Kulluk ettiğin; sana özgürlüğün tanımını imkânını sunmuşken, hayatı kendimize ve başkalarına dar eden, bizleriz.
Sevdiğimiz birine kahve sunmadan önce nasıl içersiniz? Sade, orta ya da şekerli mi olsun, diye sorarız, öyle değil mi?
Peki ya, yaşarken? Kim için, nasıl ve niçin? Neyi, kim için, nasıl yaşarken? De soruyor muyuz? Yargılamaktan öteye gitmiyor, adımlarımız, sözlerimiz. Hem kendimizi hem de en yakınımızdan başlayarak başkalarını yargılamakta çok cengâveriz.
Zorlaştırıyoruz hayatı, hem kendimize, hem başka insanlara. Oysaki dinimiz kolaylık dini, öyle değil mi?
Kulluğun sadece bizi yaratan Allah'a yapılması, nasıl güzel, özgün bir özgürlük. Bir bile bilsek.
Yolu, yordamı da verilmiş, gösterilmiş.
O ne der, bu nasıl bakar, bu ne yorumda bulunur? Allah'ın rızasını bir kenara bırakarak, sadece insanların bakış açısı ve beğenisine göre bir metotla yaşamaya çalıştıkça çıkmaza giriyor ve çıkmazları yaşatıyoruz.
Dua da ne diyor Âdem Peygamber ( As.) " Ey Rabbimiz, biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize acımaz isen, biz elbette ziyana uğrayanlardan oluruz". ( Araf Suresi 22. ayet)
Evet, kendimize zulmediyoruz.
Bizlere ihsan edilen özgürlüğü, kullanmaksızın kendimizi esir ediyoruz, nefsimize, el âlem ne der'e, insanlara kendimizi beğendirme aczi yetine, ve insani aşağıların aşağısına çeken sistem ve çarklara. En büyük düşmanımız bize haber verildiği halde, yenik düşüyoruz, çoğu zaman.
Sen kulsun, ama bu kulluğun Yüceler yücesi, eşi ve benzeri olmayan Mevla'ya, başka birine ya da güce değil.
Kul isen, kulluğunun bilincinde isen, insansın. İnsan isen, özgürsün... Özgür isen, kıymet bulan ve kıymet verensin. Umut vadedensin. Vaadinden dönmeyen, dönmeyecek olan Yüce Allah'ın yeryüzündeki halifesisin.
Kölelik sistemini kaldırmış, insanı yüceltmiş bir dinin mensupları olarak, köleleştirme, tek düze bir insan tipiyle, sadece fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak için dünyadaki vaktini tamamlama üzere kurulu, bir sistemin kurbanı olmamak, hakiki kulluk bilinciyle mümkündür. Rabbini bilen kendini bilir, kendini bilen haddini, yolunu yurdunu bilir.
Eyvallah!