Ayette, Resulullah için söylenen “gönderdik” ifadesi, Resulün bize ayetleri okuma, bizi kötülükten arındırma, bize kitabı ve hikmeti öğretme ve bize daha önce bilmediklerimizi öğretme vazifesi sebebiyle gönderildiğini vurgulamak içindir.
“Bize, kitabı ve hikmeti öğretme vazifesiyle gönderilmesine gerek yoktu” gibi bir düşünce haşa doğru değildir. Allah teala gereksiz iş yapmaz. Gerek varmış ki, kitap ve hikmeti öğretme vazifesiyle Resul bize gönderilmiş.
Hikmet denilince, bazı kimselerin aklına yalnızca İsra Suresi 39. Ayet geldiğinden, bu konuda önce bir açıklama yapalım:
Resulullah tarafından öğretildiği belirtilen Bakara 2/151’deki hikmet, İsra 17/39’da geçen hikmet olsaydı eğer, İsra 17/39’un belirttiği vahiy olan hikmetleri öğrenmek için herkes İsra Suresinde bahsi geçen hikmetleri veya Kur’an’ı okur ve bu hikmetlerin neler olduğunu herkes Kur’an’dan öğrenirdi, o halde “Resulün öğretmesine ne gerek var?” gibi bir tezat durum ortaya çıkardı.
Oysa Bakara 2/151 ayette, gereksiz iş yapmayan Allah tarafından gerekli olduğu için, Resulün hikmeti öğretme vazifesiyle bize gönderildiği, ayetteki “gönderdik” ibaresiyle anlaşılmaktadır. Demek ki Bakara 2/151’de Resul tarafından öğretildiği belirtilen hikmet ile Allah, herkesin okuyarak öğrenebileceği İsra 17/39’un hikmet olarak belirttiği İsra Suresindeki veya Kur’an’daki hikmet olan ayetleri değil, Resul tarafından öğretilmesi gerektiği anlaşılan bir hikmeti kastetmektedir. Bakara 2/151’den anlaşıldığı üzere, kendisinde kesin bir biçimde hikmetin olduğu Resul tarafından, öğretilmesine gerek duyulan başka bir hikmetten bahsedilmektedir.
Bakara Suresi 151. Ayette bahsi geçen Resul tarafından bize öğretilen hikmet, bazı çağdaş yazarların meallerinde, Bakara 2/269’da bahsi geçen bilgelik veya doğru hüküm verme yeteneği olan hikmetmiş gibi çeviriler yapılmış. Bu çeviriler yanlıştır.
Bakara 2/151’de, ilim kökünden gelen “yu’allimukum (size öğreten)” ibaresi, ayette geçen "kitap ve hikmeti” ifadesi üzerine atıf yaptığından, bu ayetteki kitap ve hikmetin öğretilen bir ilim olduğu anlaşılmaktadır. Bakara 2/269’daki doğru hüküm verme yeteneği/ bilgelik, Allah vergisi bir netice olup, bizatihi ilim olmadığından, Bakara 2/151’deki ilim olduğu anlaşılan hikmet olamayacağını Bakara 2/151’in kendisi ispat eder.
Bakara 2/269'daki hikmetin, herkesin öğrenebildiği bir ilim değil de, vahyin ilmini öğrense bile herkese verilmeyen Allah vergisi bir yetenek/ bilgelik gibi bir netice olduğunu anlamamız için ayette, Allah'ın hikmeti dilediğine verdiği "yu'til (verir)” ve” kime hikmet verilmişse” ifadesiyle belirtilir.
Bundan dolayı iyice anlarız ki, Bakara 2/269’daki doğru hüküm verme yeteneği/ bilgelik, vahyin ilmini çaba gösterip, öğrense de, herkese verilmeyen Allah vergisi bir netice olup, bizatihi ilim olmadığından, bir başkasına öğretebilen bir şey değildir. Çünkü yetenek, bilgelik, başarı, maddi zenginlik gibi Allah vergisi bir netice, bir başkasına öğretilen bir şey değildir. Ancak ilim, öğretilen bir şeydir.
Bakara 2/151’deki, ilim kökünden gelen “yu’allimukum (size öğreten)” ibaresinin üzerine atıf yaptığından öğrenilen ilim olduğunu anladığımız hikmet ise, Resul tarafından isteyen, çabalayan herkese öğretilebilen bir ilim olan hikmettir.
Dolayısıyla Bakara 2/269’daki bizatihi ilim olmayan Allah vergisi yetenek/bilgelik, Bakara 2/151’de ilim kökünden gelen “yu’allimukum (size öğreten)” ifadesinin üzerine atıf yaptığından ilim olduğunu anlaşılan, Resul tarafından bizlere öğretildiği belirtilen hikmet değildir. Zaten Bakara 2/269’daki Allah vergisi yetenek öğretilebilen bir şey mi? Yetenek öğretilmez, ilim öğretilir. Yetenek öğretilebilen bir şey olsaydı, çabalayıp, ilim öğrenen herkese öğretilirdi ve herkes yetenek sahibi olurdu. Böylece yetenek Allah vergisi olmazdı, öğrenebilen bir ilim olmuş olurdu.
Bakara 2/269’da verilen hikmet olarak anlatılan, doğru hüküm verme yeteneği/ bilgelik gibi bir Allah vergisi neticenin, bizatihi ilim manasında olmadığına bir ayet üzerinden bakalım:
(Yusuf) yetişkinlik çağına ulaşınca, ona doğru hüküm verme yeteneği ve ilim vermiştik. Güzel davrananları biz işte böyle ödüllendiririz. - (Mehmet Okuyan - Yusuf Suresi 22. Ayet meali)
Büyüyüp erginleşince ona bilgelik ve bilgi verdik. Güzel davrananları böyle ödüllendiririz. - (Edip Yüksel Yusuf Suresi 22. Ayet meali)
Bu iki çeviriye baktığımızda, Yusuf Suresi 22. Ayetteki “hukmen” ifadesine, Bakara 2/269’da geçen hikmetin anlamı olan doğru hüküm verme yeteneği veya bilgelik manası verilmiştir. Yusuf 12/22’deki “hukmen” ibaresiyle, Bakara 2/269’daki hikmetin içeriğinden bahsedildiği için başka meallerde de Yusuf 12/22’deki “hukmen” ibaresine, Bakara 2/269’daki hikmeti kasteden çeviriler yapılmıştır.
Yusuf Suresi 22. Ayette geçen “hukmen (doğru hüküm verme yeteneği/ bilgelik)” ifadesi, “hukm” kökünden gelen Bakara 2/269’daki doğru hüküm verme yeteneği/ bilgelik manasındaki hikmeti kastetmektedir.
Yusuf 12/22’de geçen “hukmen (doğru hüküm verme yeteneği/ bilgelik) ve ilma (ilim)” ifadesiyle kastedilen Bakara 2/269’daki hikmet olan doğru hüküm verme yeteneği/ bilgelik ile ilmin arası “vav” atıf harfiyle birbirinden ayrılmıştır. Bu sayede Yusuf 12/22’de “hukmen” ifadesiyle kastedilen Bakara 2/269’daki doğru hüküm verme yeteneği/ bilgelik olan hikmetin, bizatihi ilim olmadığı, birbirlerinden farklı olduğu kanıtlanmıştır.
O halde Bakara 2/151’de ilim kökünden gelen "yu'allimukum (size öğreten)" ifadesinin hikmete atıf yapmasından dolayı ilim olduğunu anladığımız Bakara 2/151’deki hikmet, Yusuf Suresi 22. Ayet ile ilim olmadığı ispatlanan Bakara 2/269’daki doğru hüküm verme yeteneği/ bilgelik değildir.
Bakara 2/151’de, ilim kökünden gelen “yu’allimukum (size öğreten)” ibaresi, “vav” harfiyle birbirinden ayrılmış olan "kitap ve hikmeti” ifadesi üzerine atıf yaptığından ayette, kitabın ilmini ve kitabın isabetli anlaşılıp, isabetli amel edilmesini sağlayan hikmet ilminin Resul tarafından bize öğretildiği bahsedilmektedir.