Küreselciler, hiçbir zaman kendileri bir kimlik, bir kişilik olarak ortaya çıkıp biz buyuz demeyecekler. Onun yerine, kullandıkları kitle iletişim araçlarıyla kendi “entegre” varlıklarını belli ediyorlar. Gezegene istekleri doğrultusunda çeki düzen vermeye çalışırken kullandıkları pek çok araç ve yöntem var. Medya onlardan sadece birisi. Küreselcilerin eline geçen pek çok medya kuruluşu, bulunduğu ülkeyi ve toplumunu temsil etmez hale geldi.
İnsanların çoğu, küreselciler diye bir yapılanmanın farkında bile değiller. Küresel çapta örgütlenmiş, entegre bir sermaye gücü var olsaydı, mutlaka kendisini bir şekilde gösterirdi diyenler var. Medyanın bağımsız ve demokrat bir yapılanma olduğu algısı sayesinde, küreselcilerin gözden ırak kalmaları kolaylaşıyor. Belki de, kendilerine hasım gördükleri, gözükmeyen başka bir gücü taklit etmeye çalışıyorlar. Ama biz çok iyi biliyoruz ki; bir şeyi bizim görmememiz, onun yok olduğu anlamına gelmiyor. Kaldı ki pek çok “bağımsız” araştırmacı ve stratejist, küreselciler konusunu ve küresel sermayenin ulus-devletler ve toplumlarla olan ilişkilerini inceleyerek görüşlerini paylaşıyorlar.
İmparatorluklar döneminden sonra ortaya çıkan ulus-devlet sisteminin yasal/anayasal alt yapısının, ideolojik dayanaklarının, rejim ve sistem ilişkilerinin gelecekteki küresel bir oluşumun işini kolaylaştıracağını bilemezdik. İlk bakışta ulus-devletlerle mücadele ediyor gözükseler de, aslında ulus devletler üzerinden küresel bir gücün temellerini atmaya çalışıyorlar. İlk aşaması, kitleler üzerinde algısal üstünlüğü ele geçirmek. Bunun için kullandıkları en önemli araç da hiç kuşkusuz medya. Böceklerin yenilmesini, ineklerin küresel ısınmaya yol açtığını, bu yüzden yapay etin yenilmesi gerektiğini, iklim değişikliklerinin tarihte olmayıp küresel ısınma ile ilk kez yaşandığını, küresel ısınmayı engellemek için gökyüzünün ışık geçirmez tozlarla kaplanması gerektiğini, dünya nüfusunun beşyüz milyona inmesi gerektiğini, kıtlık olduğunu, yeni pandemiler geleceğini, erkek ve kadından başka cinsiyetlerin varlığının kabul edilerek evliliklerinin de kabul edilmesi gerektiğini küreselci medya yoluyla insanlara empoze ediyorlar. Tabii küresel sermayeye değil de, kendi halkına çalışan siyasileri yıpratmak da küreselci medyanın görevleri arasında.
Medya denilince neyi anlamalıyız? Kitlesel iletişimi sağlayan tüm araçlar. Sanat şemsiyesi altına alarak yücelttiğimiz pek çok branş da onlar için kitleleri etkilemeye, algılarını değiştirmeye yarayan basit birer iletişim aracı. Bir sinemada insan nesilini yok etmek için geliştirilen ölümcül silahın hikayesi gösterimdeyken, diğerinde cinsiyetçi bir bakış açısıyla kadın erkek ilişkilerini olumsuzca eleştiren başka bir film birbiriyle gişe yarışında. Çok sevimli, çok sempatik, göz kamaştırıcı, felsefik ama sonuçta neye kime hizmet ediyor? İzlerken hoşça vakit geçiriyoruz, beğeniyoruz, duygulanıyoruz, ama sonuç nedir bakmıyoruz.
Medyada eleştirilen herşey çok hoşumuza gidiyor. Demokrasinin tüm kurumları elbette mükemmel değil ve demokrasi dediğimiz yönetim şekli insanların zamanla aksayan yanlarına müdahalesiyle olgunlaşıyor. Bu bizim demokrasiden ümidimizi kesmemizi gerektirmiyor. Ama algı çalışmalarından etkileniyoruz. Günün birinde birileri, demokrasi kötüdür, çünkü iş bilmez kişilerin yönetime gelmesine yol açıyor, bugüne kadar seçtikleriniz diktatör oldu ya da hastalıklı yetersiz kişilerdi, gelin biz sizi profesyonel yetişmiş bir kadro ile yönetelim, hepinize yaşamızını sürdürecek kadar maaş bağlayalım derse ne diyeceğiz? Maaşlarınızı da kendi para birimimizle ödeyelim, siz ülkenizin parasını boşverin derlerse ne yapacağız?
Ulus devletimiz biricik Türkiye Cumhuriyeti’nde yapılan demokratik seçimlere saygı mı duyacağız, seçme seçilme hakkımızın kıymetini mi bileceğiz, yoksa hiç tanımadığımız, oy verip seçmediğimiz kapalı kapılar arkasından bize teklif edecekleri kişilerin bizi yönetmesine izin mi vereceğiz?
Küreselci medya, algı merkezi gibi çalışıyor. Krizlerden beslenen küresel sermaye tarafından desteklendikleri için, hiç birisi zor durumda değil. Pek çok yerli ve milli medya kuruluşu maddi zorluklar yüzünden kapanırken ya da pandemi sonrası ekonomik kriz yüzünden eleman çıkarırken, onlar küresel lordlara hizmete devam ediyorlar. Fonlanıyorlar ve görevlerine devam ediyorlar. Dünyada olan bitene gözlerini kapat, dünyayı kasıp kavuran orman yangınlarını görmezden gel, tarım alanları gazoz şişesi kırığından yansıyan ışıkla tesadüfen yanıyor, pandeminin sebeplerini öğrenmesen de olur, aşı işini fazla kurcalama, yakında bir uzaylı saldırısı olabilir ve bu saldırıya karşı durabilmemiz için dünyayı yöneten merkezi bir hükümete ihtiyaç olabilir, hazır ol. Bütün kötülükler senin kendi ülkendekilerden kaynaklanıyor, küresel çaptaki herşey masum melek kadar temizdir. Küreselciler diye bir şey yoktur, bu tür söylemler komplo teorisidir inanma.
Medya bizi nelere hazırlamıyor ki? Kahvede arkadaşlarıyla pis yedili oynayan tekaüt amcanın, çayından bir yudum alırken göz ucuyla baktığı televizyondaki haberlerde bile, onu kendi ülkesine, komşusuna, milletine, devletiyle çatışır hale getirmek için çaba gösteriyorlar.
Dünya sevgi üzere yaratıldı ve hayatımız sevgisizlikle sürmesin. Başlangıçtaki kodlarımızı koruyalım. İnsan kalabilmek önemli.