Hayata bakmak, hayatı izlemek ve hayatı yaşamak hep başka başka...
Kendi içinde bile zaman zaman başka...
Yürümek diyoruz, merdivenin basamakları diyoruz, tekamül diyoruz ya hani. Herkes kendi mesafesinden görür anlar, herkesin görüşü anlayışı yorumu farklıdır elbet... Fotoğraf objektifi gibi, kendini ne kadar tanirsan kendine ne kadar yakın olursan o kadar net görebilirsin hayatı, manzarayı diyorum kendime.
Herkesin hayat algısı da baktığı penceredeki manzara kadar oluyor haliyle.
Siz ne söylerseniz söyleyin, ne yazarsanız yazın sizi bağlar... Muhyittin Arabinin dediği gibi "mana dinleyene" (okuyana ) aittir.
Net bir fotoğraf için kendini daha yakından görmelisin, duymalisin. Başkalarının anlatımı ve tanımıyla, başkalarının gözüyle bakma kendine. O zaman netlikten uzaklaşır, flûlaşır görüntüler. Gerçekliği yansıtmaz, gördüğün, anladığın.
Kendine yakın oldukça herşeyi kendi mesafenden daha gerçekçi görürsün. Atılan taşı da gülü de farkedersin. Neyi hak edip etmedigini de...
Sen seni bilirsen, yerildiğinde ve övüldüğünde bir ölçün olur...Tesirinde kalmişsan döner bakarsın içine...Kendi içine bakman için duymuşsundur...Bir kez daha tanırsın kendini, şifaya yol bulursun. Seni etkilemeyen, tetiklemeyen bir yergi var ise, "eyvallah"der, geçersin...Övülmüş isen Haktandır, alıp sevgiyle bağrına basar, şükredersin... Hepsi senin için, kişilerden bağımsız senden sana yansıyan, Ondan bize bir mesaj veya lütuftur.
Hepimiz birbirimizde, kendimizi gördüğümüz birer aynayız esasında. Senin resimlerinin netliğini, duyman gerekeni, bilmen gerekeni, görmen gerekeni en iyi O bilir.
Onun bildiğine yakın olmak da kendine yakın olmaktan geçiyor değil mi ?
Kendine Yakınlık Netlik Kazandırır
