve düşüncelerine ne kadar yer veriyoruz? Onların ilgi alanlarını ve yeteneklerini ne kadar dikkate alıyoruz? Bu sorulara vereceğimiz samimi cevaplar, çocuklarımızın mutluluğu ve gelişimi açısından hayati önem taşıyor.
Kurslar elbette önemlidir; bir çocuğun yaratıcılığını geliştirir, sosyal becerilerini artırabilir ve yeni yetenekler kazandırabilir. Ancak, çocukluk dediğimiz bu kısa dönemin doyasıya yaşanması gerektiği de bir gerçektir. Oyun oynamak, aile ve arkadaşlarla kaliteli vakit geçirmek, doğayla bağ kurmak gibi etkinlikler, çocukların duygusal ve sosyal gelişimleri için hayati öneme sahiptir.
Çocuklarımızın bu kadar yoğun bir programla karşı karşıya kalmaları, onlara farkında olmadan ağır bir yük bindiriyor olabilir. Aşırı bir program, çocuklarda fiziksel ve zihinsel yorgunluğa, hatta bazen ilgisizlik ve motivasyon kaybına yol açabilir. Ayrıca, bir çocuğun kendi kararlarını verme ve ilgi alanlarını belirleme hakkı da elinden alınmamalıdır. Kurslardan bir şeyler kazanırken, neleri ıskaladığımızı ve neleri kaybettiğimizi de iyi düşünmeliyiz.
Bu noktada ebeveynlere büyük görev düşüyor. İşte birkaç öneri:
- Çocuklarınızı Dinleyin: Onların neyi sevdiklerini ve hangi alanlarda kendilerini rahat hissettiklerini anlamaya çalışın. Onların bir birey olduğunu kabul etmek ve ilgi alanlarına saygı göstermek, gelecekte kendine güvenen ve mutlu bireyler olarak yetişmelerine yardımcı olur.
- Dengeli Bir Program Oluşturun: Çocuklarınızın hem kurslara katılmalarını hem de oyun oynamalarını, aile ve arkadaşlarıyla vakit geçirmelerini sağlayacak dengeli bir program oluşturun.
- Kaliteli Zaman Geçirin: Birlikte oyun oynamak, yemek yapmak, masal okumak ya da doğada gezintiye çıkmak gibi etkinlikler, çocuklarınızın duygusal ve sosyal gelişimlerine büyük katkı sağlar.
- Çocukluklarını Yaşamalarına İzin Verin: Çocuklarınızın çocukluklarını doyasıya yaşamalarına izin vermek, onlara sunabileceğiniz en değerli hediyedir.
Unutmayalım ki çocuklarımızın başarılı olması kadar mutlu olmaları da önemlidir. Bir kurs daha eklemek yerine, belki de birlikte oyun oynamayı, bir kek yapmayı ya da doğada mantar toplamaya çıkmayı tercih edebiliriz. Bu anlar, onların sadece şu anına değil, tüm hayatlarına yansıyacak olumlu izler bırakabilir.