Kul ve kamu hakkı

Abone Ol

Dinimiz İslâm`ın mesajlarının, emir ve yasaklarının hâsılı tüm esaslarının merkezinde hep hak kavramı vardır. Bu itibarla Rabbimiz, kendimiz, diğer insanlar, yaşadığımız çevre ve tabiatla olan her bir münasebetimiz hak kavramı ile yakından ilgilidir. Hak, hem sorumluluklarımızı hem de korumamız, gözetmemiz gereken madd&icirc ve manev&icirc imkânları ifade eder. Hak, bir yönüyle Allah hakkına bir yönüyle de kul hakkına taalluk eder.

İslâm`da, kamu hakkı Allah hakkı kapsamında değerlendirilmiştir. Kamu yarar ve düzeninin gerçekleşmesi, toplumun huzurlu ve güvenli bir hayata sahip olması bu haklara riayete bağlıdır. Kamuya ait her türlü imkân ve nimetin, topluma ait mekânların, araçve gereçlerin, çevre ve tabii kaynakların adalet, hakkaniyet ve liyakat çerçevesinde kullanılması gerekir.

Din&icirc -ahlâk&icirc değerlere duyarsızlaşıldığında, ahiretteki hesap unutulduğunda, helâl-haram sınırlarına dikkat edilmediğinde, hak kavramı önemini yitirdiğinde kamu imkânlarını suiistimal edenler çoğalır. Böyle bir toplumda ise, ne kamu hizmeti lâyıkıyla gerçekleşir, ne de insanlar birbirlerine güvenir. Güvenin kalmadığı yerde de huzurlu bir hayattan söz edilemez. Oysa kamu malı emanettir. Bu emanete ihanet etmek, kişiyi hem dünyada hem de ahirette ağır bir vebal altına sokar. Rahmet elçisi (s.a.s), bu ağır vebale karşı insanları şöyle uyarır: 'Kimse hakkı olmayan bir karış yeri bile almasın! Alırsa Allah, kıyamet gününde yedi kat yeri onun boynuna dolar.' , 'Sizden kimi bir işte görevlendirirsek ve o da bizden iğne miktarı ya da daha büyük bir şeyi gizlerse bu bir ihanet olur ve kıyamet günü onu (kendi elleriyle) getirir.'

Kamuya ait mallarda, bütün toplum fertlerinin eşit hakkı vardır. Dinimiz, başkalarının hakkını 'kul hakkı' kul haklarının gasp edilmesini ise emanete ihanet olarak değerlendirmiştir. Peygamberimiz (s.a.s), bu konuda şöyle buyurur: 'Kimi bir işte görevlendirip yaptığı işin karşılığı bir ücret verdiysek, onun bu ücret dışında alacağı her şey emanete hıyanettir.'

&nbsp