Doğu Akdeniz havzası ve Mezopotamya yazı sisteminin doğduğu ve geliştiği bölgelerdir. Yazı ilk olarak Mezopotamya’da icat edildi.
İnsanlık tarihinde edebiyatın gelişmesinden önce yazının icadıyla tarım ve ticaret gelişmeye başlamıştır. İnsan hayatının devam etmesi için beslenme, barınma, korunma ön plana çıkar. Bu da yazının icadının ilk olarak tarım ve ticarette kullanılmasını sağlar.
Tarımın ardından, hukuk ve siyasal gelişmeler, dini, ticari ve edebi belgeler kayıt altına alınmıştır. Zamanla kanunlar yazılı hale gelir. Herkes kanunları öğrenir ve uygular. Matematik işlemleri, hesap yapma kolaylaşır. Haklar kayıt altına alınır. Eğitim verebilme imkânları ile birlikte bilimsel gelişmeler de artar. Teknoloji gelişir.
Tüm yazı sistemlerinin özünde resim vardır. Mısır’da Hiyeroglif, Mezopotamya’da Çiviyazısı sistemleri doğmuştur. Sümerler M.Ö. IV binli yılların sonuna doğru yazıyı icat ettiler. Önceleri resim özelliği olsa da biçimsel olarak çivi ya da kama şeklini almıştır. Yaklaşık M.Ö. 1950 yıllarında, Anadolu Asur Ticaret Kolonileri sayesinde yazı ile tanıştı. Anadolu’da bu dönem çiviyazılı tabletlerde kullanılan dil eski Asurca idi. Sami Dil ailesine bağlı olan Asurca günümüz Arapça ve İbranice ile aynı dil ailesinin parçasıdır.
Mezopotamya, Dicle ve Fırat nehirlerinin suladığı alanlara verilen coğrafi isimdir. Her iki nehrin yükselip alçalması ile yıl içerisinde nehir boyunca çok kaliteli bir kil tabakası oluşmaktaydı. Doğal olarak Mezopotamya insanı yazı malzemesi olarak en çok kili kullandılar. Kilin başlıca malzeme olması nedeniyle yazının uygulandığı satha kil tablet denirdi. Sümerce DUB, Akkadça TUPPA, Hititçe de ise TUPPİ denirdi bu tabletlere. Kil tabletin alışılmış formu dikdörtgen olsa da, Eski Babil ve öncesine ait öğrenci tabletleri çoğunlukta yuvarlaktır. Kullanılan yazı ıslak kile stylus adlı bir kalem ile bastırılarak uygulanıyordu. Stylus, kamış, kemik veya fildişinden kesilirdi.
III. Ur Sülalesi Dönemi’ne ait tarım içerikli metinler ve Eski Babil idari metinleri yine yuvarlak formattadır. Çivi biçimli koni tabletlerin içeriği ev satım belgeleri ve yapı yazıtlarıyla sınırlıdır. Prizma şekline olanlar, Akadça Kralı Sargon öncesi dönemden Eski Babil’e kadar sözlük metinleri ve bazı Sümerce edebi metinlerde kullanılmaktadır.
Mektuplar kilden yapılmış zarflar içine konulurdu. Bu tür zarf tabletlerin en güzel örnekleri Asur Ticaret Kolonilerinin Anadolu’daki merkezi durumunda olan Kayseri yakınında Karum Kaniş (Kültepe) de bulunmaktadır.
Çiviyazısı olarak adlandırılan bu yazı Sümerce, Akadça, Eblace, Elamce, Hititçe, Hurrice, Urartuca, Ugarit Dili ve Eski Pers dillerinde uygulanmıştır. MÖ II. Binyıla gelindiğinde içeriksel ve biçimsel değişimini tamamlamış ve edebi, ticari, diplomatik her tür metin için kullanılabilmekteydi. İlk alfabetik yazı sistemine de Ugarit Dili’nde rastlanmaktadır. Ugarit alfabesi otuz işaretten oluşur.
Yazının kökeninde var olan resim günümüzde işlevselliğini korur. Bugün havalimanları, fuar ve sergi salonları, telefonlar, acil çıkışlar, bagaj teslimatı herhangi bir dile bağımlı olmaksızın resim yazılar ile gösterilir.
Kil tablet stylusdan, yazı tahtası tebeşire, günümüzde dijital kalemlere, teknolojisi dehası ürünlere kadar süratle ilerlemekte olan yazı insanın var oluşu ile birlikte temel ve önemli bir ihtiyaç olmuş, gelişimiyle birlikte sosyal, ekonomik, hukuki, gündelik hayatın her alanına tesir etmiştir. Hali hazırda kolaylıkla hizmetimize sunulan yazı sisteminin oldukça meşakkatli bir yolculuğu olmuş, eski tabletlerdeki mektup ve metinleri okuyunca o yüzyılda insanların samimi ve güçlü edebi ifadeleri oldukça etkileyici.
Her duyguyu, hatıraları nakşettiğimiz günlükler, hatıratlar, kadim defter ve kalem hayatımızın vazgeçilmezleridir. Dijital kalemlerimiz olsa da pek çok edebiyatçı yazar büyüğümüz gibi kalemin büyüsüne inanıyorum. İlham parmaklardan kaleme, oradan da deftere yansıyor. Ruhumuz, yazdıkça özgürleşiyor.
‘’Ruh, yazının icadından beri ölümsüz.’’ Cemil Meriç